USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

TELEVİZYONA ESİR OLAN HAYATLAR

04-05-2018

                                        

      Evlerimizin başköşesine koyduğumuz televizyon, gerçekten de göründüğü kadar masum mu dersiniz? Artık çoğumuz televizyondaki programlara göre düzenliyoruz hayatımızı. Çünkü onlarca dizi, yarışma ve magazin programları fıtratımızda var olan merak duygumuzla beraber bizleri celbediyor. Oysa kullarını cüz-i iradeyle yaratan Allah, merak duygumuzu da diğer duygularımız gibi bizlere faydalı olan işlerde kullanmamızı istiyor. Televizyonda yayınlanan her program faydasız değildir elbette; belgesel programları, güncel olaylardan haberdar eden programlar gibi. İradesini doğru yönde kullananlar, hem programın içeriğine göre seçici davranıyor, hem de tüm vaktini televizyonun karşısında heba etmemiş olmuyor. Diğer yandan fazla televizyon izlemek hem çocukları hem de yetişkinleri tembelleştirir. Her varlığı, özellikle insanı türlü kabiliyetlerle yaratan Allahu Teâlâ, bu kabiliyetleri dünya ve ahiret hayatı için faydalı bir şekilde kullanmamızı ister. Oysa vaktin çoğunu televizyona endekslersek, adeta televizyonun esiri haline geliriz. Bu da kendimizdeki mevcut potansiyeli geliştirmemizi ve değerlendirmemizi engeller. İşin üzücü tarafı, belki de zamanla körelerek mevcut kabiliyetlerimizi kendi ellerimizle televizyonun sahte dünyasına kurban edebiliriz. Bir de bunun ahirete bakan tarafı var. Herkese bir takım kabiliyetler veren Allah, bu kabiliyetlerin kendi yolunda, insanlığa faydalı bir şekilde kullanılmasını ister, aksi takdirde ahirette bununda hesabının sorulacağını akıldan çıkarmamak gerekir. Çocuklara yapılabilecek en iyi şey aile büyüklerinin çocuklarına iyi birer örnek olmasıdır. İlk etapta biz büyükler televizyona mesafeli davranarak çocuklarımıza örnek olmalıyız. Ama maalesef birçok aile bu bilinçten uzak bir şekilde yaşıyor. Aile sosyal politikalar bakanlığının 12 bin aile üzerinde yapmış olduğu Türkiye´de Aile Yapısı Araştırması´na göre ailelerin beraber yaptıkları faaliyetlerin başında %59,4 gibi azımsanamayacak bir oranla televizyon izlemek geliyor. Özellikle çocuklar için hiç de masum sayılmayan televizyon programları arasında ilk akla gelen muhakkak çizgi filmler oluyor. Evde işlerini rahatça yapabilmek için çocukları televizyondaki yapay dünyayla baş başa bırakan anneler, babalar ya da diğer ebeveynler, bakıcılar aslında çok da doğru bir şey yapmış olmuyorlar. Televizyon hiçbir zaman çocuklarımızın bakıcısı olamaz. Televizyonun karşısına oturan çocuklar renklerden, seslerden, oldukça hareketli olan görüntülerden o kadar etkileniyorlar ki adeta hipnotize olmuş gibi, gözlerini bir an olsun ayırmıyorlar televizyondan. Uzmanlara kulak verdiğimizde çocuklarımızı televizyondaki dünyaya mahkûm etmenin ne kadar tehlikeli bir iş olduğunu görmek zor olmasa gerek. 2 yaşın altında olan çocukların uzun süre televizyon izlemeleri sonucunda, otistik benzeri belirtiler görülebiliyor. Özellikle çocukların dil gelişimi ve sosyal gelişimin temelleri olan ilk üç yıl çok önemlidir. Bu yıllarda çok fazla televizyon izleyen çocuklar geç konuşmaya başlayabiliyor ve dış dünya ile iletişimde sorunlar yaşayabiliyorlar. Televizyonun diğer olumsuz etkileri arasında ise uyku bozuklukları, depresyon, aşırı tüketim arzusu ve hiperaktivite sayılabilir. Günün çoğunu televizyon başında geçiren çocukların izledikleri filmlerde yer alan şiddet sahneleri, küçük bedenlerin hem ruhsal hem de fiziksel sağlığını tehdit ediyor. İzledikleri filmlerde şiddet sahnelerini gören çocuklar çevreye karşı endişeli, saldırgan bir hale gelebiliyorlar. Ayrıca doğruyu yanlışı ayırt etmeksizin ekran başına kitlenen çocuklar, izlediği karakteri örnek alarak onun gibi davranmaya çalışırlar. Yıllar önce, izlediği filmin karakteriyle kendisini özdeşleştiren ve kendisini örümcek adam sanarak camdan atlayan çocuk hâlâ hatırımızda. Belki de bunun gibi daha bilmediğimiz birçok örnek mevcuttur. Ailece izlenen, sözüm ona aile dizileri örfümüze, âdetimize ve kültürümüze o kadar yabancı ki! İçeriklerine göz attığımızda mevzuların temeli neredeyse hep aynı, gayri meşru olayların meşrulaştırılarak gösterilmeleri. Bu da işin en acı tarafı. Ailece izlediğimiz birçok dizide işlenen gayri ahlaki konular bir süre sonra bize de normalmiş gibi gelebiliyor. Biraz önce de belirttiğim gibi televizyonu bilinçli kullanırsak bu tarz problemler ortadan kalkacaktır, ben size asla izlemeyin demiyorum sadece izlediğimiz programlarda daha seçici olalım diyorum. Bizler neden bir araya geldiğimizde dün akşam seyrettiğimiz ya da bu akşam seyredeceğimiz dizileri konuşmak yerine dünyamızı ya da ahiretimizi daha ciddi manada ilgilendiren mevzuları konuşmayalım? Neden başkalarının hayatını yaşamak adına gösterdiğimiz çabayı kendimizi bilme ve bulma adına göstermeyelim? Geleceğimiz olan çocuklarımızı, onların ahlaki, manevi, fiziksel ve ruhsal dünyalarını alabora eden televizyon programlarıyla baş başa bırakırken bir kere, gerekirse bin kere daha düşünmeliyiz. Bu durum çocuklarımız kadar bizim için de geçerli. Televizyonun karşısında geçirdiğimiz saatleri, günleri toplarsak kim bilir ne kadar ciddi bir tablo ortaya çıkar. Oysa o saatleri Kuran-ı Kerim, ilmihal, kitap, dergi, gazete okuyarak geçirsek nasıl olurdu acaba? Kısacası bize verilen vaktin kıymetini idrak ederek kullansak ve Allah´ın bize bahşettiği yetenekleri televizyon dünyasına hapsederek değil de, o yetenekleri geliştirme yolunda kullansak kim bilir Rabbim bizlere ne güzellikler yaşatır. Televizyonun esiri olmadan bilinçli bir izleyici olabilmek dileğiyle?

 

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?