- Yüzlerce arkadaşımızı " REHİN " tutuyorsunuz.
- Binlercesi "TUTSAK " diye söze başlıyor hepsi.
Hem de Meclis Başkanının, Başkan vekillerinin, Grup Başkanlarının, Meclis idare amirlerinin ve yüzlerce Milletvekilinin gözlerinin içine baka baka söylüyorlar.
Ceplerinde; nüfus cüzdanını ve gri pasaportunu taşıdıkları Ülkenin Meclisinde söylüyorlar bu sözleri.
HDP´li vekillerden bahsediyorum.
Bütçe görüşmeleri bahanesiyle her biri; her fırsatta defalarca söz alıp; bütçeye dair, mahsustan bir iki cümle kurup, başlıyorlar yaylım ateşine.
Hepsi aynı dili, aynı üslubu, aynı jargonu kullanıyor.
Türk Mahkemelerinin verdiği "tutuklama" kararına "Rehin",
"Mahkumiyet"e ise "Tutsak" diyorlar.
Beş dakikada;
Beş yüz ihanet,
Beş bin fitne,
Beş yüz bin suç işliyorlar.
Ama
Bir Allah´ın kulu çıkıp da;
- Siz hangi Devlet adına konuşuyorsunuz?
- Siz kimsiniz, hangi Ülkenin Milletvekilisiniz?
- Buraya Ermenistan Parlamentosundan mı geldiniz?
- Aklınız başınıza alın.
- Devleti, kendi halkını rehin almaz.
- Vatandaş, kendi Devletine esir olmaz, tutsak olmaz.
Diye ortalığı yıkmıyor.
Bir yiğit çıkıp ta, yüzlerine tükürmüyor.
Meclis Başkanı ya da vekillerinden hiç kimse seslerini kesmiyor, mikrofonunu bile kapatmıyor, kapatamıyor.
Bu dilin nasıl sakıncalı olduğunu ve bu mefhumların ne manaya geldiğini bilmeyecek kadar cahil olamazlar.
Öyleyse bu ölüm sessizliği nedir,
Bu suskunluk nedendir.
Bu kabulleniş niyedir.
İhanetin bu kadar alenileştiği,
Haine, makam, mevki ve ulufe dağıtıldığı ve bu radde sessiz kalındığı, Dünyada ikinci bir ülke var mı acep ey Milletim !!!
