USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

KÜÇÜK KUSURLAR İNSANLAR ARASI İLİŞKİLERİ ZEDELEMEKTEDİR

10-04-2018

İnsan hayatının belirleyicisi olan, en büyük etken davranışlarıdır. Davranışları kontrol etmek gerekir.  Doğru ya da yanlış hareketlerde bulunmak, insanın hem sözleri ile, hem vücut dili ile; ortaya koyduğu eylemleridir. O eylemler aynı zamanda insanlar arası ilişkileri düzenlerler. Bu ilişkiler yumağı insanların hareketleri ile şekillenir. Davranışlara ve insanlarda yaptığı etkilere göre adlandırılır. İyi, kötü, yanlış, doğru kavramlarının adlandırılması ile kendini gösterir. Kimi zamanda; yanlış  davranışların adı yalancılık, ihanet, iftira, dedikoduculuk v.s. olarak ortaya çıkar.İyi davranışların adı ise; yardımlaşma, paylaşma, dostluk, arkadaşlık, vefakarlık v.s. olarak, ortaya çıkar.
Bu eylemler, İnsanlar arasındaki ilişkileri belirlerler. Böylece bireylerden başlayarak, toplumun oluşmasına doğru adım atılmış olur. Bireyler arasında ilişkiler ne kadar düzenli olursa; toplumlar da o kadar düzenli bir hayat yaşarlar. İşte toplumların oluşması ile insanlar arasındaki ilişkiler ve davranışlarda daha önem kazanmıştır. Çünkü, aynı zamanda davranışlar ve söylemler toplumların gidişatını da belirler.
Bu ilişkilerin düzenli ve doğru olması için; insan davranışlarını belirleyen sınırlar vardır. Bu sınırları aşmak insanlar arasındaki ilişkilerin düzenli ya da düzensiz olmasını belirler. İşte bu sınırlar;   insanlar arasındaki ilişkileri doğru ilişkiler, yanlış ilişkiler veya iyi davranışlar, kötü davranışlar, diye adlandırılmasına sebep olan fiillerdir.
Ulusal Medyamızda yayınlanan ve insanlar arasındaki ilişkileri anlatan seyirlik dizilerde, bazen bu ilişkilerin yanlış veya doğru olduğunu gösteren sahneler bulunmaktadır. Örneğin herhangi bir insana iftira atmak, iftira atılan insanın hayatını ne kadar olumsuz yönde etkilemektedir. Yine yalancılık, gerçeği saklamak gibi yanlış hareketlerde, insanların hayatının seyrini değiştirerek kötü bir- çok şeyle karşılaşmasına sebep olur. Yanlış davranış da bulunan insan ise; söylediği yalanın veya attığı iftiranın, sakladığı gerçeğin bedelini de ağır ödemektedir. Hayat boyu bu yanlış davranışla birlikte ve onun vicdan azabı ile, kabusları ile yaşamaktadırlar.
Hele insanlar istemedikleri ve müsaade etmedikleri halde, onların özeline girmeye çalışmak, onların haberleri olmadan kapıları dinlemek, istemedikleri bilgi ve belgelerini elde etmeye çalışmak, temel yanlışların en büyüğüdür. İnsanlar arasındaki ilişkilerde onulmaz yaralar açılmasına sebep olmaktadır.
Seyirlik dizilerde; bu eylemlerin, doğru bir eylem gibi, tanıtılması; yanlıştır. Yanlış olarak bilinen davranışların; insanlara, doğru model olarak anlatılmasını, sağlayan bu diziler;  toplum üzerinde onarılması zor, derin yarıklar oluşturmaktadırlar. Hatta yanlışı yapan insanların; başarıya erişilmiş gibi, gösterilmesi; bir cinayettir.
Kötü hareketlerin, davranışların sürekli esiri olan, bir karekterin;  toplum kahramanı olarak gösterilmesi, cinayet ötesi ağır bir suçtur. Genç nesillerin, beyinlerinde yapılan katliamdır.
Yüce dinimiz bu tür hareketleri kesinlikle yasaklamıştır. Çünkü asıl olan insan hayatıdır. Toplumun düzenidir. O nedenle karşılıklı suçlamalarda bile, şahitliğe önem vermiştir. Şahitlik yapacak insanların vasıflarını belirlemiştir. Yalan şahitliğinin bedelinin cehennem olduğunu vurgulamıştır. İnsanlar arası ilişkileri belirleyen hareketlerde eğer bir yanlışlık, kusur, hata var ise; belgelenmesini istemiştir. Çünkü Yüce Yaradan aynı zamanda bizlere küçük kusurların büyük felaketlere sebep olacağını bildirmektedir.
İşte toplumun farkında olmadan yaptığı bu kusurlu davranışlar büyük felaketlere yol açmaktadır. Yalancılıkla ortaya atılan bir iftira, farkında olmadan kulak misafiri olduğumuz ve bizim tarafımızdan bilinmesi istenmeyen bir bilginin toplumda paylaşılması, çekememezlik adına yapılan eylem, insanları küçük düşürmek için yapılan hatalar ve en önemlisi namus    ve haya üzerine yapılan yanlış yorumlar ve kötü düşünceler getirilmesine, sebep olacak davranışlar. İşte bunların hepsi insanı felaketlere sürükleyen küçük söz ve fiillerdir.
Bu davranışlar aynı zamanda, kul hakkını ihlal anlamına gelir. Kul hakkı, ağır bir yüktür. Kimsenin bu ağır yükün altına girmesini, istememesi gerekir.
Bu tür kendi küçük gibi görünen söz ve fiillerden kaçınmalıyız. Büyük felaketlerin oluşmasına engel olabilmek için; bunlara hem fert olarak, hem toplum olarak dikkat etmek zorundayız. böylece bazı kötü sonuçları engellemiş olabiliriz. Dilimize, davranışımıza, elimize hakim olmak zorundayız...
Sosyal hayatın barış ve huzur içerisinde olması için bunları yapmamız şarttır. Tüm hayatın içeriğini anlatan, yayınlar yapan; görsel medya ve yazılı medya bu ağır sorumluluğun idrakinde olması gerekir.

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?