USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Yurt Dışı Şube Kazançlarının Verilendirilmesi -2-

01-02-2019

Türkiye´de genel sonuç hesaplarına intikal ettirilen kazanç, hesaplara intikal ettirilmesi gereken tarihte T.C. Merkez Bankası´nın o gün için tespit ve ilan ettiği döviz alış kurlarıyla değerlendirilecektir. T.C. Merkez Bankası´nca tespit ve ilan olunmayan yabancı paralarda ise Maliye Bakanlığı´nın Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre tespit ve ilan ettiği kurlar dikkate alınacaktır. 

IV- GEÇİCİ VERGİ VE YURT DIŞI KAZANCIN BEYANI

Yine 1 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği uyarınca yurt dışı faaliyet sonucunda elde edilen kazançlar elde edildiği dönem itibarıyla, Türkiye´de ilgili olduğu geçici vergi matrahının tespitinde de dikkate alınacaktır.

Örneğin; Türkiye´de 1 Temmuz - 30 Haziran özel hesap dönemini kullanan bir kurumun, yurt dışında yaptığı inşaat işlerine ilişkin olarak tabi olduğu hesap dönemi ilgili ülke mevzuatına göre takvim yılıdır. Buna göre, bu şirketin yurt dışı şubesinin, 2019 takvim yılına ilişkin kazancı, Türkiye´de 31.12.2019 tarihi itibarıyla elde edilmiş sayılacağından, 01.07.2019 - 30.06.2019 özel hesap döneminin ikinci geçici vergi dönemi matrahının tespitinde dikkate alınması gerekmektedir. 

V- YURT DIŞI ŞUBE KAZANÇLARI İSTİSNASI

5520 sayılı KVK´nın 5. maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi ile kurumların yurt dışında bulunan işyerleri veya daimi temsilcileri aracılığıyla elde ettikleri kurum kazançları, belli şartlar altında kurumlar vergisinden istisna edilmiştir.

Yurt dışında bulunan işyerleri veya daimi temsilciler aracılığıyla elde edilen kurum kazançlarının; 

· Doğduğu ülke vergi kanunları uyarınca en az %15 oranında gelir ve kurumlar vergisi benzeri toplam vergi yükü taşıması, 

· Elde edildiği hesap dönemine ilişkin yıllık kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken tarihe kadar Türkiye´ye transfer edilmiş olması,

· İştirak edilen şirketin ana faaliyet konusunun, finansal kiralama dahil finansman temini, sigorta hizmetlerinin sunulması veya menkul kıymet yatırımı olması durumunda, bu kazançların doğduğu ülke vergi kanunları uyarınca en az Türkiye´de uygulanan kurumlar vergisi oranında (%20) gelir ve kurumlar vergisi benzeri toplam vergi yükü taşıması gerekmektedir.

Anılan maddedeki istisna şartları, kurumların yurt dışındaki şubeleri tarafından ya da daimi temsilcileri aracılığıyla elde edilen kazançlara istisna uygulanmasını gerektirmektedir. Kurumların başka kurumlara iştiraki sonucu elde edecekleri kâr payları bu kapsama girmeyecektir. Bu istisna kurumların yurt dışında elde ettiği kazançların yurda getirilmesinin teşviki açısından anlamlıdır. 

VI- MERKEZ VE ŞUBE ARASINDAKİ ALIM-SATIM VE BORÇLANMA İLİŞKİLERİ

Gelir İdaresi, 1 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği´nin 5.9.2. bölümünde, yurt dışında yapılan inşaat işlerine ilişkin olarak Türkiye´deki merkez ile yurt dışındaki işyeri arasındaki mal ve para hareketlerinin nasıl işleme alınması gerektiğini açıklamıştır. Her ne kadar konu yurt dışı inşaat işleri kapsamında açıklanmışsa da, inşaat işlerinin dışındaki işler için de benzer biçimde hareket etmek yanlış olmayacaktır. 

Gelir İdaresi, yurt dışındaki işyerine Türkiye´den fatura düzenlenmek suretiyle yapılan ve o işyerinde maliyet veya gider olarak kabul edilen mal ve hizmet hareketleri ile yurt dışındaki işyeri ile Türkiye´deki merkez arasındaki para hareketlerinin ayrı hesaplarda izlenmesi ve değerlemenin buna göre yapılmasını istemektedir.

İdare, yurt dışındaki işyerine merkez tarafından fatura düzenlenmek suretiyle ihraç olunan emtia ile yurt dışına yönelik olarak fatura düzenlenmek suretiyle yapılan hizmetlerden doğan dövize bağlı alacak ve borçların aynen mal veya hizmet ihracından doğan alacak ve borçlarda olduğu gibi değerlemeye tabi tutulmasını ve değerleme farklarının merkez açısından vergi matrahının tespitinde dikkate alınmasını öngörmektedir. 

Tebliğ´in ilgili bölümünde, Türkiye´de bulunan merkez ile yurt dışındaki işyeri arasında gerçekleşen diğer para hareketlerinden doğan (sermaye gönderme - borç verme vs.) alacak ve borçların ise gerçek bir alacak ve borç niteliği taşımadığı için, değerlenmemesi istenmektedir. 

Yurt dışındaki şubeye döviz olarak gönderilen paraların değerlenmemesi, merkezin döviz cinsinden alacaklarına ait kur farklarının lehte ya da aleyhte merkezde dikkate alınmaması anlamına gelecektir. Merkez Türkiye´deki bir bankadan döviz kredisi alıp, bu parayı yurt dışındaki şubesine sermaye diye gönderirse şubesinden olan alacağı için kur farkı hesaplamayacaktır. Ancak, bu döviz kredisini kendi borcu olarak değerlemesi sonucu kur farkı oluşursa normal şartlar altında bu giderleri kendi dönem matrahının tespiti sırasında dikkate alacaktır.

Buna karşılık 1 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği´ndeki bu açıklamalar, 2 Seri No.lu ?Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı Hakkında Genel Tebliğ? ile çelişir hale gelmiştir. Çünkü söz konusu Tebliğ´in 4. bölümü ile, tüm kurumlar vergisi mükelleflerinin 01.01.2008 tarihinden itibaren yurt dışı şubeleri ile serbest bölgelerde bulunan ilişkili kişilerle (mükellefin serbest bölgedeki şubeleri dahil) yaptıkları işlemlerin Yıllık Transfer Fiyatlandırması Raporu´na dahil edilmesi gerekmektedir. Öncelikle bu düzenleme biraz muğlaktır. Çünkü, merkez ile şube arasındaki transfer fiyatlandırmasına konu işlemlere ait bilgiler sadece rapora mı yazılacaktır? Normal olarak rapor hazırlanmasını gerektiren bir işlemi olmayan ama yurt dışında şubesi olan firmalar sırf bu açıdan mı rapor hazırlayacaktır? Ayrıca kurumlar vergisi beyannamesinin ekindeki transfer fiyatlandırması bilgileri doldurulurken merkez ile şube arasındaki bilgiler de burada yer alacak mıdır? Bu soruların cevabı belirsizdir.

Konunun özüne geldiğimiz zaman, bu düzenlemenin anlamı Türkiye´deki merkez ile yurt dışındaki şube arasındaki para ve mal-hizmet ilişkisinin de emsal fiyatlara uygun olmasını gerektirmektedir. Bu durumda, merkez ile şube arasındaki finansman ilişkisi sonucu faiz hesaplanması ve döviz cinsinden işlemlerde kur değerlemesi yapılması gerekmektedir. Ancak, 1 Seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği´ne göre kur değerlemesi yapılması zorunluluğu yok gibi görünmektedir. Aynı Tebliğ borçlanmalar ve faizin hesabı konusuna ise hiç değinmemiştir. Maliye Bakanlığı´nın öncelikle merkez ile şube arasındaki finansman ilişkisinin transfer fiyatlandırması kapsamına girip-girmediğini hem faiz hem de kur farkı hesabı açısından açıklığa kavuşturması gerekmektedir. 

Devamı yarın?

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?