?>

?Yanlışlıkla vurdum!? muhakemesi.

9 yıl önce

“Yanlışlıkla vurdu/vurdum, yanlışlıkla imha ettim, yanlışlıkla öldürdüm.” Denilmiş olması, itiraf edilmiş ve kabullenilmiş olması, hatta özür dilenmiş olması bile; konunun ve olayın üstünün örtülmesine, muhakeme edilmemesine veya muhakeme edilirken taviz verilmesine, esas gayenin keşfedilmemesine, belki de kasten yapıldığının ve büyük bir planın küçük bir icraatı özelliğinin açığa çıkmamasına sebebiyet vermemeli; buna muzafferiyet adına müsaade edilmemelidir. Bütün ihtimaller, basiret ve feraseti elden bırakmadan, geçmişte tecrübe edilmiş benzeri olaylarla ve cereyan eden gidişatla ve de, yanlışlıkla oldu, diyenlerin karakteriyle münasebet kurularak en ince ayrıntısına kadar irdelenmeli, erbabı ile tartışılmalı ve değerlendirilmelidir. Oh ne güzel, vur, kır, imha et, ondan sonra da özür dile; geride kalanlara da “Bunun telafisi için dileyin benden ne dilerseniz” de, bu vesileyle hasımlarına da güya göz dağı ver. Seni sorgulayanlara da, bunlar zaten benim adamlarımdı, de. Ve biz de, evet bunlar nasıl olsa onların adamıydı diyelim, bu hadiseyi tahlil etmeyelim, üzerinde durmayalım, unutalım ve kendi kendimize şu soruları sormayalım öyle mi? Tamam hayatına son verdiklerin senin adamlarındır ama, biz gene de: Bu olay ilk değil, yoksa yanlışlık değil de kasten mi vurdular? Gerçekten yanlışlıkla mı vurdular? Maşa olarak kullandıklarından birine bu zararı vererek, “ileride esas gayemi anlarlarsa”, diye düşünerek, diğerlerine gözdağı mı vermek istiyorlar? Daha önce de yanlışlık ve buna benzer bahanelerle sınır ihlalleri var, insanî kurallar çerçevesinde de görmüş oldukları durdurucu bir tepki var, yoksa bu pervasız kalkışmalarının âdil muhakemesini mi sulandırmaya çalışıyorlar? Yanlışlık dedikleri bu vurma ve imhâ fiili, büyük bir planın başlangıcı mıdır, yoksa, ileride kullanılmak veya bahane olarak ileri sürülmek üzere, küçük bir parçası mıdır? Yoksa vurulan yerde, bizim bilmediğimiz başka kişi/kişiler veya imha edilmesi onlar için faydalı olacak olan unsurlar mı vardı? Acaba kendilerine münhasır ve müstakil bir manevra veya işgal alanı açmaya mı çalışıyor? Yoksa bunlar, hasımlarının dikkatini dağıtmaya, gevşetmeye ve ciddiyetini mi bozmaya çalışıyorlar? Gibi soruları, Biz/Devletimiz kendi kendimize sorarız, cevapları üzerinde derin analizler yaparak düşünür değerlendiririz, varsa kayda değer en ufak bir ipucunu bile gözardı etmeden, planlama ve çalışmalarımızda kullanırız. “Dünyanın en aptal insanları, başkalarını aptal zannedenlerdir.” Bakın, siz şunu kendi menfaatiniz için sakın unutmayın; unutmayın ki, size yazık olmasın; insanlara yazık olmasın; kan dökülmesin, insanlar birbirlerini öldürmeye devam etmesin. Çocuklar, kadınlar, ihtiyarlar, masumlar telef edilmesin, ağlamasın. Geçmişte yaşanan dünya savaşlarını hatırlayın, ateşle oynamayın, dünyayı savaşa sürüklemeyin. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve tebaası 78 milyonuyla ve alem-i cihandaki dînî ve kültürel bağlarıyla büyük bir devlet/millettir. Kökleri çok kalın ve uzundur, sirayet ettiği mıntıkaların tarihi ve de coğrafyası, sizin tasavvur kâbiliyetinizin güç yetiremeyeceği kadar derin ve büyüktür. Savaş enstrümanlarımız sayı ve kalite bakımından ziyadesiyle yeterlidir. Saldırı ve zarara uğratılmadığımız, zalimin zulmünü müşahede etmediğimiz müddetçe,  “Yaradılanı hoş görürüz, Yaradan’dan ötürü” ve sulhtan/barıştan yanayız. Bizim değerlerimiz, güzel ahlâkımız, sevgimiz ve hoşgörümüz, insanlığımız/adamlığımız, bütün bir insanlık âlemini kuşatacak kadar büyük, kalbî ve samimidir. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI