USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Adalet ve Hukuk

17-09-2018

Adalet Bakanı Abdulhamit GÜL, hukuk ve adalet dersinin 8.sınıf müfredatına da girdiğini bildirdi.  Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, Milli Eğitim Bakanlığı ile yaptıkları ortak çalışma neticesinde, ortaokul 6. ve 7. sınıflarda seçmeli olarak alınabilen hukuk ve adalet dersinin, bu yıldan itibaren 8. sınıf müfredatında da yer aldığını belirtti.

Hukukun temel kavram ve kurumları ile hak arama yollarına dair temel bir anlayış çerçevesi sunan bu dersin çocukları geleceğe bilgili, duyarlı ve sorumlu bireyler olarak hazırlamaya katkı sağlayacağını vurgulayan Gül, "Ağaç yaşken eğilir. Hukuk ve adalet bilinci de erken yaşlarda yeşerir, yerleşir. Yeni eğitim-öğretim yılında 6, 7. ve 8. sınıflarda ders başı yapacak tüm öğrencilerimize bu dersi seçmelerini tavsiye ediyorum." ifadelerini kullandı.

Abdulhamit GÜL´ün yapmış olduğu bu açıklamaya ile bir hayli sevinmiş bulunmaktayım. Geç bile kalındığını düşünüyorum. Hatta bu dersler seçmeli değil de zorunlu hale gelmeliydi. Çünkü bir insanın belli bir yaşa geldikten sonra hukuk ve adalet bilinci içerisinde hareket etmesi beklenemez. Adaletli olabilmek için önce ruhumuza adalet nedir, adaletli nasıl olunur bu kavramların işlenilmesi gerektiği düşüncesindeyim. Bana göre adalet; zamana, mekana ve kişiye göre değişen bir değer değildir. Doğruluk, eşitlik ve hukuk ilkeleri gereğince haklıya hakkı olanı vermektir. 

-Aslında herkesin kendi hukuku kendi adaleti vardır. Biz buna belki vicdan deriz, belki empati belki de prensip. Olması gerekeni düşünür ve ona inararak adaletli olmaya çalışırız. Fakat bu kavramların varlığını ruhumuza işlemeden adaletli olamayacağımız kanısındayım. Adalet kavramının daha çocukken aile tarafından sonrasında okulda eğitmenler tarafından çocuklara öğretilmesi gerekir ki bu çocuklar aldıkları eğitimle topluma adalet kavramının varlığını hissettirsin. Müfredat sistemine konulan bu eğitimlerle birlikte öğrencilerin hukuk ve adaletin gerekliliğine inanarak birey ve toplum yaşamına etkilerini kavramaları, hakların hukuki yollarla aranması gerektiğini bilmeleri ve bunun için kişisel sorumluluklarını fark etmeleri; hukuka aykırı durumların neden ve sonuçlarını ortaya koyarak hukuki uyuşmazlıkları barışçıl yollarla çözmeye istekli olmaları ve hukuki uyuşmazlıkların çözümünde kişi, kurum ve kuruluşları genel olarak öğrenmeleri hedef alınmaktadır. Her bireyin küçük yaşlarda bu eğitimi alması gerekir. Bu yüzden velilerimizin çocuklarını bu dersi seçmeleri konusunda teşvikte bulunmalarını tavsiye ediyoruz. 

Adalet kişiye, zamana ve mekana göre değişmeyen değer olarak adlandırmıştım. Bunun tarih sahnelerinden güzel bir örneği yansıtan ve adalet anlamında bizler için büyük bir önem taşıyan Fatih Sultan Mehmet Han ile Rum Mimar arasında geçen vakıa ile yazıma son vermek istiyorum.

Fatih Sultan Mehmet, yaptırdığı caminin sütunlarını kendisinin iznini almadan kısaltan hıristiyan mimarın iki elini bileklerinden kestirtir.

Hıristiyan mimar, kadıya gider ve padişahtan şikâyetçi olur. İstanbul kadısı Hızır Bey, Fatih´in en yakın arkadaşıdır. İstanbul kadılığına da Fatih tayin etmiştir.

Kadı, derhal Fatih´e haber gönderip davaya davet eder. Kadının devlet sıralamasına göre hitap tarzı  «es-Sultan İbnü´s-Sultan el-G?zî Ebu´l-Feth Muhammed Hân-ı Sânî» iken Hızır Bey, Padişah´a, tebaadan herhangi bir insana karşı kullanılan hitapla; ?Murad oğlu Mehmed, şu saatte mahkemeye gelin!? şeklinde celp gönderir.

Fatih, duruşma günü mütevazı bir birey edasıyla mahkemeye gider yerine oturur.

Hızır Bey, ise yerini alarak mahkemelerde hâkim adâlet tevzî ettiği için oturur; diğerleri ayağa kalkarak, ayakta ifade verir. Hızır Bey, Fatih´i oturur vaziyette görünce, O´na;

Oturma beyim! Burası mahkeme, hasmınla beraber ayakta dur, der.

Bu îkaz üzerine Fatih, ifade için ayağa kalkar. Kadı Hızır Bey; muhakeme neticesinde Fatih´i suçlu, hıristiyan mimarı mazlum bulur. Kısas âyetini okur. Ve Fatih´in kolunun aynı şekilde kesilmesine karar verir.

Hıristiyan mimar, bu muhteşem adâlet sahnesi karşısında duygulanarak gözyaşları içinde;

?Hakkımdan vazgeçiyor, diyet kabul ediyorum!..? der.  Ayrıca Fatih de, şahsî malından kendisine bir ev bağışlar.

Fatih, Hızır Bey´e;??Benden değil de Allah´tan korktuğun için seni tebrik ederim!..? der.

Kalp terakkîsi ve duyguların değişmesi neticesinde, adâletin hükmü karşısında iki kıtaya hükmeden bir sultanın hâli; ?Dînin hükmü karşısında boynumuz kıldan ince?  ve ?Şerîatin kestiği parmak acımaz? tabirleri istikametindeydi.

Kadı almış olduğu ilimle adaleti kişi, zaman ve mekan tanımadan padişaha da uygulamış; diğer vatandaşlar gibi padişahında tüm kurallara riayet etmesini istemiştir. Bize böyle adalet lazım. Adalet evrensel bir değerdir farklı şekillerde anlamlandırılamaz.

Adaletli bir dünya temennisiyle hoşçakalın, hukuk ve adalet çizgisinde kalın.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?