USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

BİR DAVA OLARAK EĞİTİM?

17-02-2017

HANGİ ´´MİLLİ EĞİTİMİ GELİŞTİRME´´ KOMİSYONU
27 Aralık 1949 tarihinde İsmet İnönü döneminde yürürlüğe giren ve komisyon başkanı ile birlikte çoğunluğu sağlayan ABD vatandaşı komisyon üyelerinin bulunduğu Fulbright Anlaşmasını, bırakın  vatandaşlarımızı eğitim sisteminin içinde bulunan eğitimciler olarak kaçımız bilmekteyiz. Adeta eğitim sistemimizin ruhuna müdahale edebilen bu yabancı anlaşmadan hadi taşra teşkilatını es geçelim eğitim bakanlığımızdaki yöneticilerimizden kaç tanesinin haberi var. FULBRİGHT anlaşmasından şahsen bendeniz ´Şuurlu Öğretmenler Derneği´mizin çıkardığı ´MİLLİ ŞUUR´ isimli dergimiz vasıtası ile böyle bir anlaşmanın farkına vardım, bilvesile araştırma yapmaya çalışıyoruz. İnönü´nün yıllar sonra 1963´te itiraf ettiği ve bir önceki yazımızda yer alan serzenişinde daha bağımsız ve kişilik sahibi bir dış politika izleyememesinin anlaşma adı altında kendi ellerine vurdukları prangalarla irtibatlı olduğunu itiraf etmekte bu milletin istiklaline ve de istikbaline taalluk eden eğitim konusu da başta olmak üzere bir çok alanda milli bir çalışma yapılmasının önünde engel olarak işi yürüten teknik ekibin etrafının uzman denilen yabancılar tarafından kuşatılmış olduğu ve bu sorunun üzerine gidilmeden ´´ne bağımsız iç siyaset ne de bağımsız dış siyaset güdülemeyeceği bu meseleyi bırakın ortadan kaldırmayı deneyenin bile başına nelerin geleceğinin bilinemeyeceğini ifade ederek meselenin vahametini ortaya koymuştur.
    Bugünde çalışmalarını etkin bir biçimde sürdürdüğü çeşitli kaynaklarca ifade edilen personel politikalarından, ders programlarına bir çok konuda stratejik kararlar önerebilen 1994 yılında 60personelinden üçte ikisi ve de komisyon başkanı Amerikalılardan oluşan ´´Milli Eğitimi geliştirme komisyonunun faaliyetlerine her TC vatandaşı rahatlıkla ulaşabilir mi? Yoksa bu faaliyetler iddia edildiği gibi gizli mi?
FULBRİGHT anlaşması çerçevesinde milli eğitimimizde yapılan değişiklikler ve bu anlaşmanın çeşitli boyutlardaki yansımaları konusunda bir yetkili bir şeyler söyleyebilir mi?
Bu anlaşma ismi milli olan eğitim sistemimizin hangi boyutuna tekabül ederek millilik vasfı ile bütünleşmektedir?
Unutulmamalıdır ki içi boşalan, profanlaşan bir milli kavramı yarın eğitim sistemimizin idaresini ele geçiren art niyetli yöneticilerin elinde rahatlıkla eğitimin vasfı olma ihtimalini bile kaybedebilir, bu bakımdan elimizdekinin kıymetini bilmek ona hak ettiği değeri vermekle olur.
FULBRİGHT Anlaşması ve bu meyanda kurulan komisyonlar hakkında ´´Milat Gazetesi´´nin haberleştirdiği Türk Eğitim Sen başkanı Sayın İsmail KONCUK ile Özgür Eğitim-Sen Genel Başkanı Sayın Yusuf TANRIVERDİ´nin konuşmalarına kulak verelim
Komisyonda ABD´l uzmanların yer almasına tepki gösteren Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, eğitim sisteminin yabancılara ihale edilemeyeceğini söyledi.
´HASTALIKLI BİR BEYİNİN ÜRÜNÜDÜR´
Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Milli Eğitim Bakanlığı´nda yapılan anlaşmalar kapsamında ABD´li pek çok uzmanın görevlendirildiğini hatırlattı. Yıllardır uygulanan bu usulün son derece yanlış bir yaklaşım olduğunu belirtti. Türkiye her alanda insan yetiştirme başarısını yakalamış bir ülke olduğunu dile getiren Koncuk, "ABD´li uzmanların Türk Milli eğitim sistemine en küçük bir katkıları olduğunu kimse söyleyemez. Türkiye´nin meselelerine ve eğitim öğretim meseleleri yabancılara ihale edemez. Bu anlayışın hastalıklı bir beyinin ürünüdür. Türkiye´de görev yapan ve alanında uzmanlaşmış on binlerce eğitimcilerimize de hakaret olarak algılanır" ifadesini kullandı.
´BAKANLAR KURULU ABD´LİLERDEN OLUŞSUN´
Koncuk, "Ülke insanlarını yok sayarak, ABD´li uzmanlardan fayda sağlamak bize göre kompleksli bir anlayıştır. O halde bende Türk Eğitim-Sen Başkanı olarak şunu teklif ediyorum ki, Bakanlar Kurulu´nun yarısı ABD´lilerden oluşsun. Bu doğru bir teklif olur mu? Peki, Türk eğitim sistemine yapılanın benim bu teklifimden ne farkı var. Ben bu anlayışı kınıyorum" şeklinde konuştu.
KABUL EDİLEMEZ BİR UYGULAMA
Özgür Eğitim-Sen Genel Başkanı Yusuf Tanrıverdi, Türk Milli Eğitim sisteminin 1947 yılında yapılan anlaşmadan bu yana ABD´liler tarafından denetleniyor olmasının kabul edilemez olduğunu kaydetti. "Bu tamamen resmi ideolojinin ürünüdür. Türk Milli Eğitim sisteminin artık yalnızca adı milli" diyen Tanrıverdi, "Türkiye´de eğitim sistemi, bu topluma ait olan değerlerden oldukça uzaktır. Türk eğitim sisteminde ABD etkisini görüyoruz. Örneğin hiçbir kitapta başörtülü anne ve sakallı baba figürü, resmi göremezsiniz. Bu ülkenin kültürünü yansıtmaz" dedi
Tanrıverdi, "Türk Milli Eğitim sistemini ABD denetliyorsa ortaya çıktıysa, bu ülkenin üniversiteleri, eğitim fakülteleri ne iş yapıyor? Eğitim fakülteleri ne amaçla çalışıyorlar?" şeklinde konuştu.

Milat Gazetesi Fulbrigt komisyonu hakkında bilgi veriyor.
FULBRİGT KOMİSYONU NEDİR?
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde devlet kademelerinde yabancı uzman ve danışmanlara kapılar ilk olarak Milli Eğitim´de 27 Aralık 1947?de imzalanan "Fulbright Antlaşması" ile aralandı. Fulbright denilen Amerikalının hazırladığı bu anlaşmanın asıl adı "Türkiye ve ABD Hükümetleri Arasında Eğitim Komisyonu Kurulması Hakkındaki Anlaşma. Türkiye´deki bütün eğitim aşamalarının müfredat ve kitaplarının tespit edildiği, tüm eğitim sisteminin biçimlendirildiği bir komisyon. 1947 yılından beri, Türkiye eğitim sistemi bu komisyonun denetiminde. Bu komisyon, ilkokuldan İmam Hatip´e kadar, tüm eğitim müfredatını belirliyor. Bu anlaşma ile Türkiye Milli Eğitimi 4´ü Amerikalı ve 4´ü Türk, 8 kişiden oluşan bir komisyonun idaresine bırakılmıştı. Bu komisyonun başkanlığını ABD´nin Türkiye´deki Büyükelçisi´nin yapması kabul edilmişti.
Bizler toplum olarak Müslüman´ız elhamdülillah. İnandığımız kitabımız ´Seni yaratan Rabbi´nin adıyla oku!´ İlahi fermanı ile başlamış efendiler efendisi Hz. Peygamberimiz de evlatlarımıza ilk söz olarak ´´La ilahe illallah´´ dememizi tembih eylemiştir. Bunu biz mümin´ler bir düstur olarak kabul buyurmalı baş üstüne koymalı, Talim ve Terbiyemizin eğitim sistemimizin temelinde inancımız ve inancımızın temel ilkeleri mevcut olmalıdır.
Müslümanlar olarak bizler geçmişi aydınlık adil ve hoşgörü temelli, ruh kökü İslam olan bir medeniyetin müntesipleriyiz. Şimdi yapmamız gereken bu köklü medeniyeti keşfederek günümüz verilerini de üzerine koyarak mücahede etmeliyiz. ´´Bir milletin asıl gücü tankı topu tüfeği değil imanlı ve inançlı evlatlarıdır.´´ Böyle bir gençlik ve tüm insanlığın saadeti dünyamızda mevcut olan ırkçı emperyalistlerin dayattığı sömürgeci, dünyacı, batıcı eğitim sistemi ile olması imkansızdır. Çünkü tüm dünyada modelleri mevcut olan vasıflarını yukarıda ifade ettiğimiz bu eğitim sistemi ile dünya ve Ahiret saadetini sağlayan bir gençlik ve millet inşa edemeyiz.
Bu hedefleri gerçekleştirebilmemiz için Öncelikli olarak yapmamız gereken eğitim sistemimize esas olacak ´´Çoçukların kalbine ne koyduğumuzdur.´´   Dünyada varlığını idame ettiren bu batıcı ve batıl temelli  eğitim anlayışından vazgeçmek için  ´´Bana ne Amerika´dan bana ne Amerika´dan´´ iradesine haiz ve ´´Önce ahlak ve maneviyat´´  şuuruna sahip kamil insan yetiştirme ideali ile donanımlı olmalıyız. Hadiste ifade edildiği gibi ´´Her  çocuk İslam fıtratı üzere doğar.´ Bize düşen bu fıtratı yaşatacak eğitim ortamları inşa etmektir. VESSELAM?
Not: Fulbright Anlaşmasının eğitimimize etkileri üzerine yaptığım araştırmalardan inşallah daha somut bulgular elde ettikçe ilerleyen yazılarımızda temas edeceğiz. Esselamüaleyküm?

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?