USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Ben Adama Adam Demem

14-12-2020

Saatin alarmı çaldı? Hiç itiraz etmeden, ertelemeden kalktım. Bu ânın tehiri imkânsızdı zîra. Saat sabaha karşı 05.00´dı ve ben uykuyu bir kenara itip kendimi hayalimin gizemli kollarına bırakmak istedim. Geceden hazırladığım kadife pantolonumu ve boğazlı kazağımı koltuğun üstünden alırken ayak parmaklarım üstünde yürüyordum. Yıllardır Sivas´tan uzaktaydım. Yatılı lise mektebi ve Trabzon´da yıllar süren tıp tahsilimin ardından sılaya dönmüştüm ve babamın tabiriyle benim bir yanım hâla eksikti. Kıyafetlerimi giydim, içimi kaplayan heyecanla kendimi dışarı attım. Çok ilerde değil daha apartmanın kapısının hemen dibinde Sivas´ın öz çocuğu beni karşıladı. Burun donduran haşmetli ayaz? Atkımı alıp sadece gözlerim açıkta kalana kadar yüzümü kapatmak isterdim ama geri dönmedim ve dönmediğim için de nedâmet duymadım. Bir an önce hayalime kavuşmak istiyordum. Yaklaşık yirmi dakika yürüyecektim ve yollardaki taze yağmış karları yara yara ilerliyordum. Sabahın bu muhteşem sessizliği bir anda yerini huzurun çığlığına bıraktı. Saba makamında bir çağrı yapılıyordu ve bu ezanın sarhoşluğu altında ilerlerken babamın şu sözleri tekrar kulağımda yankılandı; ?Ben kelle yemeyen adama adam demem evlat!? İşte o gün bugündü. Bedenimi esir almak üzere olan soğuğu iyice hissetmeye başlamıştım ki kelleciye geldim. Gördüğüm manzara karşısında şaşırmamak mümkün değildi. Sabahın bu saatinde içerde nerdeyse yer bulamayacaktım. Hemen 37 ekran ve ne dediği belli olmayan televizyonun altındaki boş bir masaya oturdum ve siparişimi verdim. Sabırsızlıkla beklerken fırının önündeki ustaya gözüm takıldı. Gözlerindeki pişmanlığı görmemek için kör olmak da yetmezdi. Fırından çıkardığı kelleyi bir vurmada ikiye ayırıyor ama utancından kelleye bakamıyordu bile. Kafasını sürekli sağa sola sallıyor ve bu işi hiç de isteyerek yapmadığını lisan-ı hâl anlatıyordu. Peki ama neden işini sevmiyordu, sevmiyorsa neden yapıyordu. Tabi ya bunu neden daha önce düşünemedim ki. Bu adam beni içinde bulunduğum gaflet uykusundan uyandırdı. Allah´ım ben ne yapıyordum böyle! Annelerinden yaka paça uzaklaştırılıp kelleleri koparılan kuzular bu adama bir de mutluluk mu verecekti. Belli ki onun da evde çocukları vardı, öpmeye kıyamadığı ana kuzuları. Her sabah onlarcasını pidelerin arasında sunduğu kuzuları, evlatlarının yerine koyuyor ve mahzun yüzündeki çizgiler derinleştikçe derinleşiyordu. Ama buna mecburdu. Ekmek aslanın ağzındaydı ve o ekmeği alıp eve götürmek için kuzuların sessizliğinden daha sessiz bir adam, daha doğrusu bir usta vardı. Ailesi için her türlü zorluğa ve kendine göre suç işlemenin pişmanlığına katlanmaya razı, bir çile ustası. Bir de özensizce yırtılmış, adeta gazete kağıdı inceliğinde bir fotoğraf vardı elinde. Bir kadın fotoğrafı. O da karısı olmalıydı. Sanırım yıllarca para biriktirip zar zor gidebildikleri bir tatilde karısının çok da üzerini kapatmayan bir elbiseyle çekindiği bir fotoğraf. Bu adam karısına ve çocuklarına aşık bir adamdı ve artık resmen benim gözümde o bir kahramandı. Ustanın yardımcısı siparişimi gazetenin üzerine sarmış bir şekilde masaya koyunca kendime geldim. Kellenin konulduğu gazete kağıdının bir köşesi yırtılıp alınmıştı. Sordum;

?Neden bu gazete yarım??

 ?Abi kusura bakma, usta orayı çok beğendi de yırttı, elinden de düşürmüyor.?

?Nasıl yani o fotoğraftaki karısı değil mi??

?Yok be abi ne karısı. Bizim usta evli değil ki.?

Beynim bana oyun mu oynuyordu? Bütün sorulara yanlış cevap mı vermiştim? Hayır o kadar da olamazdı.

?Peki bu pişmanlık nedir ustadaki. Neden kafasını sağa sola sallayıp duruyor??

?İddiada Fener-Alanya maçını Fenere verdi 15 binden oldu.?

?Git be kardeşim? diyerek tersledim çırağı. ?Şu gözleri de al götür. Ben gözlerini yemem sadece yanak kalsın? dedim.

Sahtekar bakışlı usta bizi duymuş olacak ki uzaktan bağırdı:

?Abi bunun yenilecek yeri gözdür. Ben her sabah kellenin gözlerini yemeden kendime gelemiyorum.?

?Get nalet olsun? diyerek kalktım ve çıktım?

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?