USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Beş Yılda Bir Gelen Fırsat

18-12-2018

İyi ki demokrasi var. Batı hem kendi tecrübesinden, hem de dünyanın düşünce ve uygulama  birikiminden yararlanarak bir yönetim şekli oluşturmaya çalışmış. Demokrasi üzerine kitaplar, makaleler yazan filozoflar, düşünürler insanlığın bulabildiği ve her düzeyde iktidarın el değiştirme şeklini, yöntemini belirleyen düzenin en iyi demokratik işleyişle oluşabileceğini yazmışlar, söylemişler.Daha iyi bir yönetim aracı, şekli bulunana kadar en iyisi demokrasidir, diyebiliriz.

İyi-kötü demokratik işleyişin olduğu ülkelerde iktidarlar kansız bir şekilde el değiştiriyor. Yönetime gelmenin, mührü ele almanın kuralları belirlenmiş.En önemli araç seçim, yani sandık.4-5 yılda bir sandık önümüze geliyor, seçenekler sunuluyor. Biz de hangi tarafa, hangi programa daha yakın isek tercihimizi ona göre belirliyor, gidip sandıkta oyumuzu o yönde kullanıyoruz.

Türkiye´de yaklaşık olarak 150 yılı bulan bir sandık tecrübemiz var. Zaman zaman şu veya bu şekilde kesintiye uğrasa da çok uzun sürmeyen aralıklarla halka yöneticilerini belirleme hakkı veriliyor.Kesintisiz bir demokratik düzenimiz olsaydı belki de bugün demokraside daha ileri bir seviyede olabilirdik."Seçimsel demokrasi" seviyesinden bir kaç basamak daha yukarıya çıkabilirdik.Yakın çevremizdeki ülkelerin içinde bulundukları durumları görünce "buna da şükür" diyebiliriz.

"Seçimsel demokrasi" derken sandık ve oy kullanma yöntem ve alışkanlıkları dışında demokrasinin diğer gereklerinin pek fazla dikkate alınmadığı toplumları kastediyorum.Ülkemizde vatandaşlarımız arasında demokratik katılım kültürü tam manasıyla içselleştirilmiş olup dünyada sandığa gitme ve oy kullanma oranları bakımından üst sıralarda olduğumuzu ifade edebiliriz.Demokrasimizi inşallah yeni kurallar ve kurumlarla geliştirir, dört başı mamur, yani kâmil bir demokrasiye dönüştürürüz.

Partilerin kurumsallaşamadığı, belki de böyle bir toplumsal talebin de olmadığı, "liderler demokrasisi" de diyebileceğimiz bir şekilde yönetiliyoruz.Parti içi demokrasi ve katılımcı demokrasinini henüz uzağındayız.Yöneticilerimizin uygun gördüğü kadarıyla taleplerimizi iletebiliyoruz.Vatandaşlarımızın değişik yol ve yöntemleri kullanarak Cumhurbaşkanından başlayarak,milletvekillerine, bakanlara,vali ve belediye başkanlarına kadar her kademedeki yetkililere ulaşmak için  çırpındığını gözlemleyebiliriz.Yüz yüze görüşmeler, halk günleri, posta ve sanal alem üzerinden dilek, temenni ve şikayetlerimizi muhataplarımıza ulaştırmaya çalışıyoruz.

Her seviyede yerel yöneticilerimizi 31 Mart´ta seçeceğiz.Bizim ülkemizde bu fırsat beş yılda bir elimize geçiyor.Bazı devletlerde yasal düzenlemeleri gereği vatandaşlara beğenmedikleri yöneticileri azletme veya geri çağırma hakkı tanınmış olsa da bizim için böyle bir imkan yok.Son yıllarda terörle mücadele veya yolsuzluk iddiaları çerçevesinde belediyelere kayyım atanıyor.Bazı belediye başkanları için ise "istifaya davet" olarak ifadelendirebileceğimiz bir uygulama başlatıldı.Bu yöntemlerin dışında mesela o seçim çevresinde seçmen sayısının belli bir yüzdesinin imzasının toplanması suretiyle yöneticinin azli bizde mümkün değil. İnşallah önümüzdeki yıllarda demokrasi anlayışımız gelişir,yönetimden,yönetişim aşamasına geçer,günümüz teknolojilerini de en üst düzeyde kullanarak seçenekleri halka sorar,halkın katılımını daha sıklıkla temin eder,bir şekilde doğrudan demokrasiye geçeriz.Gerekiyorsa beş yıl gibi bir süre beklemeden, yanlış tercihlerden geri dönüş yapabilme imkanını ve yetkisini halka vermeliyiz.Böylece seçimle gelenler seçim vaadlerine bağlı kalırlar ve saydam bir yönetim sergilerler.

Seçmenler olarak muhtarımızı, meclis üyelerini ve belediye başkanlarını seçeceğimiz bu süreci noktalamadan önce önümüzdeki zamanı iyi değerlendirelim.Adaylardan mahallemiz ve şehrimizle ilgili projelerini anlatmalarını isteyelim.Şehir bizim, mahalle bizim.Huzur ve mutluluğumuzu, hatta sağlığımızı önemli oranda etkileyen uygulamaların takipçisi olalım.İstemekten utanmayalım.Eleştirmekten korkmayalım.Siyaset meydanında adaylar imtihan edilir.Seçimler ve toplantılar bunun için yapılır.Adaylar bir nevi görücüye çıkarlar.Adayların bilgilerini, becerilerini sorular sorarak ölçebiliriz.Şehrimizle ilgili hayalleri, ufukları oranında seçildiklerinde bize icraatlarını sergileyeceklerdir..Birlikte gezdikleri insanlarla bize hizmet edeceklerdir.Dikkatli olursak "ekibi" tanıyabilir ve değerlendirmemizi de rahatlıkla yapabiliriz.Hani ne demişler"Bana arkadaşını söyle,sana kim olduğunu söyleyeyim!"

Demokratik usul ve yöntemlerin başlangıç düzeyinde olduğu ülkelerde halkın elinde tek bir "silah" var, o da oy! Hemşehrilerin yönetime katılımının mümkün olmadığı, sivil toplum kuruluşlarının istisnalar hariç tabeladan öteye gitmediği, seçimle oluşturulan meclislerde müzakerenin yapılamadığı yerlerde beş yılda bir kullanılan oyun kıymeti artıyor.Bu durumda sandığa giderek kullanılan oy "namludaki son kurşun" halini alıyor.Sandık açıldıktan sonra vatandaş için neredeyse bir beş yıl daha sabretmenin dışında bir seçenek kalmıyor.

Siyasetçiler ve yöneticiler önce halkın nabzını tutar sonra da tutumlarını ona göre belirlerler.Halk seçici davranıyorsa, kılı kırk yararak tercihte bulunuyorsa, adaylara sürekli sorular sorarak yaşadığı şehirle ilgili düşüncelerini, önerilerini çekinmeden aktarıyorsa aday da, parti de bu duruma göre hazırlık yapar,dersine iyi çalışır ve ciddi projelerle halkın karşısına çıkar.Böylece hep beraber kazançlı çıkarız.Kazanan şehrimiz olur.Her vaad  ve ilan edilen her proje seçmenlere verilmiş birer senettir.Elinizde ne kadar çok "senet" varsa geleceğin başkanını o kadar fazla borçlandırmış olursunuz.

Demokrasi sorumluluk bilincine sahip insanların ve toplumların yönetim şeklidir.Her bir bireyin şahsiyeti ve birikimleri ile yönetime katkıda bulunmadığı, ortak aklın harekete geçirilmediği yerlerde "kurtarıcı" beklemek beyhude bir temenniden ibarettir. Çünkü toplumlar layık oldukları şekilde yönetilirler.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?