Kahramanmaraş merkezli depremlerin vurduğu Malatya'da evlerin yanı sıra binlerce iş yeri de ya yıkıldı ya da hasar gördü. Yaklaşık 30 bin esnafın faaliyet gösterdiği kentte tarihi ve turistik çarşılarla birlikte 15 bin esnaf ağır yara aldı. Deprem sonrası yaraların hızla sarılmaya başlandığı kentte iş yerleri yıkılan ve hasar alan esnaflar için geçici konteyner çarşılar oluşturuldu. Konteyner için başvuruda bulunmayan 28 yaşındaki esnaf Sevilay Dirican ise, Teze Camii yanındaki yıkılan iş yerinin bulunduğu noktada babasının ürettiği ahşap ürünleri satarak faaliyetini sürdürüyor. Dirican, bölgede yapılması planlanan kalıcı iş yerlerini bekliyor. “Malatya'yı hiçbir zaman terk etmeyeceğim” Deprem sonrası kentten hiç ayrılmadığını ve mesleğini sürmek istediğini belirten Sevilay Dirican, “Bulunduğum noktadaki iş yerinin sahibiyim. Burada benim 16, babamın 40 yıllık emeği var. Marangoz olan babamın ürettiği ürünleri satıyorum. Devlet büyüklerimizden konteyner istemiyoruz. Kendi imkanlarımızla iş yerlerimizi yapmak istiyoruz. 100 gündür Malatya'yı terk etmedim. 15 gün evimde kaldım. 85 gündür buradayım. Mesleğimi severek yapıyorum. Geçici konteyner değil kalıcı iş yeri istiyoruz” dedi. “Bir oy için 11 ili kötülemek çok aciz bir durum” 14 Mayıs seçimleri sonrası bazı sosyal medya hesaplarından depremzedeleri hedef alan paylaşımlara da tepki gösteren Dirican, ”Sosyal medyada oy için 'depremzedelere yardımlar haram olsun' diyorlar. Bulunduğum noktanın iş yeri sahibiyim. Keşke benim dükkanım yıkılmasaydı da hiçbir zaman Malatya halkı sizlere muhtaç olmasaydı. Yardımlarınızın hiçbirini almadım. Eğer yardım yaptıysanız dekontlarınızı gönderin, tüm zararlarınızı karşılamaya razıyım. Sırf bir oy için 11 ili kötülemek çok aciz durum. 'Enkazlar altında kalasınız' deniyor. 100 gün Malatya'da neler yaşadık biz biliriz. Bir annenin çocuğunun enkaz altındaki çığlık sesini duysaydınız böyle söylemezdiniz. Lütfen artık sosyal medyayı bırakın, devleti sizler oyaladıkça bizlerin iş yerleri yapılmayacak” diye konuştu. /İHA/ 

HABERİ SİTEDEN OKU...