USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Camilerimizin Fonksiyonları Nelerdir?

05-10-2019

Sevgili dostlar, bugünkü köşe yazımda 1-7 Ekim Camiler ve Din Görevlileri Haftası münasebetiyle camilerimizin ve mescitlerimizin fonksiyonlarına dikkat çekmeye çalışacağım.

Değerli okurlarım; câmilerin fonksiyonlarını,  Mabed,  Yönetim merkezi,  İlim ve kültür merkezi olarak üç grupta mütalâa etmek mümkündür.

Mabed olarak: Esas itibariyle mescidler içinde ibadet edilmek üzere inşa edilmişlerdir. Bu itibarla kudsiyet kazanmışlar ve "Allah´ın evi" adını almışlardır. Kur´an Allah´ın adının anılması için yapıldığını belirtmektedir (Cin, 72/18). İslâm dini toplu ibadeti teşvik etmiştir. Cemaatle kılınan namaz, yalnız kılınandan 25-27 derece daha üstün tutulmuştur. Her renkten ve sınıftan insanın bir araya gelip omuz omuza ibadet etmeleri, sosyal dayanışmanın sağlanmasında önemli bir faktör olmuştur.

Yönetim merkezi olarak: Hz. Peygamber (asm)´in nübüvvet görevi yanında, devlet başkanlığı, hâkimlik, komutanlık gibi görevleri de vardı. Bu görevler, İslâm devlet başkanının görevleridir. Medine´deki Mescid-i Nebevî O´nun (asm) bu görevlerine uygun olarak devletin idare merkezi özelliği taşımakta idi. Elçiler orada karşılanır, bazen orada misafir edilir, ordu orada teçhiz edilip sefere gönderilir, dâvâlara orada bakılır, devletin hazinesi orada muhafaza edilir ve sarfedilmesi gereken yerlere oradan sarfedilirdi. Câmilerin bu görevleri vilâyetler düzeyinde de aynı idi. Câmiler halkın birbirleriyle ve devletle kaynaştığı bir yer durumundaydı. İlk Osmanlı câmileri de bir devlet merkezi olarak plânlanmış ve bu görev için kullanılmışlardır.

Bir İlim ve Kültür Merkezi Olarak: Hiç bir din İslâm kadar ilme önem vermemiştir. Kendisinin "muallim" olarak gönderildiğini ifade eden Hz. Peygamber (asm) Mescid-i Nebevî´deki "Suffe" ile, üniversitelerin ilk temelini atmıştır. Suffe yatılı bir üniversite özelliği taşımakta idi. Hz. Peygamber (asm)´le başlayan ders halkaları değişik ilim dallarını da içine alarak yüzyıllarca, mescidlerde devam etmiştir.

Hz. Peygamber (asm) zamanında değişik sosyal amaçlar için de kullanılan mescid (câmi) bir çok müessesenin temelini oluşturur. Câmilere sığamaz hale gelen bu müesseseler daha sonra külliyeleri meydana getirmiştir. Zamanla câmiler, herkesin okuması için eserlerinirı bir nüshasını buralara bırakan müellifler sayesinde, bir kütüphane hizmeti de vermişlerdir. Satın alınan kitaplarla zenginleştirilen bu kütüphaneler, "hâfız-ı kütüp" adı verilen memurlarca idare ediliyordu. Böylece câmiler ruh ve maddenin bütünleştiği bir merkez durumundaydı.

Şimdi de cami adabına dikkat çekmek istiyorum.

"Ey Âdem oğulları, her mescidde zînetlerinizi takının." (A´raf, 7/31) buyurmaktadır. "Zînet"ten maksat edeptir. Câmilerin ilk yapılış gayesi Allah´a ibadettir. Bu bakımdan ibadet esnasında, cemaati rahatsız edecek derecede yüksek sesle konuşmak, soğan-sarmısak gibi kokusu çirkin görülen şeyler yenilerek câmiye gelmek, safları çiğneyerek ileriye geçmeye çalışmak vb. davranışlar hoş karşılanmamıştır. Hz. Peygamber (asm) mescidlere girerken sağ ayağı ile girer ve (euzü billahi azimi vebacehehe ekrame vesalihinehü agdıma eşşeydani ercaim) diye dua ederdi. Mescidlere girildiğinde iki rekat "tahiyyetü´l-mescid"* (câmiye hürmet) namazı kılmak Hz. Peygamber (asm)´in sünnetidir. (İbn Kesir, Tefsir, V, 106)

İslâm geleneğinde, özellikle de mahallî farklılıklarıyla birlikte Arap dünyasında insanları toplama, bir araya getirme fonksiyonu itibariyle cuma ve bayram namazlarının kılındığı daha geniş ve daha büyük yapılara ´câmi´ denilegelmesi şöhret kazanmıştır. Dolayısıyla bu bölgelerde özellikle cuma ve bayram namazları sadece adına câmi denilen bu yapılarda îfa edilmektedir. Mescid kelimesi ise, yaygın anlayışa göre içinde sadece namaz kılınan yer anlamında kullanılmaktadır. Bu itibarla özellikle memleketimiz dışında İslâm coğrafyasında mescid kelimesi daha yaygın olarak kullanılmaktadır. İngilizce ´mosque´ kelimesi de ´mescid´ kelimesinden dönüşmüş hâli olarak mücerret, Müslümanların ibadet ettikleri yere genel ad olmuştur. Ülkemizde cuma namazları ayırımı yapılmaksızın içinde ´namaz kılınan yapılar´ için yaygın olarak câmi kelimesi kullanılmaktadır. Hacim itibariyle daha küçük yapılara da mescid denildiği gözlemlenmektedir.

İslâm´da Mescidin Yeri ve Önemi

Mescidler insanın yaratılmasındaki kilit hedef ibadetin yapıldığı yerler olup bu yönüyle de İslâm´ın şiarıdır. Dolayısıyla İslâm dini bu kutsal mekânlara çok önem vermiş, buraların imâr edilmesini emir ve tavsiye etmiştir.. Cenab-ı Hakk Tevbe 18. âyette

´Allah´ın mescitlerini, ancak Allah´a ve âhiret gününe iman eden, namazlarını dosdoğru kılan, zekâtlarını veren ve Allah´tan başkasından korkmayan kimseler imâr eder. İşte, doğru yola erenlerden olmaları umulanlar bunlardır.´ buyurmaktadır. Âyette geçen ´imâr etme´ anlamı hem ümrânı maddî kapsamında inşâ, tamir, tefriş ve hizmetleri, hem de mânevî olarak buralarda başta beş vakit namazlar olmak üzere mevcudiyetlerine sebep teşkil eden her türlü ibadet ü taatin ifâ edilmesi, Müslümanlarca dolup taşması anlamlarına tevil edilir. Efendimiz (sas) bir hadîslerinde´Yeryüzünde Allah´a en sevimli yerlerin mescidler´ olduğunu bildirmiştir. (Müslim, Salât, 53)

İslâm tarihinde bugünkü anladığımız mânâda sadece ibadete hasredilmek üzere bina edilen ilk mescid, daha önce Mekke´den hicret eden ilk muhacirlerin Medine-i Münevvere´nin dış mahallelerinde yer alan Kubâ mıntıkasındaki Amr b. Avfoğullarının hurma bahçesinin bulunduğu yeri düzenleyerek namaz kılmaya başladıkları yerdir. Efendimiz (asM) hicret esnasında henüz Medine´ye varmadan bu bölgeye gelmiş, birkaç gün kalmış ve burayı biraz daha genişleterek Kubâ mescidini inşa etmiştir. Kaynaklarda Mescid´in inşasında en büyük gayretin Ammar b. Yâsir (ra) tarafından göstermiş olduğu zikredilir. Dolayısıyla kendisi hakkında ´İslâm´da ilk mescid bina eden kimse´ denilir. Allahu Teâla Tevbe Sûresi 108. âyette bu mescidi:

´İlk günden takvâ üzerine kurulan mescid içinde namaz kılman elbette daha doğrudur. Onda temizlenmeyi seven adamlar vardır. Allah da çok temizlenenleri sever.´ diyerek vasıflandırmıştır. Efendimiz (asm) cumartesi, bazı rivayetlerde de pazartesi günleri mutad şekilde bu mescidi ziyaret ettiği, burada namaz kıldığı söylenir. Bir rivayette de ´Kim güzel bir şekilde abdest alır, sonra Kubâ Mescidine gelir ve orada namaz kılarsa onun için umre sevabı vardır´ (İbn Mâce, İkâme, 198; Tirmîzi, Sâlat, 242) buyurmuştur. Medine´ye vardıktan sonra Mescid-i Nebevî inşâ edilmiştir. Bir peygamber düşünün; ashabı ile birlikte memleketinden, yurdundan, yuvasından çıkartılmış, uzun, yorucu ve meşakkatli bir yolculuktan sonra henüz kendilerini neyi beklediğini bilmedikleri yeni bir diyara geliyorlar ve ilk yaptıkları şey mescid inşâ etmek. Bu durum İslâm´da mescidin ne kadar önem arz ettiğini ifade etme adına çok önemli olsa gerektir.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?