USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Bermuda Şeytan Üçgeninde Anne ? Baba

28-03-2019

Önceki yazımızda basın/medya özgürlüğünden kısaca bahsetmiştik. Özgürlük kavramsal olarak hep pozitif çağrışım yapar. Sansür ise negatif çağrışım yapar. Oysa işin aslı her zaman öyle değildir. Bize göre aslan, kaplan yırtıcı hayvandır. Tavuk, ördek, kaz ise zararsız hayvanlardır. Bu bakış açımızın nesnel olmadığını, öznel olduğunu örneklendiren hoş bir ifade var bu aralar sosyal medyada. Şöyle ki,

Karınca, hayvanlar âlemini iki sınıfa ayırır: birincisi aslan, kaplan ve yılan gibi şefkatli hayvanlar, ikincisi piliç, ördek ve kaz gibi yırtıcı hayvanlar.

Örnekte olduğu üzere her şey göründüğü gibi veya anlamlandırıldığı gibi değildir. Anlam ve içerik bakış açısına, fayda/zarar terazisine göre değişir.

Basın özgürlüğü olduğu gibi serbest pazar ekonomisi de var ülkemizde. Sucuk, salam, sosis gibi yiyeceklerin çocukların aktif TV seyrettiği saatlerde reklamı yasaklandı. Hiç kimse ?burası özgür bir ülke?, ?basında/medyada sansür olamaz?, ?firma reklamları yasaklanamaz? DEMEDİ. Ben de demedim, iyi de oldu dedik hepimiz. Böyledir bu işler, böyle olmalıdır.

Hepimiz vatansever, milliyetçi idik. Oysa, onlarca yıl poşetleri har vurup harman savurduk, ülkenin vatan toprağının çöplük olmasına ses çıkarmadık, israf derecesinde bol bol kullandık, çevreyi düşünmedik. Bir yasak geldi, 24 saatte hepimiz çevreci olduk. Poşet kullanımı son verilere göre % 70 geriledi. Bir hafta yazıldı çizildi, şimdi unutuldu. Yerinde bir karar idi, iyi oldu.

Başa dönelim, özgürlük, yasak, sansür? Bu kavramların içeriğini belirleyen şey sonsuzluk / sınırsızlık olmamalı. Toplumsal fayda olmalı.

Yazının başlığına gelelim, belki birileri okur, bir milletvekiline akıl verir. Ola ki bir işe yarar. Kaun teklifi verilir.

Bermuda şeytan üçgenine düşen anne baba düşünün. Yani, çocuk, oyuncak ve reklam üçgeninde, bir ebeveyn kitlesi gözlemliyorum.

Konumuz, oyuncaklar. (?Oyuncak da yasak olur mu, reklamlara müdahale olur mu? denmesin diye haddinden fazla bir giriş yapıldı yukarıda).

6-7 tanesi satın alındığında neredeyse bir asgari ücretlinin maaşına denk gelen küçük oyuncaklar görüyorum her tarafta. Çocuklar bunları ailelerine aldırmak için yapmadıklarını bırakmıyorlar. Cüzdanı ile evladı arasında kalan bir ebeveyn düşünmek bile istemezsiniz değil mi? Ama maalesef durum bu.

Bu oyuncakların ebeveyn-çocuk ilişkisine olumsuz etkileri, alınmadığı zaman çocuk psikolojisine olumsuz etkileri ve ülke ekonomisine zararlarını düşünün. İthal bir oyuncak lisans adı altında maliyetinin kaç yüz katı fiyatlara satılıyor.

Bunlara engel olunmalı mı? Evet.

Reklamlara belli yasaklar gelebilir, ithal oyuncak vergileri artırılabilir. Burada sayamayacağımız daha birçok tedbir alınabilir.

Peki, bu nasıl olacak?

Çözüm, konuyla ilgili, konunun taraftarlarının geniş katılımının sağlandığı bir veya birkaç çalıştay düzenlemek. Anne babalar, ithalatçılar, ticaret odaları, medya mensupları, çocuklar, eğitimciler, psikologlar, akademisyenler, hukukçular gibi geniş bir katılım.

Sonrasında bilgilendirici, eğitici bir dizi programlar düzenlemek. Sivil toplum kuruluşları aracılığı ile olsun, okullar aracılığı ile olsun, çalışmalar yapmak.

Konu, her türden kesimin desteğini alacak şekle geldikten ve kamuoyu oluştuktan sonra meclise taşımak, kanun tasarısı hazırlanmasını sağlamak, kanun haline gelmesine katkıda bulunmak.

Peki, bunları kim yapacak?

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?