USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Sivas Adalet Sarayı Anıları (1)

08-01-2019

Geçtiğimiz bir kaç yıldan bu yana, hizmete açılmasının üzerinden beş yıl bile geçmeden Adliye binasının yetersizliği nedeniyle ek bina arayışları başlamış ve ilk olarak bir kısım İcra Müdürlükleri taşınmıştı. Yeterli olmamıştı ki İdare Mahkemesi´nin de taşınması gündeme geldi. Tartışmalar yaşanırken Sivas Barosu da üyelerini bilgilendirmek için bir toplantı düzenledi. Tüm bu gelişmeler "Ba´de harabül Basra" sözünü aklıma getirdi.

Sivas´a yeni bir Adalet Sarayı´nın yapılmasının gündeme geldiği tarihlerde Baro Yönetim Kurulu üyesi olan arkadaşlarımın ayrıntılarıyla bildikleri gerçekleri başta bugün sayıları beş yüze yaklaşmış olan meslektaşlarım olmak üzere, yargı mensuplarına, adliye çalışanlarına ve konuya ilgi duyan insanlarımıza anlatmak istiyorum.

Benzeri hikayeleri sıklıkla yaşadığımız için okuyacağınız yazı içeriğinde geçen olaylar size çok tanıdık gelecektir. Sivas´ta son elli yılda devlet tarafından yapılan ve değişik hizmetlere tahsis edilen binaların bir listesini yaptığınızda tamamının da vatandaşları memnun etmediğini görürsünüz. Bu durumun sadece bir partinin iktidar dönemine mahsus olmadığını, inatla ortak aklı harekete geçirmeyen yetkililerin, özellikle şehircilik anlayışlarındaki sakatlıktan ya da ilkesizlikten başlayarak, özensizlik, zevksizlik, sorumsuzluk, bencillik, çıkarcılık ve boş vermişlikleri sebebiyle oluşan ihmallerinden kaynaklandığını anlarsınız.

AK Parti 2002 yılında tek başına iktidara gelmiş ve yeni bir hükümet kurulmuştu. Kamuoyuna açıklanan Acil Eylem Planı çerçevesinde Adalet Bakanlığı ihtiyaç duyulan illerden başlayarak yeni adalet saraylarının yapılmasına karar vermişti. Başsavcılıklara yazılan yazılarda bulundukları illerde ve ilçelerde Adalet Sarayı ihtiyacı olup olmadığı soruluyor, ihtiyaç varsa Valilik ve Belediye ile temas kurularak uygun bir kamu arazısi tahsis edilmesi durumunda Adalet Sarayı yapılması için gereken işlemlerin başlatılacağı bildiriliyordu."Kamu arazisi" şartı devletin arsa bedelinden tasarruf etmesi için getirilmişti ama binanın en uygun yere yapılması gerekliliği düşünüldüğünde yöneticilerin hareket kabiliyetini de kısıtlıyordu. Ayrıca tüm yatırım bedeli düşünüldüğünde- ortalama otuz milyon harcanacaktı-doğru bir tercih değildi. Ancak Bakanlık bu konuda ısrarlıydı.

Adliye binası yetersiz durumdaydı. Sıklıkla tadilatlar yapılıyor, katlarda bulunan boşluklar plastik camekanlarla bölünüyor yeni birimlere yer ayrılıyordu. Çok kötü şartlarda yargı hizmeti sunulmaya çalışılıyordu. Baro´ya ayrılan alanlar yetersiz olmasına rağmen yeni ihtiyaç duyulan birimler için ilk akla gelen ve göz dikilen yerler genellikle Baro tarafından kullanılan odalar oluyordu. Bu sebeple Başsavcılıkla Baro arasında gerginlikler oluşuyor, sık sık tartışmalar yaşanıyordu. Adliye adeta yamalı bohçaya dönmüştü.

Ayrıca binanın çoğu duvarlarında derin çatlaklar oluşmuştu. Deprem yönetmeliğinden önceki şartlarda yapılan bu bina hepimizi tedirgin ediyordu. Anlatılanlar doğruysa mimari projesi ödüle layık görülmüştü. Hangi özelliğinden dolayı ödül verildiğini işin uzmanları dahil kimse bilmiyordu. Binanın iç kısmındaki uyduruk tadilatlar yetmiyormuş gibi yan kısma bir de yemekhane ve kafeteryanın yer aldığı kaçak bir eklenti yapılmıştı. Bu eklenti trafo binası ile iç içe olduğu için büyük tehlike arz ediyordu. Velhasıl bina adeta dökülüyordu.

Eski Adliye binası tarihi Vilayet Konağı´nın arka kısmına yapılmış olan Valilik ek binasının bir bölümünü teşkil ediyordu. Ek bina arada bir kapı  açılarak tarihi bina ile birleştirilmişti.19. yüz yıl mimari örneklerinden biri olan bina da tahrip edilmiş ve gölgelenmişti. Hasan Canpolat Vali olarak göreve başladıktan sonra ilk iş olarak bir meydan projesi yaptırmıştı. Bu projeye göre de valilik ek binası ve adliye binasının yıkılması gerekiyordu.

Adalet Bakanlığı, Bölge Adliye Mahkemelerinin (BAM) kurulması için çalışmalar başlatmış ve 5235 sayılı kanun 2004 yılı eylül ayında Meclis´te kabul edilerek yasalaşmıştı.15 veya 19 ilde kurulması düşünülüyordu. Sivas, geçmişte eyalet merkezi konumunda olması, karayolu ve demiryolu ağlarının üzerinde yer alması sebebiyle uygun bir konumda olduğundan komşu şehirler için bölge merkezi olabilecek durumdaydı. Hızlı tren projesi de düşünüldüğünde bu konumu daha da güçlenecekti. Ayrıca Milli Mücadele yıllarında geçici süre ile de olsa Temyiz Mahkemesi(Yargıtay) Sivas´ta görev yaptığı için Bölge Adliye Mahkemesi´nin Sivas´ta kurulması noktasında ayrı bir gerekçe daha oluşuyordu.

O günlerde Baro´da Başkan Yardımcısı konumundaydım. Tüm bu gelişmelerden ve yazışmalardan bizim haberimiz yoktu. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından bize bilgi verilmiyordu. Sonradan anlamıştık ki Valilik ve Belediye Başkanlığı ile görüşme ve yazışmalar yapılmıştı. Yargının vazgeçilemez bir unsuru olan savunmanın temsilcisi konumundaki avukatlar ve onların meslek örgütü olan Baro Başkanlığı ile temas kurulmamış, istişare edilmemişti. Biz avukatların mesaisinin, zamanının önemli bir kısmının Adalet Saraylarının değişik birimlerinde ve duruşma salonlarında geçtiği düşünülürse bina için yer belirlenirken ve projesi yapılırken Baro´dan görüş alınmasının gerekliliği tartışmadan varestedir.

Biz, Yeni Adalet Sarayı ile ilgili tüm bu yazışmalardan habersiz bir şekilde 2004 yılı Kasım ayı başlarında yapılacak olan Genel Kurula hazırlanıyorduk. Arkadaşlarla yaptığımız istişareler ve eğilim yoklamaları sonucu Baro Başkanlığına ve diğer organlara adaydık. Tek liste halinde ve rakipsiz olarak girdiğimiz seçimlerden başarı ile çıktıktan sonra önceden kararlaştırdığımız şekilde kendi ilgi alanımızla ilgili olarak Sivas için üç hedef belirledik:

1-Sivas´ın en az 50 yıllık ihtiyacına cevap verebilecek bir Adalet Sarayı,

2-Bölge Adliye (İstinaf) Mahkemelerinden birinin Sivas´ta kurulması,

3-BAM´da görev yapabilecek yargı mensupları gözetilerek HSYK´ na müracaat edilerek Sivas´ın, Adli Yargı mensupları için birinci bölge yapılması.

Meslektaşlarımıza başkan adayı olarak söz vermiştik; başta bizi ilgilendiren konular ve yatırımlar olmak üzere yaşadığımız şehirde olan bitenlere seyirci kalmayacaktık. Elbette Baro bir meslek örgütüdür. Öncelikle meslektaşlarının sorunlarını çözmelidir. Meslek içi eğitimler vermeli, üyelerinin kendilerini sürekli yenilemelerini sağlamalı ve meslek kurallarına uygun hareket etmelerini gözetmelidir. Ancak halkla iç içe bir mesleği icra eden sorumluluk duygusu yüksek insanlar ve onların meslek kuruluşu yöneticileri olarak başta mesleklerini icra ettikleri binalar olan Adalet Sarayı, Bölge Adliye Mahkemesi ve şehrin gelişimine katkıda bulunacak yatırımlarla ilgilenmeli, görüş bildirmeli, gerekirse tavır koymalı, hatta dava açabilmelidir. Baro, konumu gereği tüm meslek örgütlerine ve STK´lara öncülük edecek durumdadır. Avukatlık Kanunu´nda tanımlanan görev ve yetkiler dikkate alındığında yönetim ve başkan isterse bunlar mümkündür.

Tüm bu düşüncelerle hazırlıklarımızı yaptık ve taleplerimizi iletmek üzere Ankara´ya gitmeye karar verdik.

(Ankara gezisi gelecek yazıda)

avukat@mustafacoskun.av.tr

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?