USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

NEME LAZIM

28-04-2017

İnsan toplum içinde yaşayan sosyal bir varlık olduğundan etrafında meydana gelen gelişmelerin ya bizzat içerisinde yer alır ya da dolaylı olarak bu gelişmelerin etkilerine maruz kalır. Bazı insanlar kendine bir zarar vermedikten sonra az ötesinde ne olursa olsun önemsemeyerek vurdumduymaz bir tavırla hayatını devam ettirebiliyor. Oysa  bu son derece kabul edilemez bir tavırdır. Yalnız kendimizi değil toplumun diğer bireylerini de düşünmek zorundayız. Bana ne demek neme lazımcı olmak toplumun dirlik ve düzenini temelden bozmaktan başka hiçbir işe yaramaz. İnsanların tanık oldukları yanlışları görmezden gelerek "bananecilik" yapması meseleleri  sadece şahsi kar zarar açısından değerlendirmesi ne kadar doğru? Bunlar sadece toplumda yaşanacak büyük sıkıntıların fitilini ateşler. Bu sıkıntılar tıpkı hastalıkların yayılmasına sebep olan virüslere benzer. Yavaş yavaş çoğalır ve bir süre sonra toplumun her kesimine yayılır. Bir kimse bir hırsızlığa şahit olup da "aman nasıl olsa benim evim değil"  diyerek susup oradan uzaklaşabilir mi? Diyelim ki böyle yaptı. Bir sonraki mağdurun kendisi olmayacağının garantisini kim verebilir? Bu yüzdendir ki şahit olduğumuz olumsuzluklara mutlaka gücümüz nispetinde gerekli müdahaleyi yapmalıyız. Her gün haberlerde onlarca bananecilik örneği olaya şahit oluyoruz. Sokak ortasında kadınlar şiddete maruz kalıyor hatta kimi zaman cinayete kurban gidebiliyor. Maalesef bu duruma şahit olanlar şöyle bir göz ucuyla bakıp aman bana ne deyip geçiyor. Bana ne değil işte,  bana ne olamaz, müslüman bana ne diyemez. Daha doğrusu insanlıktan nasibini almış kişiler bana ne diyemez. Zira yapılan bu haksızlıkların yarın bizlere de yapılmayacağının garantisi yoktur. Eskiden beri kullanılan bir slogan vardır:"Susma sustukça sıra sana gelecek". Tam da anlatılmak istenen bu değil mi? Susma! Haksızlığa ve zulme karşı susma. Nitekim birlik olup onları önlemek gerekir, tabi bu da bizim elimizde. Yaşadığımız toplumun huzurlu ve güvenli olması için elimizden geleni yapmak zorundayız. Aksi takdirde bugün bana ne deyip geçtiğimiz sorunlar yarın bizim başımıza geldiğinde de onlar bana ne deyip geçecek... Yazımı tarihimizden bir olayı sizlerle payşarak sonlandırmak isterim. Kanuni Sultan Süleyman,  süt kardeşi olan alim Yahya efendiye bir mektup gönderir. Mektubunda "sen ilahi sırlara  vakıfsın. Keremeyle de bizi aydınlat.  Bir devlet hangi halde çöker? Osmanoğullarının akıbeti nasıl olur? Bir gün olur da izmihlale uğrar mı?" diye sorar. Mektubu okuyan Yahya efendi´nin verdiği cevap bir bakıma çok kısa,  bir bakıma da içinden çıkılmaz bir hal alır:" neme lazım be sultanım! "

Cevabı hayretle okuyan sultan bir mana veremez. Yahya efendi´nin dergahına gidip sorusunu tekrar sorar:
?Ne olur mektubuma cevap ver. Bizi geçiştirme, soruyu ciddiye al!?
?Sultanım sizin sorunuzu ciddiye almamak kabil mi? Ben sorunuzun üzerine iyice düşündüm ve kanaatimi de açıkça arz ettim.?
?İyi ama bu cevaptan bir şey anlamadım. Sadece ?neme lazım be Sultanım!? demişsiniz. Sanki ?Beni böyle işlere karıştırma? der gibi bir anlam çıkarıyorum.?

?Sultânım! Bir devlette zulüm yayılsa, haksızlık şâyi olsa, işitenler de ?neme lazım? deyip uzaklaşsalar, sonra koyunları kurtlar değil de çobanlar yese, bilenler bunu söylemeyip sussa. Fakirlerin, muhtaçların, yoksulların, kimsesizlerin, feryadı göklere çıksa da bunu da taşlardan başkası işitmese, işte o zaman devletin sonu görünür. Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır, halkın itimâd ve hürmeti sarsılır. Asayişe itaat hissi gider, halkta hürmet duygusu yok olur. Çöküş ve izmihlâl de böylece mukadder hâle gelir...?

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?