?>

Kutsal Aşkımız Zeytin

9 yıl önce

Ne zamandır bir zeytin yazısı yazmayı düşünüyordum kısmet bugüneymiş. Evet, zeytin aşkımızdır. Hem de kutsal bir aşk. Zeytinyağı ise aşkımızın özü. Ege’de yaşayınca zeytinle de yağıyla da ister istemez aşk başlıyor zaten. Zeytinyağsız yemek, zeytinsiz de öğün olmuyor. ’’And olsun incire ve zeytine. Ve Sina Dağı'na ve şu emin beldeye. ‘’(Tin 1- 3 ) Diye başlar göklerden gelen nida. Üzerine yemin edecek kadar mübarek ve kutsaldır zeytin. Tüm kutsal kitaplarda adı geçen bu övülmüş ağaç ve meyvesi, Allah’ın biz insanlara bahşettiği büyük bir armağandır. Bu sebeple sadece basit bir zeytin deyip geçmeyeceğim; çünkü bir zeytin ağacından neler neler bahşeder kudretli yaratıcı bize. Hiç bitmeyen bir masal gibidir zeytin ağacı.Yavaş büyür ama yüzyıllarca yaşar. Dibinden kesildiğinde bile ölmediği için ölmez ağacı da denilir. Kuruduğunu sanırsınız ama kökünden altı ay sonra bir dal uzatır. Gövdesi çökse de kurusa da köklerinden çıkan sürgünlerden yeniden doğar, canlanır. Kışın yapraklarını dökmez, dört mevsim yaprakları sürekli yeşilin o buğulu tonuyla kalır. Zeytin ağaçları 500 yılı aşkın yaşayan ağaçlardır kesilmezlerse tabi. Araştırmalara göre şu anda yüz yıllık, üç yüz yıllık zeytin ağaçları bile vardır ve asırlık oldukları için abide ağaç olarak nitelendirilmektedirler. Toprağın üzerindeki beyaz altın olan zeytin, çok bereketli bir ağaçtır. Her mevsim aynı ürünü alamazsınız belki ama ömürlüktür. Bir kez dikip bakımını yaptığınızda yerini severse her şeyiyle yüzyıl besler sizi. İyi bakarsanız eğer torununuzun torununu bile yeter. Sonbaharın son demlerinde toplanan zeytin, karakışta bile devam eder meyvesini vermeye. Bu güzel ağacın mübarek meyvesi zeytindir ki herkesin sofrasında bulunup, kahvaltıların olmazsa olmazı, ekmeğimizin en leziz katığıdır. Kekik, pul biber, nane, zeytinyağı ve limonla terbiyelediğinizde aman efendim ne güzel ne enfes olur. Tadına doyulmaz. Yanına beyaz peynir, sıcak ekmek ve bir de çayla mutluluğu yakalamamanız mümkün değildir. Bir dönem diyet listelerinde sınırlı miktarda tüketilmesi gerektiği söylense de son yıllarda zeytinin tok tutucu özelliğinin yanı sıra, glisemik indeksi çok düşük olduğu, bu yüzden kalorisi bulunmadığı, kilo da yapmadığı uzmanlar tarafından açıklanmıştır. Besin değeri çok yüksektir bu yüzden günde 20 taneye kadar tüketebilirsiniz. Hele badem dolgulu, çizik yeşil zeytini çerez niyetine yiyebilirsiniz. Allah’ın lutfu olan zeytinin yapraklarından bir güzel çay olur. Zeytin dalı barışın, kardeşliğin sembolü olarak kabul edilmiştir. Zeytinin posasından hayvan yemi olur. Odunu marangozlukta pek kullanılmaz, hafif eşya yapımında kullanılır ancak sobada bir güzel çıtır çıtır yanar. Zeytinyağının dibe biriken tortusundan zeytinyağlı sabun olur. Zeytin çekirdeğinden kalorifer yakıtı (prina) ve tespih yapılır. Zeytininden, rengiyle büyüleyen altın sarısı yağ olur. Dünyanın en sağlıklı yağıdır bu. Saçımıza, cildimize, kemiklerimize, bedenimize, ağrımıza, sızımıza her şeyimize devadır, doğal ilacımızdır resmen. O yağdan ne leziz ne sıhhat bahşeden yemekler yapılır. Gaz lambalarında yakıt, cilt bakımında, dini ritüellerde, ilaçlarda da kullanılır. Faydalarının say say bitmeyeceği zeytinyağını da başka bir yazının konusu olarak burada bırakalım. ……….. İnsanlığa asırlardır dostluk yapmış olan zeytinin ne ağacına, ne dalına ne de bir yaprağına bile asla kıyamam. Dalından düşmüş tek bir zeytin tanesine bile kasten basmaktan utanç duyarım. Çünkü nazarımda yaşamı, kutsallığı, tane tane işlenen özveriyi, tutkuyu, emeği, mübarekliği, bereketi simgeler. Hayatın tüm zorluklarına rağmen bana yılmadan yaşamam gerektiğini hatırlatır çoğu zaman. Kıyıdaki zeytin ağacımdan çok uzak diyarlardayım şimdi. Kıvrım kıvrım kabukları sırtıma batsa da saatlerce onun mütevazi gölgesinde oturmayı çok özledim. Ve gelip geçen gemilere karşı, martıların çığlıkları arasında, denizden gelen iyotlu kokuyu içime çekip bir Bedri Rahmi Eyüpoğlu şiirini okumayı… önde zeytin ağaçları arkasında yar sene 1946 mevsim sonbahar önde zeytin ağaçları neyleyim neyleyim dalları neyleyim yar yoluna dökülmedik dilleri neyleyim
YAZARIN DİĞER YAZILARI