USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

EMRİNDE ÇALIŞMAK MI, BİRLİKTE ÇALIŞMAK MI?

08-09-2017

Emek her zaman kutsaldır bunu biliyoruz değil mi? Patronlar çalışanlarına ödedikleri ücretin emeklerinin karşılığı olduğunu düşünürler. Onlara göre çalışan emeğini sunmuş, kendisi de bunun karşılığını ödemiştir. Sözde hakkaniyetli bir alış veriş. Eğer ücret emeğin karşılığı olsaydı emin olun ki patronlar hiçbir zaman büyüyemezlerdi. Ücret işçinin 8 saatlik iş gününün yalnızca bir kısmının karşılığıdır. Demek ki, patronların çalışanlarına ödedikleri ücret emeklerinin tüm karşılığı değilmiş. İşte böyle emeklerinin karşılığını alamayan insanların mutsuzluğu her yere yayılıyor ve mutsuz bir toplum haline geliyoruz. Adil gelir dağılımı ve insanca çalışma haklarının sağlanması için herkes elini taşın altına koymalı. Ayrıca çalışanlarının emeğini sömüren bir takım sözde yöneticiler için çalışanların tek vazifesi vardır o da sorgusuz sualsiz çalışmak. Buna modern kölelik desek abartmış olmayız sanırım. Çünkü bu tip patronlar çalışanlarına fazla mesai yaptırır ama ücretini ödemez, hafta sonlarını gasp eder, yapılan hiçbir işi beğenmez (hep kusur hep kusur), onlara göre iş çalışanın ailesinde ve özel hayatından çok daha önemlidir, çalışanlarına yıllık izinlerini bile zor kullandırır. Ancak sayıları az da olsa çalışanlarına hakkını veren patronlar yok değil. Tüm patronları da aynı kefeye koymayalım. İşte her şeyi yaratan ve kaderi dairesinde yaşatan rabbim insanların bir kısmını işçi, bir kısmını da işveren olarak yaratmış. Hal böyle olunca "kim bir işçi çalıştıracaksa ona ücretini bildirsin" ve "işçiye hakkını alnının teri kurumadan verin" diyen bir peygamberin ümmeti olarak işçi-işveren hukukunda bu hadis-i şeriflere uyabilsek yeter!  Ayrıca şunu da belirtmek gerekir ki, iş kazası yoktur iş yerindeki ihmal vardır. Gün geçmiyor ki yeni bir iş kazası(!) yaşanmasın. Maalesef ülkemiz ölümlü iş kazalarında dünya üçüncüsü. İşçilerin ihmali, işverenlerin sorumsuzluğu ne zaman son bulacak merak ediyorum. Soma faciasından sonra eğitim ve denetimlerin göstermelik değil gerçekten yapılacağını bekledik ve halâ bekliyoruz. Beklerken de ihmaller ve sorumsuzluklar zinciri yüzünden kayıplarımız artmaya devam ediyor. 11 Ağustos´ta Ankara´da demir boruların altında kalarak hayatını kaybeden işçi, aynı gün Kocaeli´de halatı kopan asansörün düşmesi ile iki işçi hayatını kaybetti,  10 gün önce İstanbul´daki şantiye kazasında hayatını kaybeden 43 yaşındaki Mehmet Göl umarız hayatını kaybeden son işçimiz olur. Ve içimizi acıtan diğer bir dram; çocuk işçiler. Sırf daha fazla kazanabilmek için o garibanların sırtından geçinenlerin taşlaşmış kalbi ne zaman yumuşayacak ve hak ettikleri cezayı ne zaman alacaklar? Geçtiğimiz yıl ne yazık ki 57 çocuğumuz iş cinayetleri yüzünden yaşamını yitirdi. Bu yılın da ilk yedi ayında en az 28 evladımız hayatını kaybetti. Geçtiğimiz beş yıla dönüp baktığımızda ise bu sayı dudak uçuklatacak cinsten tam 260 evladımız hayatlarının baharında bu dünyadan göç etti. Bu 260 çocuğun hesabını kim verebilir? Hayat standartlarının normalleştiği, işverenlerin daha fazla kazanma hırsıyla çalışanlarını sömürmediği, çocuk işçilerin olmadığı ve iş cinayetlerinin yaşanmadığı bir gelecek dileğiyle?

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?