USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Aşıklar Şehri Sivas - 2

28-01-2021

Birlikte müzeden çıktıklarında karşılarındaki küçük ama tarihi olduğu belli olan camiyi gördüler. Muhsin Öğretmen  ?´İşte burası Kale Camii. Sivas´taki Osmanlı yapılarından. Hemen arkasında, şehrin göbeğinde duran Şifaiye Medresesi, Buruciye Medresesi ve Çifte Minareli Medrese zamana meydan okurcasına bin yıldır dimdik ayakta misafirleri selamlıyordu. Bu üç büyük Selçuklu yapısıyla birlikte Osmanlı döneminde inşa edilmiş olan Kale Camii, Sivas Kongresi binası ve Cumhuriyet döneminde inşa edilmiş olan Valilik binası şehrin göbeğinde harika bir kompozisyon oluşturuyor, adeta şehrin kimliğini en açık şekilde misafirlere sergiliyordu.

Hem gezmek hem de alışveriş için en müsait olan yer olan İstasyon Caddesi´nde boydan boya yürüdüler. ?Hadi eve gidelim. Hanım bizi bekler.? dedi Muhsin Bey. Birlikte Karşıyaka´daki iki katlı evlerinin yolunu tuttular. Arabada ?Sivas´ın Yollarına? türküsü çalıyordu. Muhsin Bey´in tercihi olmamasına rağmen bu türkünün tesadüf etmesi hoş bir tebessüme sebep oldu. Türkü bittiğinde eve varmışlardı. Sivas´ın en güzel taraflarından biri de yolculukların kısa, muhabbetin uzun olmasıydı. Muhsin Bey´in bahçeli evinden içeri girdiler. Bir anda kocaman bir Kangal köpeği onlara doğru koşunca irkildiler. Neyse ki köpek doğruca Muhsin Bey´in üstüne atlamış, sahibine kendini göstermek istemişti. Baştaki tedirginliği attıktan sonra Aysara köpeğe yaklaştı. İri cüssesine rağmen ne kadar sevecen ve dost canlısı olduğunu anladı. Demek ki Kangal köpeklerinin asaleti buradan geliyordu. Olağanüstü güçlerine ve çevikliklerine rağmen onlar sadece kendisine ve sahibine düşman olana hasımlık ediyor, zayıf ve güçsüz olanı koruyordu. Köpeğinden kedisine, kurdundan kuşuna kadar bu memleket mertlik kokuyordu.

Muhsin Bey´in eşi misafirleri kapıda karşıladı. Sıcacık, tertemiz bir gülümsemeyle içeri buyur etti onları. Eşi Şarkışlalıydı.  Muhsin Yazıcıoğlu ve Âşık Veysel´in memleketi. Muhsin Bey ise Divriğiliydi. Sivas aynı zamanda farklı mezheplerin beşiğiydi. Karı koca farklı mezheplerden olmalarına rağmen aileler evlenmelerine karşı çıkmamışlardı. Çünkü biliyorlardı ki farklılık ancak zenginlik sağlar. Birbirlerine katacak o kadar çok şeyleri vardı ki? 

Biraz sohbetten sonra yer sofrasına oturdular. Yemek sofrası tam bir yöresel şöleni andırıyordu. Muhsin Bey yemekleri misafirlerine tek tek tanıttı. Mercimek badı, mercimeğin haşlanarak içerisine bulgurun, yeşil soğanın ve baharatların eklendiği sulu yemektir. Masanın ortasında duran mumbar, dananın bağırsağının boşaltılarak içerisinin etle ve bulgurla doldurularak yapılır. Bazıları yemekten imtina etse de çok lezzetlidir. Tam o sırada Aysara atılarak sordu: ?Öğretmenim, yemekler çok lezzetli görünüyor ama annemin şeker hastalığı ve kolesterol sıkıntısı var.? Muhsin Bey karşılık verdi:? Hemen önünde duran madımak yemeği türkülere bile ilham vermiştir ve bin bir derde devadır. Yanında duran pezik turşusu da şekere iyi gelir. Bak bu börek de kızılcık otuyla yapıldı. Yani kalbin dostu olan ot. Yaprak sarmasında birazcık et olsa da o da güç kuvvet verir. Eee birazcık et olacak ki tadını alabilesin. Seninle Aybars için de patatesli içli köfte var. Seveceğinizi düşünüyorum. ? Aybars´ın gözleri önündeki kuruyemişe benzeyen iri taneli kavrulmuş bulgurlara takılır. Bunların ne olduğunu sormadan Muhsin Bey açıklar. ?Aybars, o gördüğüne kavurga deriz. Genelde kuruyemiş olarak tükettiğimiz yöremize has bir yemiştir.  Bunun yumuşak ve suda haşlanmış haline de hedik derler.? Bu değişik isimler Aybars´ın yüzünde şaşkınlığa ve tebessüme sebep oldu. Çünkü Aybars kültürel zenginliklerden her zaman hoşlanan biri olmuştu. Muhsin Bey sözüne devam etti. ?Yarın da etlekmek döktürürüz.? Aysara´nın annesi şaşkınlıkla sordu: ?Ne yaparız, ne yaparız?? Bu sorunun üzerine Muhsin Bey:? Haa, pardon. Yani Sivas´ın meşhur etli pidesinden tatmanızı isterim. Sivas´ta etli pide yaptırmayı genelde böyle tarif ederiz.? dedi. Hepsi birden gülüştüler. Aysara´nın annesi egzama rahatsızlığından söz etmeye başladı. Uzun zamandır çare aradıklarını ama bir türlü bulamadıklarını söyledi. Muhsin Bey heyecanla atıldı: ?İyi olacak hastanın ayağına doktoru gelir. Tam yerindesiniz. Balıklı Çermik´i duymuş muydunuz? Özellikle deri hastalıkları olmak üzere birçok hastalığın tedavisi için insanların akın ettiği Balıklı Çermik. Ayrıca zengin minerallere sahip olan Sıcak ve Soğuk Çermiklerimiz var. Eminim ki size de şifa olacaktır ama bir sorun var. Şu an kış mevsimi olduğu için biraz beklememiz gerekecek. Malum Sivas´a yaz biraz geç gelir. Eee öyleyse bir dahaki misafirliğiniz kesinleşmiş oldu. Havalar ısındığında tekrar bekliyor olacağım. Ama bunu dedim diye kaçmak yok. Bu tatilin uzun uzun tadını çıkarmadan sizi bir yere bırakmam ona göre.?

Ertesi gün UNESCO tarafından koruma altına alınmış, eşsiz hat ve çinileriyle meşhur Divriği Ulu Camii´ne, bir sonraki gün Yıldız Dağı´na, sonraki gün Zara balını yerinde tatmak için Zara ilçesine ve onun yakınındaki Tödürge gölüne, hafta sonu ise Abdulvahabi Gazi türbesi ve Gökmedrese´ye gittiler. Tabii Muhsin Bey meşhur Sivas köftesini yemeden göndermedi misafirlerini. Ayrılık vakti gelmiş, veda edilmişti. Ama bu veda bir ayrılık değil, tersine yeni bir merhaba öncesi verilen kısa bir mola niteliğindeydi. Aysara misafirperver öğretmenine sarılırken sadece ona değil, Sivas şehrinin kalbine sarılıyordu sanki. Bu şehre adım atarken garipsediği çorak araziye şimdi yüreğini koyup gidiyordu. Sivas´ın âşıklarına bir yenisi daha eklenmişti. Otobüs hareket ettiğinde Aysara´nın içinde istemsizce çalan türkü yol boyunca içinde tekrar etti.

?Uzun ince bir yoldayım. Gidiyorum gündüz gece??

Bitti?

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?