?>

TÜRKİYENİN SINIR GÜVENLİĞİ

9 yıl önce

Ülkemiz adına başlatılan, askeri harekatların tek amacı vardır. Sınır güvenliğini temin etmek, sızmaların önüne geçmektir. Bu amaçla baktığınız zaman; kilometrelerce uzunlukta olan, bu sınırı korumak ve kollamak da; kolay değildir. Her ne kadar, sınırı denetleyici; kuleler, karakollar, devriyeler, engeller olsa da; birileri o, sınırı geçmenin bir yolunu bulmaktadırlar. Böyle bir durum, üstelik savaşın her türlüsünün yaşandığı sınırda oluyorsa; Orayı denetlemek, kontrol etmek, hatta gerekirse; karşı taraftan gelen saldırılara cevap vermek; TSK' nın görevidir. Şu anda bize sıkıntı olan, O, sınırlar; zamanında birileri tarafından cetvelle çizilmiştir. Durum böyle olunca; bu sınırları belirleyenlerin; Ülkemize ait, art düşünceleri devam etmektedir. Sonuçta, cetvelle çizilen bu sınırlar; asırlarca bir arada yaşayan toplulukları; zorunlu bir ayrılıkla tanıştırmıştır. Kendi iradeleri dışında gelişen bu ayrılık, üzüntü verici olsa da; devam eden zaman içerisinde, ilişkiler ve görüşmeler, kesilmemiştir. Bu nedenle, sınır güvenliği, o sıralarda Ülkemiz için, bir ciddi tehlike oluşturmamıştır. Sonuçta, sınırın ayırdığı her iki taraf insanı da; kimi zaman akrabalar veya aynı boydan olanlardan oluşmaktadır. Zamanında Osmanlı toprakları olan bu yerler; bir takım güçler tarafından; zorunlu ve kasıtlı  bir ayrışıma itilmiştir.  Belki de; sınır boylarının  verdiği bu  rahatlığı gören kimi güçler; Sınır boylarımızdaki, karşı tarafları rahatsız ederek, onları anlamsız bir savaşın içine sokmuşlardır. Bizleri de; bu ateşin içine itmek istemişlerdir. Şu anda görünen manzara ondan ibarettir.  Bunu yaparken de; orada kontrolleri kendi ellerinde olan; terör örgütlerini kullanarak, yapmaktadırlar. Orada bulunan zengin yer altı ve yer üstü nimetleri, doğal olarak, onların iştahını  da, kabartmaktadır. Bütün bu olup bitenler karşısında; tarafsızlığını korumaya çalışan ve bu yangının içerisinde olmamak adına çaba sarf eden, Ülkemizi; İçten ve dıştan karıştırarak, alevlenen ateşin içerisine sokmakta ısrarcı görünmektedirler. İçten pkk, dışarıdan tüm   orada savaşan güçler; Ülkemizi tahrik etmeye, taciz etmeye devam etmektedirler. Bu amaçla; saldırma eylemlerini gerçekleştirmeye, kararlı gibi gözükmektedirler. Bu tür deneyimler, yapmaktadırlar. Bu karşı taraf içerisinde; Rusya, Suriye, İran, Pyd güçleri aktif görev alırken; ABD desteği de; dolaylı olarak devam etmektedir. Sözde orada bulunan bazı güçler; daiş tehlikesini önlemek adına orada olduklarını, iddia etmektedirler. Sonuç öyle değildir. Bağımsız kuruluşların açıkladıkları sonuçlara göre; MUHALİF GURUPLARIN VE TÜRKMEN BOYLARI hedef alınmaktadır. Hedef içerisinde, sivil Halk'da bulunmaktadır.  Hedef alınan gurupların, sivil insanlarını; yıpratmak, yıldırmak adına  saldırılar ayırım yapmaksızın, devam etmektedir. Başka bir açıdan da; onları mülteci olarak;  Sıkıntıyı büyütmek açısından; Türkiye'ye  yönlendirmektedirler.  Bunun bir sonucu olarak; Mülteci akınını daha güçlü ve önüne geçilemez boyutlarda bir sorun şeklinde, kucağımıza atmaktadırlar. Bunun çeşitli nedenleri olabilir. Bir başka nedeni de; Osmanlı topraklarında beraber yaşadığımız bu insanları, bizim sahipleneceğimiz, konusunda; tecrübeleri ve deneyimleri, öngörüleri mevcuttur. BUNU BÖYLE YAPARAK; MÜLTECİLERLE DE; DOLAYLI OLARAK BİZİ YIPRATMAK İSTEMEKTEDİRLER. Biliyorlar ki; milyon rakamlarla ifade edilen mülteci meselesi; başlı başına, her alanda bir sıkıntı kaynağıdır.  Bir de; Ülkemizde yaşayan bazı insanların, bu durumdan rahatsızlıklarını da eklerseniz; Sorun giderek, daha da büyümektedir. Bu anlamda gereksiz manevralarla; Ülkemize yardımcı olacaklarına dair; zaman, zaman açıklamalar yaparak, bizi oyalamaktadırlar. Yok tebrik ederek, yok biz de; para yardımı yapalım, diyerek; sözde, sorumluluklarını yerine getirdiklerini sanmaktadırlar.  Bana göre çözüm şekillerinden birisi de; Yönetenlerin de, gündeminde olan; Mültecilerin önünü açarak, Avrupa kapılarına dayanmalarını sağlamaktır. İşte o, zaman; belki sıkıntıyı biraz daha net hissedebilirler. Bence Ülkemizi yönetenler, bu hamleyi yapmalıdırlar. Kırmızı çizgiler zorlandığı için; TSK pyd güçlerini vurmaktadır. Vurmaya devam etmelidir. Son gelişmelere bakınca; İran'ın ve Rusya'nın orada aktif şekilde görev almasından rahatsız olan, bazı ülkeler; Ülkemizle birlikte hareket ederek; Karadan vurma girişiminde bulunmak istemektedirler. BU DA; GÖRÜNEN O Kİ; SEÇENEKLERDEN BİR TANESİDİR. Bu amaçla görüşmeler yapılmaktadır. Ülkemiz, şunu görmüştür. Geçmiş yıllarda bir mart tezkeresi ile; Irak'ın yaşadığı sıkıntılarda; ona zarar vermemek adına tarafsız olmayı tercih ederek, tezkereyi reddetmişlerdir. Bu bir hata olmuştur. Tarafsız kalmak, olayların içerisinde olmamak demek, değildir. Tarafsız kalmak; o, olay içerisinde olarak, olayları gözleyerek; her şeyin adaletli bir şekilde yapılmasına yardımcı olmak, demektir. Hatta, bazı zaman yapılacak haksızlıklara, engel olmak, demektir. Ancak, bu durum Irak' da olmadığımız için; daha vahim sonuçların çıkmasına neden olmuştur. Biz, seyirci kalmak zorunda olduk. Bu tecrübeden hareket ederek;  Ülkemiz, yaptığı hamlelerle; Suriye' de oynanan oyunlara seyirci   olmayacağını vurgulamaktadır. Sonuçta; komşumuzdur. Oranın rahatsızlığı, bizi hep etkileyecektir. Bugün,  Geçmişteki, O teskerenin anlamsız şekilde karşısında olan, kimi köşe yazarları ve basın yöneticileri; hatalı olduklarını itiraf etmektedirler. Hatta, meclisteki vekillere yönelik; baskı ve tesir altına alma çabaları içerisine girdiklerini, ifade etmektedirler. Ben, bugün gibi hatırlıyorum. Bir dostun evinde; sohbet anında iken; teskerenin geçmediği haberini öğrenmiştik. Ben eyvah!!! demiştim. Hatta, o toplantıda olan bazı arkadaşlarla; bu konuda tartışmıştık. Bugün Dünya gerçeğini göz önünde bulundurarak, kararlar almak zorundayız. Dünyadan bize ne? diyemeyiz. Rusya Devlet sözcüleri; Ülkemizin kara harekatına girişme eylemine;''Dünya savaşı sebebi olabilir'' diye yorum yapıyorlar. Yani dikkat edin. Ey Türkiye! Sen eğer karadan vurmaya kalkarsan; biz seninle savaşırız, demiyorlar. Dünya savaşından bahsediyorlar. İşte Dünya gerçeklerine göre; siyaset yapmak, bunu gerektirir.  Umarım; korkulanlar,  gerçek olmaz. Unutmayalım, her şeyin bir bedeli vardır. Kilometrelerce uzaklardan birileri, buralarda aktif olarak, yer alıyorsa; mutlaka sebepler ve nedenler uluslararası boyutlardadır... Biz, hemen burnumuzun dibindeki olaylardan, bize ne? diyemeyiz...  Beklentimiz, gelecekte; Huzur ve sükunet hakim olur...
YAZARIN DİĞER YAZILARI