USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Sivas´ta Çiftçi Kadınlar Var

15-11-2018

Geçtiğimiz ayın sonunda bir dostumun nazik daveti üzerine Sivas´a çekim için gelen İkbal Gürpınar Hanım´ın, ?Nerede Hareket Orada Bereket? adlı programına katıldım. Bereket TV´de yayınlanacak olan programın çekimi için İkbal Gürpınar´a, Birgül Canikligil hanım evini açmıştı. Birgül Hanım´ı Sivas Çiftçi Kadınlar Derneğinin kurucusu ve başkanı olarak duymuştum, yaptığı faaliyetlerinden de haberdardım fakat o güne kadar tanışmak hiç nasip olmamıştı.

Çiftçi kadınların deneme yaptığı alan olan Düzova Köyü´nde çekim başlamıştı ve hoş bir sohbetle de devam ediyordu. Programda Sivas Çiftçi Kadınlar Derneği kurucusu ve başkanı Birgül Hanım, dernek üyelerinden ve organik tarım yapan Hatice Hanım, Gülser Hanım, çiftçi kadınlara desteğiyle bilinen mimar Fatma Hanım ve Kangal ilçesinden Feride Hanım da vardı.

Masadaki nimetleri gördüğümde çok şaşırdığımı ifade etmem gerekiyor. Ellerinin değdiği her şeyi güzelleştiren, ilimizin ve ülkemizin kalkınmasına katkı sağlayan çiftçi kadınlarımız, neler neler üretmişler ve getirmişlerdi o gün oraya. Madımak, pezik turşusu, armut domates, sarı domates, mor biber ve turşusu, kuşburnu, pırasa,körmen (yabani sarımsak) kenger,çörekotu,çörekotu yağı,nohut, alıç sirkesi, ahlat (çördük) sirkesi, kineo, aynısefa yağı?

Sivas´ta şartların zor olduğunu daha doğrusu soğuktan dolayı çok fazla bir bitki, meyve, sebze yetişmediğini ya da kısıtlı olarak yetiştiğini, hatta kadınların bir şeyler üretmediğini düşünüyordum. Pazara gittiğimde -ki halk pazarlarını çok severim- Her şeyin Tokat ilinden geldiğini görünce : ´´Tokat olmasa biz açız herhalde. Sivas´ta hiçbir şey yetişmiyormuş demek ki ´´ derdim kendi kendime.

Ama öyle değilmiş.

Sivas Çiftçi Kadınlar Derneğini kuran Birgül Hanım, Sivas´ta üreten çiftçi kadınları bir araya getirmiş, onları bir çatı altında toplamayı başarmış, üretmeyen kadınlara örnek olmayı amaçlamış. Birgül Hanım, klasik çiftçilerin yetiştirdiği arpa, yulaf, nohut, buğday gibi ürünlerin dışında o kadar çok şey yetiştirmiş ki? Fideler getirttirmiş, armut domates, salatalık, karpuz, kavun , mor kantoron, kenger dikimi (diğer adıyla devediken) yapmış, kenger otundan yoğurt mayası üretmiş. Bir türkümüzde geçen ´´ Kahve bulamazsam kenger içerim ´´ sözü üzerine araştırmış, kengerin nasıl içildiğini öğrenmiş ve kengerden kahve yapmış. O gün bize de ikram etti gerçekten herkese tavsiye ederim muhteşem bir lezzetti. Kenger sakızının nasıl üretildiği hakkında da bilgi de veren Birgül Hanım beni hayretten hayrete düşürmeyi başarmıştı.

 Daha bitmedi tabii. Sürekli üreten ve çalışan Birgül Hanım, mor kantoronun çiçeğini kurutarak nane ile karıştırmış ve çorbalarda kullanmış. Çiçek yetiştirmiş, ekinezya, gülhatmi, aynısefa çiçeği, kantoran yağı ve Cumhuriyet Üniversitesi işbirliği ile aynısefa çiçeğinden yağ elde etmiş. Toprağa can veren kadınlarımızdan olan Birgül Hanım, kavun, karpuz, kenger, armut domates, mor biber, salatalık, lahana gibi sebzeler yetiştirmiş, karınca yumurtasından kültür oluşturup yoğurt mayası elde etmiş. Benim gibi dışarıdan gelenlerin bile sevdiği madımak otu ile ilgili olarak, madımak nereye girer? Diyerek uzun araştırma ve deneyimlerinden sonra madımaktan 110 çeşit yemek yapmış. Yakında yayımlanacak olan kitabını heyecanla bekliyorum ve mutlaka izlenimlerimi sizlerle de bu köşemde paylaşacağım.

Toprağı bereketli elleri ve alın terleriyle işleyen bu çiftçi kadınlarımızdan Feride Hanım ise, 15 yıldır çiftçilikle uğraşıyor ve 400 dönüm arazi üzerinde arpa, buğday, yulaf yetiştiriyormuş. Aynı zamanda eğitimi alarak arıcılıkta da faaliyet gösteriyormuş. Toprağı bereketli elleri ve alın terleriyle işleyen kadınlarımızdan Gülser Hanım, bin dönüm arazide arpa, yeşil mercimek, nohut, kinoa yetiştirmiş.

Gülser Hanım´ın, ölümden başka her şeye deva olarak bildiğimiz çörekotunun özellikle kıraç bölgede ekip yetiştirmiş olması; Sivas bölgesinde yetişen çörekotundan çıkan yağın da Türkiye ortalamasının çok çok üstünde olduğunu söylemesi beni gerçekten çok şaşırttı.

Tarımla ilgili ne kadar az şey bildiğimi maalesef çiftçi kadınlarımızı dinledikçe anladım.

Programın son bölümünde İkbal Gürpınar´ın; o an orada bulunan Sivaslı şair Fikri Pınarlı´ya ait ´´Sılamız Hani´´ adlı muhteşem şiirini hoş bir üslup ve samimi bir şekilde okuması da günün anlamına uygunluğu açısından programa çok güzellikler kattı.

Son tahlilde;

Bu program vesilesiyle toprağı emekle ve sevgiyle yoğuran girişimci çiftçi kadınlarla bir arada olmanın mutluluğunu yaşadığımı belirtmeden geçmek istemiyorum.

O gün bize evini ve yüreğini açan, güler yüzünü hiç eksik etmeyen Birgül Canikligil Hanım´a da göstermiş olduğu misafirperverliğinden dolayı sonsuz ve kalbi teşekkürlerimi sunarım. Ve Birgül Hanım´ın nezninde tarımsal üretimin sürekliliğin sağlanmasında başı çeken, toprağın bereketini üretime dönüştüren, emeğini, sabrını toprak ile yoğuran,her işte olduğu gibi en güzeli için çaba harcayan, ailesine, ülkesine, dünyaya değer katan Sivas çiftçi kadınlarımızı tüm samimiyetimle tebrik ediyor ve ürünlerinin bereketli, geleceklerinin umutlu olmasını diliyorum.

Dünyada kendi kendine yeten sınırlı sayıda ülkelerden biriyken şimdi birçok şeyi ithal ettiğimiz düşünülecek olursa; sofralarımıza nice nimetler taşıyan, ekonomimize omuz veren çiftçi kadınlarımızın her daim yanında olmak ve onlara destek olmak bizim sorumluluklarımız arasında olduğunu da hatırlatmak istiyorum.

Ana şefkatiyle toprağa attığı tohumun, diktiği fidenin bile kalbine dokunan, üreten ve çalışan tüm kadınlarımıza minnettarım. Daha çok çiftçi kadınımızı girişimci olarak da görmek dileğiyle?

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?