?>

İLKLER

9 yıl önce

İlk olmak zordur. Kardelen gibi. İlk çiçek, ilk kelebek, ilk asker, ilk kan, ilk aşk; hep ilk vurulandır. İlkler her dem yeni her daim taze göçenlerdir. İlk müminler gibi. Onlar ilk eriyenler, ete kana karışıp iliklere işleyenlerdir. Taze hayatlar, taze yaşantılar onların bilekleri üzerine kurulur, dizleri ve yürekleri üzerine yükselir. Hepimizin hayatında onların hayatları ve aşkları vardır. Her bakışımızda yeni bir çizgiye her çizgi eskiden bir hikâyeye gönderme yapar ilk olanlardan günümüze. Hz. Peygamber’in davetini ilk ilanıyla birlikte açıktan Müslümanlığını Mekke toplumuna ilan eden sadakatiyle sıddik olan Ebu Bekir’di. Ardından Bilal sonra Habbab b. Eret ve Yasir ailesinin fertleri; Ammar ve Sümeyye. İslamını ilk açığa vuran bu insanların Hz. Ebu Bekir dışında hepsinin köleleştirilmiş insanlardan olması, bir rastlantı değildir. Şuur düzeyinde davranışların tezahürüdür. Her davanın sadakate ihtiyacı vardır. Sadakat sahibi Ebu Bekirlere. İrfan sahibi, omuz veren, gönül abad eden bir arkadaşa. Sahib çıkan bir sohbet dostuna. İnsanın içinde yaşadığı şehrin kalbine beraberce yürüyeceği bir yoldaşa, Medine bünyadı iddiasında… kırıksız bir çizgiyle hayatı yaşanır kılmak iddiasında bir arkadaşa. Onunla yürünesi yollar yol olur. Onun için Ebu Bekir olmadan olmaz. Ebu Bekir’i olmayanlar zor yokuşlara vurmasın kendini derim. Yoksa yaşanan alanlarda insanın yaşama hevesi çok erken tükenir. Kurucu yürekler kırılır, çiseleyen bir yağmurun suya hasret bir toprakta bıraktığı nem misali az bir güneşle uçuverir. Bilal de gerek. Bilal-i Habeşi. Garibandan. Asırlar sonra manasını verebildiğimiz ana bünyenin olmazsa olmaz parçalarından biri. Hayalimizi besleyecek pınarlardan haberdar olmak adına yok farz edemeyeceğimiz bir desen. Referans medeniyetimizin kurucu gücünden bir neşve. Görmediğimiz bir zaman diliminin sayıklanmasıyla bile huzur duyduğumuz sesi. Ruhunu bugünlere taşımak hevesini her daim yüreğimizde hissettiğimiz masumiyet ve mazlumiyet bakışların dik ve onurlu örneği. O da açık bir şekilde Müslüman olduğunu söylemişti. Köle eden kulluktan özgürleştiren kulluğa cesaret edenlerdendi. İslamını ilk ilan edenler biri de Habbab b. Eret idi. Esir alınmış ve köleleştirilmiş idi. O varlığının anlamını Allah Resülünün yanında hissetmişti. Esaretten ruhen kurtuluşu onun yanında bulmuştu. Su yatağında akmanın imkanıyla buluştu. Ancak bedenler hala esirdi ve esaretten kurtulmanın bedeli talep ediliyordu. O da ödedi. Daha dünyada iken ateşle imtihana girdi. Demirci idi. Eziyet edildi. Sırtında o günlerden kalma yanık izleri sonraki dönemlerde şahidi olmuştu imanının. Kıyamette de öyle olacaktı. Yasir ailesi ile tamamlayalım ilk olanlar hikayemizi. Yasir de himayeye alınmış ve bir cariye ile evlendirilmişti. O da toplumun kıyısında bırakılmış olanlardandı. Eşi Sümeyye de öyle idi. Ancak Sümeyye’nin ayrıcalığı vardı. O ilklerin ilki idi. İlk şehid idi. Adı yaşadı ve yaşatıldı. Kızlarımız onun adıyla müzeyyen oldu. Nesillerimiz onun adı ile konuştu ve konuşuldu. Dilimize zikr oldu. Şanı yüce olan onun da şanını yüceltti. İlk olmanın müjdesini aldı. Sabredin denildi. Ey Yasir ailesi mükafatınız cennet olacaktır. Anne, baba ve oğul daha hayatta iken ilk olmak namıyla cennetle şereflendiler.
YAZARIN DİĞER YAZILARI