USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Erken Gelen Adalet

11-08-2018

Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, yargı alanında planladıkları bir takım değişiklikler kapsamında 1 Ocak´tan itibaren açılan davalar için süre kotası verileceğini duyurdu. Alt yapının tamamlandığını belirten Gül, "Bir davanın 200 günü ya da 100 günü aşmaması için hedef koyduk. Bu dava 101´inci güne gelince hakkında teftiş başlayacak, notu düşecek, gerekirse hakim eğitime alınacak" ifadelerini kullandı.

Yargı alanında bir takım değişiklikleri planladıklarını belirten Abdülhamit Gül, Cumhurbaşkanımızın açıklamalarını aktararak yaklaşık 6-7 aydır sürdürülen çalışmaların adli yıl başladığında 3 Eylül´de hayata geçirileceğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN ve Adalet Bakanı Abdülhamit Gül´ün açıklamaları sonrasında bu uygulamanın avukatlar, hakimler ve haklarını adalet kürsüsüne taşıyan vatandaşlarımız yönünden ?artı ve eksisi ne olur?? bu konuyu ele almak istedim.

Türkiye´de davaların uzaması adalete olan inancı zayıflatmış, geç gelen adalet, adalet değildir sözü ve düşüncesi vicdanları yaralamıştır. Dava açtıktan sonra davanın sonucunu göremeden davanın tarafları vefat dahi edebilmektedir. Bununla birlikte yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlali ve usul ekonomisi ilkesine aykırılık söz konusu olmaktadır. Anayasamızın 36. ve 141. Maddeleri ile AİHS´nin  ?Adil Yargılanma Hakkı? başlıklı 6. maddesine göre ?Herkes, gerek medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili nizalar, gerek cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davanın makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir.? Ayrıca 6100 sayılı HMK´nın usul ekonomisi ilkesi başlıklı 30. maddesine göre ?Hakim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür? maddeleri yer almaktadır. Görüldüğü üzere Anayasa ve kanunda açıkça yer almasına karşın yargılamanın uzun sürmesinin önüne geçilememekteydi. Hatta uzun süre yargılama nedeniyle vatandaşlarımız Anayasa Mahkemesi´ne bireysel başvuruda bulunarak tazminat hakkı elde etmektedir. Planlanan değişiklikle birlikte tüm bu sıkıntıların önüne geçilmesi hedefleniyor. Artık vatandaşlarımız adaletin geç tecelli etmesinden yakınmayacak ve hak ihlali söz konusu olmayacak. Avukatlar ise müvekkillerine dava süresi ile ilgili olarak net bir bilgi verebilecek.

Gel gelelim bu uygulama hakimler açısından nasıl bir sonuç doğuracak? Cumhurbaşkanımız, hakim ve savcılarla bu konu hakkında masaya oturduklarını, yaklaşık 600 dava konusunu ele alarak davaların ortalama sürelerini belirlediklerini ve belirlenen bu sürelerin hedef konulduğunu, bu sürelerin 1 gün dahi geçmesi durumunda hakim ve savcılar hakkında teftiş başlanacağını ve notu düşeceğini açıkladı. Erdoğan, süreyi aşan hakime gerekirse eğitim verileceğini de belirtti. Vatandaşlar yargılamanın uzun sürmesinden yakınırken hakim ve savcılarda dosya yükünün çok olmasından dolayı yakınmaktadır. Bu uygulama ile hakim ve savcıların dosya yükü değişmemekle birlikte hızlı karar vermek zorunda kalacaklar. Dosyaya sunmuş olduğumuz çoğu itirazlarımız dahi incelenmeden reddine karar verilen şu dönemde süre sınırlaması getirilince, duruşmadaki beyanlarımızın esas alınacağının yazılı beyanlarımızın ise süre sıkıntısı olduğu için sadece gelişigüzel gözden geçirileceği kanaatindeyim. Bir başka açıdan da bakıldığında yargılama süresine bilirkişi raporları, kurumlara yazılan müzekkereler ve beklenen evraklarda etki etmektedir. Hakim ve savcılara getirilecek bu sürenin ardından bilirkişilere de kesin süre verilmesi gerekir.

Bu sürelerin getirilmesi hem vatandaşlarımızı hem de meslektaşlarımızı memnun ettiğini düşünüyorum fakat bu sürelerin hakim ve savcıların dosya yükünün azaltılması çalışmalarının ardından getirildiğinde hakim-savcı, avukat ve müvekkil üçgenini daha çok memnun edeceği kanaatindeyim. Bir başka açıdan daha bakarsak belirli davalarda sonuçlandırma süresi ile ilgili kanunda açık hüküm bulunmasına rağmen uygulama da hakimlerin bu sürelere uymadığını açıkça görebiliyoruz. Hakkında teftiş başlaması ve notu düşmesi gibi olumsuz bir durumla karşılaşmak istemeyen hakimler bu sürelere riayet etmek zorunda kalacaklar. Bu nedenle yargı alanında planlanan bu değişiklikle dava sürelerine uyulduğunu görmek biz avukatları da mutlu edecektir. Erken gelen adalete kavuşmak dileğiyle..

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?