USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Kültürümüz İrfanımız Yok Oluyor

23-12-2019

Sosyal hayatımız içerisinde ister fert olarak, ister toplum olarak, Yaşadığımız tüm alanlarda hangi davranışımız, hangi tavrımız, hangi duruşumuz, hangi söylemimiz, ne kadar kendi bünyemize uygundur. Yahut değildir? Şöyle baktığımız zaman alacağımız cevap çok korkutucudur. Her şeyi ile; kendi özümüze uygun olarak yaptığımız ister kişisel olarak, ister toplumsal olarak; kendi değer yargılarımıza uygun davranışları yapmıyoruz. Üzülerek ifade edeyim olan biten çoğu şey bizden ve bizim kültürümüzden, irfanımızdan çok uzaklarda olan şeylerdir. Her tarafımız kuşatılmıştır. Yememiz, içmemiz, giyim ve kuşamımız, konuşma şeklimiz, aile yaşantımız, toplumsal reflekslerimiz, ilişkilerimiz, kısacası her şey; bu kuşatılmışlıktan nasibini almaktadır. Bu kuşatma insanlarda içten içe, bir değişimi; hayat biçimi olarak kabul ettirmektedir. Bu hayat biçimi şekillenirken de; tamamen kendi kültürümüze uygun olmayan yeni davranış ve yaşama şekilleri yerini almaktadır. Büyüklere saygı, paylaşma, kedere ve sevince ortak olma, komşuluk ilişkilerimiz, fakir ve garibi koruyup kollama, gibi adetlerimiz adeta tarihe gömülmüş, gibidir. Üzerlerine toprak serpilmiştir?

Yukarıda açıkladığımız kültür esirliğimizden basit örneklerle konuyu biraz açalım. Tüm davranışlarımıza hükümran olmuş bu acımasız istiladan örnekler verelim. Kullandığımız dil; Türkçe olmasına karşılık, çarşı Pazar yabancı kelimelerin istilasına uğramıştır. Tamam, amaç para kazanmak ta; acaba o yabancı isimleri oraya koyarken kazandığımız paranın karşısında; neler kaybettiğimizin farkında mıyız? Yeme alışkanlıklarımızı, dışarıdan gelen baskın yabancı kültür belirlemektedir. Kendi değer yargılarımıza ait olan yeme kültürümüzü kaybetmek tehlikesi ile karşı karşıyayız. Giyim kuşam derseniz, zaten tamamen batı kültürünün rüzgarına, göre; şekil almaktadır. Düğün, dernek, toplantı, tatil, insanlar arası ilişkiler, sosyal davranışlarımız, arkadaşlık ve aile ilişkileri ve daha sayamayacağımız kadar davranışlarımız ve hareket tarzlarımız gelmiş baş köşeye yerleşmiştir. Üstelik birbirimize tahammül edememe, dışlama, ötekileştirme gibi dış kaynaklı kültürün esiri olan davranışlar normal hale gelmiştir.

 

Bunları niye yazıyorum. Günlük hayatımızda bu kadar iç-içe olduğumuz ve bir nevi esirleri konumuna geldiğimiz, Batı toplumunun; bizi her alanda sömürmesi yukarıda saydığımız kültür yabancılaşması, kendi kültürüne sahip çıkmama ve dolayısıyla onlara olan esaretimizin sayesindedir. Farkında değilsiniz belki amma, onların yanında arkasından ekonomik esaret gelmektedir. Çünkü kültür emperyalizmi akabinde ekonomik esareti körükler. Sömürü, önce kültür istilası ile başlar. Arkasından kaos ve kargaşa gün yüzüne çıkar.

Yılbaşı kutlamaları, milli piyango kuyrukları, yabancı müzik guruplarının tıka-basa dolu olması, Elektronik eşya bağımlılığı, almış başını gidiyor?

 Tüm bunlara karşın, kendi kültürümüze sahip çıkmak adına; toplumsal reflekslerimize kendi adımıza sahip çıkmayı becerebilir isek; Direnmeyi başarabiliriz.

Böylece farkında olmadan her alanda sağlayacağımız kendimize ait; yeni gelişmeler, araştırmalar, ihtiyacımız olan alanlarda kendi aletlerimizi ve kendi teknolojimizi geliştirerek, yeni bir şeyler üretmeler; bizi batı esaretinden kurtarmak için yetecektir. Böyle bir uyanışın ana motorunun çok çalışmak olduğunu vurgulamak gerekiyor. Zaten çok çalışan nesillerin boş zamanı fazla kalmayacağı için; o zamanları da; kendi kültürüne uygun olan yerlerde zamanı geçirmek ve hayatın her alanında kendi kültürüne ait davranışlarda bulunması kaçınılmaz olacağından; artık onların ne dilleri, ne giyim ve kuşamları ne de; yeme alışkanlıkları bize tesir edemez. Çünkü artık biz kendi kalemizi kuvvetlendirmiş oluruz. Yabancı saldırıların etkisi kalmaz.

İşte o, zaman baş tarafta bahsettiğimiz yabancı kültür esaretimiz azalmaya yönelir. Kendi kültürüne sahip çıkan nesiller yetiştikçe de; kendi kültürümüz, sosyal hayatımızın vazgeçilmezleri arasındaki yerini alır. Geleceği düşünmek, geleceğe şekil vermek; kendi kültürümüze sahip çıkmaktan geçer?

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?