Cahit Sıtkı demek biraz yaş 35 demek aslında. Cahit Sıtkı demek bir yanıyla ölüm korkusu, diğer yanıyla da yaşama karşı olan tutku demek?
Her ne kadar farklı zamanlarda, farklı bedenlerde, farklı sebeplerden ötürü olsa da bu duyguları yaşadığım şairi, 13 Ekim günü ölümünün 62. Yıldönümünde hayırla yad ettik ve bu şiiri ve daha nice şiirleri ayrı bir anlam kazandı.
Geçtiğimiz yıllarda 8. Sınıflarda Cumhuriyet döneminin, kendine has şiiri ile önemli bir ismi olan Cahit Sıtkı´yı konu olarak işlediğimizde; en ünlü şiiri sayesinde ??35 yaş şairi ?´ olarak bilinse de -kader bu ya- yolun diğer yarısını tamamlayamadan 46 yaşında vefat etmesi öğrencilerimi çok şaşırtmıştı. Belki de kendisine biçtiği hayatın yarısını ancak yaşayabilmiş olmasıydı onları bu kadar hayal kırıklığına uğratan.
İşlediğimiz konu her ne kadar Cahit Sıtkı´nın hikayeciliği ise de şiire bir ihtirasla sarılmış, işini yani şiiri ciddiye almış, onda muvaffak olmayı hayatının biricik gayesi saymış, şiir yazmaya başladığı Galatasaray lisesi yıllarından ölümüne kadar ?şâir? vasfına sadık kalmış şairimizin şiirlerine değinmeden geçememiştim. Ona ´Sözcüklerin sihirbazı´ denmiş ve o bu sıfatı fazlasıyla hak etmiştir çünkü? Hep kendini anlattı şiirlerinde, içli bir köy türküsü gibi sade ve içten şiirler yazdı. Sevgililer icat etti kendi kafasından, dostlar bulup onlarla konuştu. Çiçekler, kelebekler, ay ışığı, doğmakta olan gün şiirlerinde eşlik etti. O kendi kurduğu dünyasında mutlu oldu ve bu mutluluğu şiirlerinin dizelerine, en güzel biçimde yansıttı.
Bana şairin en sevdiğin şiirlerini sırala deseler : ?´ 35 Yaş, Haydi Abbas, Memleket İsterim, Karasevda, Gün Eksilmesin Penceremden ve Desem ki ?´ olurdu muhakkak.
Hayatımda ne zaman bir zorlukla karşılaşsam ya da yaşamanın sevincini hissetsem, dudaklarımdan hep onun ?´Gün Eksilmesin Penceremden´´ adlı şiiri dökülüverir. Dua eder gibi tekrarlar dururum:
?´Ve gönül Tanrısına der ki:
? Pervam yok verdiğin elemden:
Her mihnet kabulüm, yeter ki
Gün eksilmesin penceremden!´´
Ve biraz da Cahit Sıtkı demek, Abbas demek bence. Çok fazla bilinmemesine rağmen , bana ölümü çağrıştıran bu şiiri kim bilir kaç kez okudum ve her okuyuşumda tıpkı şiiri gibi nev-i şahsına münhasır hikayesini de hüzünlenerek hatırladım:
Cahit Sıtkı askerliğini yedek subay olarak yapmak üzere birliğine gider. O yıllarda yedek subay sayısı az olduğundan her yedek subaya emir eri verilmektedir. Birliğine gittiğinde bölük yazıcısından künye defterini ister. Sırayla isimlere bakmaktadır bir isim dikkatini çeker. Abbas oğlu Abbas. Sakat, çolak eli yüzünden çürüğe ayrılmış biridir Abbas. Talim bitiminde askerin yanına gönderilmesini ister. Öğle saatlerinde kapı çalınır. Karşısında civan mert yiğit biri selam çakıp:
-Abbas oğlu Abbas. Emret komutanım, der.
Aralarında söyle bir konuşma geçer.
-Nerelisin?
-Memleket Mardin, kaza Midyat komutan.
-Sen benim emir erim olur musun?
-Sen bilir komutan!
Askere eşyalarını toplamasını söyler ve kendi evinin altındaki boş yere taşınmasını ister. Zamanla askerin zekiliği ve sıcakkanlılığından etkilenir. Abbas her sabah erkenden kalkar, Cahit Sıtkı ? ya kahvaltı hazırlar. Öğle yemeğini sormadan hazırlar. Tüm ihtiyaçlarını karşıdan bir istek gelmeden düşünüp yerine getirir. Erkenden kalkıp Cahit Sıtkı´nın kıyafetlerini ütüler hazırlar ve evin temizliğini yapar. Zamanla aralarında komutan asker ilişkisinden daha güçlü bir dostluk bağı oluşur. Bu saf ve temiz Anadolu çocuğundaki sadakat ve temiz yürekten etkilenmiştir Cahit Sıtkı. Zaman zaman karşısına alıp dertleşir ve bu Anadolu çocuğunun ruhunda gizli şeyleri keşfeder.
Akşamları en güzel yemekleri hazırlar Abbas. Aralarındaki duygu bağları güçlenir. Böyle bir keyifli akşamda Cahit Sıtkı sorar:
-Sen İstanbul´u bilir misin Abbas?
-Bilir komutanım.
-Orda bir Beşiktaş var bilir misin?
-Bilir komutan! Ben orda acemi birlikteydim.
-Orda benim bir sevgilim var. Sen kaçırıp onu bana getirir misin?
-Elbet komutan!
Sabah olur Cahit Sıtkı bakar ki Abbas yeni asker kıyafetleri giymiş, tıraş olmuş, hazırlanmış. Cahit Sıtkı sorar:
-Hayırdır Abbas neden böyle hazırlık yaptın?
-Ben İstanbul´a gidecek komutan!
-Ne yapacaksın sen İstanbul´da?
-Sen söyledi bana. Ben gidecek sana sevgiliyi getirecek!
Gözlerindeki hüznü ve gözyaşlarını gizlemek istercesine arkasını dönüp kapıyı çarpar ve çıkıp gider Cahit Sıtkı. Fakat bu mert askerin, yüreği sevgi dolu Anadolu çocuğunun samimiyeti ve sıcaklığından duygulanır.
Akşam olur. Ağaç altında rakı sofrası kurdurur ve Abbas´ı karşısına oturtur. Birlikte yer içerler ve Cahit Sıtkı o meşhur şiirini kağıda döker:
Haydi Abbas, vakit tamam;
Akşam diyordun işte oldu akşam.
Kur bakalım çilingir soframızı;
Dinsin artık bu kalp ağrısı.
Şu ağacın gölgesinde olsun;
Tam kenarında havuzun.
Aya haber sal çıksın bu gece;
Görünsün şöyle gönlümce.
Bas kırbacı sihirli seccadeye,
Göster hükmettiğini mesafeye
Ve zamana.
Katıp tozu dumanı,
Var git,
Böyle ferman etti Cahit,
Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş´tan;
Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.
???.
Keşke daha çok yazabilseydi olmasaydı vakit tamam ama yolcudur Abbas; vakit tamamdır ve akşam olmuştur çoktan. Yaşamak istese de gençliğini yeni baştan.