Düşündüm ki her şey ibadet halinde,gökte uçan kuş,meyve veren ağaç,yuvasına kırıntı götüren karınca,çiçeklerden polen toplayan arı,dağların yamaçlarında otlayan kuzu,kalbi duracakmışçasına koşan at,denizin dibinde yüzen balık,havlayan köpek,sabah öten horoz,ormanlarda gezen geyik vs. insandan hariç tüm canlılar ve varlıklar ibadet halinde Yaradan´a karşı üstlerine düşen görevi kusursuz bir şekilde yerine getirmekteydi.Peki gökte kuş uçmasaydı,karınca yuvasına varmasaydı,arı çiçekten polen toplamasaydı,kuzu otlamasaydı,at dörtnala koşmasaydı,balık kulaç atmasaydı,köpek havlamasaydı,horoz vaktinde ötmeseydi,geyik ormanlarda endamını göstermeseydi bizler bu işte bir terslik var demez miydik ve onları ayıplamaz mıydık. Her şey yaratılışına ve Yaradan´a göre ibadet ediyorken,şükrünü vazifesini yaparak yerine getiriyorken biz İnsanoğlu olarak neden fıtratımızın ve Yaradan´ımızın buyruklarının dışına çıkmaya çalışıyorduk,çıkarsak özgür ve mutlu mu olacaktık.Adem Efendimizin tadına baktığı yasak elmanın neden yüzyıllardır sürekli tadına bakmaya çalışıyorduk.Yasak olan elmayı(nefsi) ne kadar çok ve süreklilik içinde ısırsak da ve arzulasak da sonuç bizler için hiç değişmiyordu.Sürekli vicdanımız bizlere ibadet etmemizi ve şükrü emrediyordu.İnsanoğlu olarak bizler bizleri yaratan rabbimizi neden unutuyor ve ona şükretmekten aciz kalıyorduk.Yeni icatlar ve aletler üreterek kendimize meşgale arıyor ve kendimiz oyalamaktan zevk alıyorduk.Bizlerde bulunan nice özellikleri bırakıp neden nefesimizin ve nefsimizin kurbanı oluyorduk.Sürekli cevaplar aramaktan bıkmıyor fakat özümüze sorular sormaktan neden korkuyorduk.Gelen geceye ve kavuşmakta olan gündüze,doğan güneşe ve geceleyin beliren ay´a bakıp onlardan ders alarak neden görevimizi eda etmeye çalışmıyorduk.Süreklilik ve hareket içerisinde arz eden kainatın içerisinde neden durmaktan yana duruyor ve durmanın ve seyretmenin bir anlam olduğunu zannediyorduk.Zorluklar ve sınavlar karşısında yese kapılıp hüzün duvarları arasında sıkışıp kalıyorduk bilmiyor muyduk ?Biz insanı gerçekten bir sıkıntı içerisinde yaratttık? diyen Rabbimizin Beled suresindeki kelimelerini.Sıkıntılara çare bulmak güzel akıl ve güzel gönül ile aşılır derlerdi bizim büyüklerimiz,akıl güzel olunca insan ve şehir ibadet eder sokaklarda sadaka taşları ve binalarda kuş yuvaları olurdu vesselam...