USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

KIZILIRMAK YAŞANMIŞLIKLAR

10-05-2017

Kızılırmak bildiğimiz gibi Türkiye´nin en uzun ırkmaklarından biridir.
Tabi ki bu duruma coğrafya yönünden bakacak olursak.....
Kızılırmak.....
Orada yaşamış ve orada yaşayanlara pek çok anılar yaşatmış bir yer. Tarlasına su aldığı, eskiden kadınlarımızın çamaşırlarını tokaçlayıp yıkadığı yer. Kızılırmak çocukluğumuzda anne ve babamızla, abi abla ya da kardeşimizle alabalık tuttuğumuz, çevresinde oyunlar oynadığımız, yani çocukluğumuzun geçtiği bir yer. Bahar aylarında coşunca taşan, kanlı ırmak diye anılan, Kızılırmak......
Kızılırmak ile ilgili yaşanmış bir olayı bu yazımda yazmak istiyorum.  
Sivas´ta Kızılırmak çevrelerinde yaşayan iki genç evlenir. İyi kötü günleri ile bir yaşam sürerler. Bu yaşam içerisinde 13 çocukları olur. 4 çocuğu ölür 9 çocuğu hayata kalır. Tarla, ev, bahçe, bağ, çocuklar derken hayat belli bir noktada durur. Evin hanımı bütün çocuklarına ölmeden önce " Çocuklar ben bu yıl ölebilirim. Ölürsem eğer Allah benim canımı, sizler yanıma gelmede, sizleri son bir kez görmeden almasın. Ben, en büyük kızım hasta olduğu için ondan razıyım. Onun dışında bütün çocuklarım yanıma gelmeden gözlerimi bu dünyaya kapatmak istemiyorum " der. Eşine de" Bak bey ben giderim, elbet Allah canımı birgün alır. Ama benim canımı senden önce alırsa, sen benim peşimden gelirsin. Fakat benden önce Allah senin canını alırsa ben senin peşinden gelirim" der ve sözlerine devam eder. " Sakın evleneyim deme, bütün çocuklarım sana bakar, evlenmeye kalkarsan eğer iki yıl içinde sende yanımda ol" der.  Gerçekten de o yıl içerisinde çocuklarına köyden annelerinin çok hasta olduğu ve yoğun bakımda olduğu haberi gelir. Çocukları büyük bir telaşla apar topar kalkarlar ve en küçük çocukları dışında hep birlikte hastaneye giderler. Hasta olan kızına ise hastalığından dolayı annesinin durumunu söylemezler. Hep birlikte hastaneye gittiklerinde ise, annesinin gözlerinin kapıya doğru baktığını görürler. Konuşamayan anne gözlerinden akan göz yaşı ile, son kez kapıya bakar ve gözleriyle neyi anlatmak istediğini orada olan çocukları anlar. Doktorlar umutsuz olduğunu ama hayatının devam ettiğini söylerler. Tam o esnada, küçük oğlu hastane odasından içeri girer. Annesinin yanına gider, ellerinden öper. Annesini artık huzurlu ve mutludur.  Gözlerini kapatır ve yaşamı son bulur. Derken aradan iki yıla yakın bir süre geçer.  Çocukları annesinin emaneti olan babaya çok iyi bakarlar. Babasının  her konuda eksiklerini tamamlarlar.  Derken çocukların babası  evlenmek istediğini çocuklarına söyler. Bütün ısrarlara rağmen çocukları babanın bu isteğine engel olamazlar. Baba köyünü, evini merak ettiği ve özlediği için memleketine gitmek ister. Memleketine gidip geldikten sonra da evlenmek  istediğini çocuklarına söyler. Çocukları buna izin vermez. Ama yinede baba köye gider. O gün oruçlu olan baba tarlaya gider. Tarlasına giden suyun yolunu düzeltmeye çalışır. Bu esnada Kızılırmak, karlar eridiği için baharın da verdiği bir etkiyle coşup taşmasıyla  babayı sularla birlikte uzun bir yere kadar sürükler.
Bu olay il dışında olan çocukları tarafından duyulur. Köye gelen çocukları babalarının cesediyle karşılaşırlar.
Kızılırmak bazen hüzün taşır. Bazen de susuzluğa su......
Bazen de insan alır.
Bir sonraki yazımında yine Kızılırmak´tan bahsedeceğim.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?