USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

BARZANİ NE YAPMAK İSTİYOR

03-10-2017













BARZANİ meselesi, Ülkemizin gündemine oturdu...
Kuzey Irak´ta, barış içerisinde; hayatını devam ettirmek; onu tatmin etmedi...
Referandum sonrası;
Köşeye sıkışan Barzani, Batıdan yardım istedi. İlk olumlu, sinyaller gelmeye başladı. Sözde, referanduma karşı gibi gözüken, bazı ülkeler; çark edebilirler...
Bu başlığı okuyan arkadaşların; kafasının karışacağını, tahmin ediyorum. Öncelikle; insanoğlunun en büyük isteği; barış ve sükunet içerisinde, hayatını devam ettirmektir. Bunda, şüphe yoktur. Asırlardan beri; İlahi mesajların da; amacı budur. Barış, rahat, huzur   ve sükunet içerisinde, bir hayatın devam ettirilmesi...
Dünya kurulalı beri; yasalar hazırlanmış, yasalar geliştirilmiş, Daha iyi bir yönetimin, nasıl olacağına dair; fikirler üretilmiş, kafalar yorulmuştur. Teoriler ortaya atılmıştır. Kimi zamanlarda; istenen ve arzulanan bu ortam; hayata geçirilmiştir. Nedense; hayal edilen, barış ortamı, bir türlü sağlanamamıştır.  Adına; övgüler yağdırılan, şarkılar söylenen, türküler bestelenen; barış ortamını, temin etmek zor, gibi gözükmektedir. Dünyanın çeşitli yerlerinde; alabildiğine, savaş devam etmektedir.
Dünya, bu  barış ortamını; öncelikle kendi ailesinden başlayarak;  önce uluslar arasında, barışı hedeflemişlerdir. Zaman geçtikçe,  bu isteği, ileri bir merhaleye getirmişlerdir. Dünya üzerinde, barışın temin edilmesi için; örgütler kurmuştur. Ancak, bu örgütler, barışın temin edilmesini değil; güçlünün tarafında olmayı, kendilerine vazife edinmişlerdir.
Bugün, Birleşmiş Milletler Örgütü, bu konumdadır... Güçlüden yana, tavır sergilemektedirler. Kendilerinin alınan kararları veto hakkı olduğu için; istemedikleri bir kararın çıkmasını engellemektedirler.
Barış ortamının temin edilememesinin; en büyük nedeni, yine bizzat insanın kendisidir. İnsan; her şeyin kendi, fikrine uygun, kendi hayat felsefesini benimseyen bir ortamda; barışın geleceğine inanmaktadır.  Kendisi gibi düşünmeyen, farklılıklar taşıyan insanlara, yaşama hakkı tanımaz. Kısacası; kafasındaki barış ortamının; çizgilerini, kendisi belirlemektedir. Hal böyle olunca; Dünya´da milyarlarca insanın var olduğunu düşünürsek; işimizin ne kadar zor olduğunu görebiliriz.
İşte, tam burada; aynı fikirde, aynı düşüncede olan; aynı hayat tarzına ve felsefesine inanan insanlar; kendi kurguladıkları barış ortamını temin etmek için; kendileri gibi düşünmeyen; diğer insan guruplarına; fikirlerini   ve düşüncelerini öncelikle kabul ettirme, girişiminde bulunmaktadırlar.  Onlara göre; barış ortamı, öyle kurulabilir. Eğer, karşı taraf o, düşünceleri ve fikirleri kabul ederse; görünüşte, sorun çıkmamaktadır. Ancak, karşı taraf; eğer fikir ve düşüncelerini kabul etmez ise; o zaman, karşı tarafa; fikir ve düşüncelerini   zorla kabul ettirme, mücadelesi başlar. Bu mücadele çeşidi; en küçüğünden, en organize şekline kadar; adına savaş, denilen  mücadele yöntemidir.
Bugün Barzani, O, topraklarda, öncelikle, kendi varlığının olduğunu ispat etmek için; oylamaya gitmiştir. Yeni, çoğunluk benden yanadır. Benim gibi, düşünmektedir, mesajını vermektedir.Bunu, kabul etmeyen azınlıklara, baskı uygulamaktadır.
İşte, O baskılar, sonrasında; zorunlu göç, emniyetli yerlere taşınma ve milteci, sorunu ortaya çıkmaktadır.
Dünya´ da gücün ortaya çıkmasının, temel nedeni; barış isteme arzusu gibi, gözükse de; aslında insanın içerisinde olan; savaş  taraftarı  yanının, öne çıkmasıdır.  Bunu hayata geçirmek için;  kargaşa ortamının olmasını istemektedir. Böyle bir garip durum mevcuttur. En büyük barış taraftarı olduğunu iddia eden, elinde güç bulunduranlar; bu gücü barış ortamını temin etmekten yana değil de; savaş ortamını temin etmekten yana, kullanırlar. Üstelik bunu yaparken de; barış getiriyoruz, barış istiyoruz, nutuklarını atarlar. Kısacası; bir barış ortamını, ancak güç ve silah ile; gerçekleştirebiliriz, diyorlar. Böylece; güce ve silaha olan inançları, gittikçe artmaktadır.
Olaya, Uluslararası boyuttan baktığımız  zaman; bunu daha açık ve net olarak görebiliyoruz. Dünya üzerinde güce sahip olan devletler; çeşitli nedenlerle, herhangi bir ülkeye saldırı düzenleyecekleri zaman; oraya barış götürmek, istediklerinden bahsederler. Bir de; işin öte yanı vardır. Savaş deyince; sadece silahla yapılan savaşı anlamamak lazımdır. Ülkeler arası ilişkilerde; savaşın her türlüsü, bir anlamda; devam etmektedir. Soğuk savaştan tutun; ekonomik, psikolojik savaşa kadar. Ne zaman ki; sıcak savaş dışındaki; savaşın değişik metotları başarılı olamaz ise; o, zaman aleni olarak çeşitli bahanelerle, sıcak savaşı tercih ederler. Bu bahanelerin başında; savaş ilen ettikleri topraklara; barış götürmeyi, amaçladıklarını söylerler. Böylece sıcak savaş ortamına girerler.
Gücü ve silahı elinde bulunduranlar; psikolojik, algı savaşı yapmaktan da geri durmazlar. Kendi ülkelerinde bile; sözde savaşa karşı olduklarını belirten sivil toplum örgütleri kurarlar. Zaman, zaman o örgütlerin protesto gösterileri yapmalarına müsaade ederler. Hatta destek verirler. Bunların hepsi göstermeliktir.  Tüm Dünyada bu düşüncede olduğunu iddia eden; örgütleri, basını desteklerler. O örgütlerin ve basının görünmeyen yüzünde; Gücü olan devletlerin, güdümünde olmak vardır. Dolaylı olarak; gücü yönetenler; onları da, uzaktan kumanda ile, yönlendirirler.  Kendi ülkelerinde; kendilerine karşıymış gibi, gözüken; o, sivil toplum örgütlerinin yapmış olduğu gösterilerin, içerisinde taşıdığı anlam ve amacı, o toplumda hiç bir zaman gerçekleştiremediklerini görürsünüz. Amma, onlar yine de; gösterilerine devam ederler.
Şimdi, hemen sınırımızda, bize yönelik, ciddi bir tehlike mevcut iken; içimizde bulunan birileri; Bizim orada ne işimiz var? gibi, bir fikir ileri sürmektedirler.
Hal böyle olunca, amaç belli olunca; elinde gücü ve silahı bulunduran devletlerin; sivil toplum örgütlerinin, barış taraftarı gösteriler yapması, ne kadar gerçekçidir?  Bunların samimi olduğuna inanıp; Dünyanın değişik yerlerinde bulunan; gelişmekte olan veya geri kalmış ülkelerdeki; sivil toplum örgütlerinin, barış taraftarı eylem ve gösteriler yapması, ne kadar ilginç? Hangi oyunun, neresinde, neyin parçası olduklarını anlayana kadar, devran dönecektir.
Dünyadaki, en büyük savaşların bile; barış, sözü telaffuz edildikten sonra çıkması da; ayrı bir gerçektir. Dünya üzerinde gücü elinde bulunduranlar her anlamda; sömürdükleri, esir aldıkları, kontrol ettikleri; gurup ve devletleri, kendi yararları için kullanırlar. Onlar için; önemli olan kendi menfaatlerinin devam etmesidir. Son günlerde; Ülkemizin güneyinde olan olaylarda; bizim yanımızda olduğunu iddia eden; ABD, kendi senatosunda pyd, güçlerini desteklediklerini, eğittiklerini açıkça ifade etmektedirler. Bir taraftan daiş, desteklenip; öbür taraftan; daiş ile mücadele ettiğine inandıkları güçleri desteklemek, neyin ifadesidir? Bu anlayış; sadece gücü ve silahı elinde bulunduranların, anlayışıdır. Sömürge güçleri; bugün, sıcak savaş olan her tarafta, boy göstermektedirler.  Sorduğunuzda; bunu barış için; yaptıklarını söyleyeceklerdir.
ABD, ilerleyen zamanlarda; oradaki mevcut silahlı guruplara, açıktan destek vermeye başlamıştır. Hem de; yaptığı bu yardımı, gizlememektedir.
Gerçek barış; Kendi DEVLETİNİN, güçlü olmasından geçer. Eğer; karşı taraflar senin caydırıcılığına, gücüne inanıyorlarsa; barış ortamı sağlanır. Yoksa; senin öyle bir gücün olmadığı takdirde; onların oyuncağı olursun. Afrika´da doksanlı yıllarda; yerli kabileler, birbirlerini öldürürken, batılı devletler; her iki tarafa da; barış adına yardım edip, birbirlerini parçalamalarını keyifle seyrettiler.
Barış, kelimesinin anlamı, senin gücünle orantılıdır. Eğer gücün var ise; o kelime bir anlam taşır. Bunun için de; çok çalışmak gerekir.., çok çalışmak... O çalışmalar sayesinde; senin söylediğin; barış, kelimesinin anlamı olur. Yoksa; barış kelimesinin yerini; savaş kelimesinin doldurması, kaçınılmazdır...
Bütün bunlar olurken, Barzaninin birden ortaya çıktığını sanmak, saflık olur. Bakıyorum, bu harekete; saf, temiz Kürt kardeşlerimiz; sevinir olmuşlardır. Sebebini ve sonucunu bilmedikleri; bu harekete sevinmek; ne kadar doğrudur. Çünkü, ortada henüz net bir durum söz konusu değildir.
Devletimizi yöneten İrade, öyle sıradan karar verecek, durumda değildir. O, nedenle; Devlet İradesinin kararları iyi anlaşılmalıdır. Olaylar, gelişirken, ciddi olarak, takip edip; ondan sonra yorum yapmak, gerekir.

Dünya öyle bir hal, aldı ki;
Artık, Dünya´ da hakim güçler barış, kelimesinden bahsettikleri zaman; irkiliyoruz. Yine nerede, sıcak savaş çıkaracaklar.., diye...
Bekleyip, göreceğiz. Bizim kabullenemediğimiz, her başları sıkıştığı zaman, yanlarında olan Ülkemize, bu karşı çıkar vaziyette olmalarıdır. Biz, onlara her konuda, her zaman destek verdik. Şimdi, bize rağmen, yapılan bu işten, doğal olarak, endişe duyuyoruz...
Bekleyip, göreceğiz...  Buna sebep olan Kuzey Irak yöneticilerine; Allah akıl versin, diyorum... Tehlikeli, bir oyunun içerisine girmek üzereler...

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?