Kimi geçmiş zamanda yaşanan olaylar; insanları çok etkilemiş olabilir. Etkisi yaşadığı müddetçe, devam eder. Bizim, gençlik yıllarımızda; karşılaştığımız, bazı olaylar; üzerimizde derin izler bırakmıştır. BURUCİYE MEDRESESİ ile ilgili, yaptığımız girişim; bir anda hafızamda canlandı. Yetmişli yılların sonları, Biz MTTB de yöneticilik, yapıyoruz. Bir avuç üniversiteli genç... O, yıllarda; öyle derneklerin allı, pullu binaları yoktu. Herkes, dağarcığından ne ortaya koyarsa; dernek binasının kirası, öyle denkleştirilirdi. Kimi zaman, O, binanın masraflarının karşılanması için; ufak, tefek ticari girişimler de yapılırdı. O, bina dediğimiz zaman; oraya en fazla çalışmak adına, bakımı adına, hizmet eden; Rahmetli EHLİ namıyla bilinen; Ahmet Turan kardeşimizi anmadan, geçemezdik. Nur içinde yatsın... O, Hal binasının en köşesindeki; mütevazi dernek binasında, ne anılarımız vardı. Kimler geldi, kimler geçti... Kimi zaman, hayali cihan değerdi. Parasızlık zor bir iştir. Üstelik sizi, çaresiz bırakıyorsa; zorluk derecesi, daha da artar, Yıpratır, yorar, çaresiz bırakır. O yıllarda; Ülkemizi yöneten, bir koalisyon Hukümeti, vardı.Malum Siyasi hayatımıza, damga vuracak Bir siyasi lider ortaya çıkmıştı. Halkımız, onun söylemleri ile irkiliyor, yeni, yeni, şeyler duyuyordu. Bu siyasi lider; Farklı bir anlayış, farklı bir bakış, farklı yorumlar, farklı bir siyaset yolu ortaya koymuştu. Bu lider; Şu sıralar ölüm yıl dönümü olan; ERBAKAN hocadan başkası değildi. Allah mekanını cennet etsin, nur içinde yatsın. Ölümünde; Ülkenin tüm siyasilerini, cenazesinde bir araya getirmişti. Orada bile; bir farklılık yaşatmıştı. Başlattığı yolculuğun, devam ettiğine yürekten inananlardanım. ERBAKAN HOCA, Türk siyasi hayatının seyrini değiştiren insandı. Bizler, bizim gibi düşünen insanların Devlet yönetiminde, görev alıyor olmasının heyecanı ile; maddi sıkıntılar içerisinde bulunan, derneğimizi rahatlatmak istiyorduk. İnsanlara hizmet edebileceğimiz; daha geniş, daha konforlu bir mekanı hayal ediyorduk. Bu amaçla, bazı arkadaşlarımız, fedakarlık yaparak okulları uzatmayı bile, göze alıyordu. Hizmet aşkı bu kadar yoğundu. O, yılların getirdiği tüm sıkıntılar; insanımızı arayışlar içine sokmuştu. O nedenle, sıkıntıları gidermek, tek amaçtı. Dernekten arkadaşım olan; Abdülkadir beyle birlikte, Ankara' ya gitmeye karar verdik. Amacımız, yaptığımız istişareler neticesinde; Şehrimizin ortasında bulunan; ŞİFAHİYE veya Buruciye Medreselerinden istifade etmekti. O yıllarda oraları, terk edilmiş, viraneler gibi; kaderine bırakılmış, yalnızlığını yaşıyordu. Diğer bazı şehirlerimizde; bu tür yerlerin kültürel amaçlı derneklere verildiğine, hatta bazılarının yurt olarak kullanıldığına şahit olmuştuk. Bu amaçla yola koyulduk.., heyecanlıydık... Ankara' da o yıllarda bizlerden büyük olan ili tane abimiz; çalışma bakanlığında, çalışıyorlardı. Rahmetlik YAHYA abi, mekanı cennet olsun. Diğeri MÜKREMİN abi. Bizleri , bir fırsatını bularak; zamanın çalışma bakanı ile, bir araya getirdiler. Biz, amacımızı ve hedefimizi,isteğimizi sayın Bakana anlattık. O beyefendi sağ olsun, bizi dinledi ve ilgili bakanın bizzat kendisinden randevu alarak; oraya yönlendirdi. Neticeden de; kendisini bilgilendirmemizi istedi. Biz, çocuklar gibi sevinerek; Bakanın yanından ayrıldık. İnşaat halinde olan KOCATEPE Camii' nin alt katında cuma namazımızı kıldık. Cumadan sonra ilgili bakanlığa gittik. Bakanlık koridorlarında dolaşırken; herkesin dikkatini çekmemiz gayet doğaldı. Hem öğrenciydik, hem resmi kıyafetli değildik. İlgili bakanın özel kalemine gittiğimiz zaman; bizi çok acımasız bir gerçek bekliyordu. Bakan bey, Ankara' dan ayrılmıştı. Bizimle ilgili, herhangi bir yönlendirmede de bulunmamıştı, not ta bırakmamıştı. Bize verilen cevap; Bakan bey Adana' ya gittiler, oldu. Biz, ne yapacağımız şaşırmış halde, koridorlarda gezinirken; bizi orada fark eden; eski MTTB Genel Başkanlarından Rahmetlik Burhanettin bey, bağrına bastı. Bizi dinledi, bizimle hüzünlendi. İktidar olmanın, iktidar olmakla elde edilemeyeceğini anlamıştık. Bir de; taaa, o yıllardan beri, bir yere atanacak personel arandığında; adam bulamıyoruz, adam mı var? Tekerlemelerini, ilk defa kulaklarımızın işittiği zamanlardı. Bu kronik hastalık; hiç şifa bulmadan devam etti... Külfet birilerine, nimet birilerine tasnif edilmişti. Biz, o ilk şaşkınlığı atlattıktan sonra; Doğruca, çalışma bakanlığına gittik. Durumu anlattık. O zaman Sayın Bakan; Bizi, Vakıflar Genel Müdürü arkadaşla görüşerek, o tarafa yönlendirdi. Tekrar yeni bir heyecanla koştuk. Ancak, sonuç yine hüsrandı. Bizi, sayın genel müdür yerine, bir daire başkanı karşıladı. Bize işin olmazlarını anlatarak, şehrimize tabiri caizse; geri postaladı. Evet, bürokratik engellerle ilk tanışmamız, böyle olmuştu. Üstelik, şimdilerde birilerinin yaptığı gibi kişisel kazanımlar peşinde koşarken değil; toplumun yararına olan bir konuda; engellenmiş olmamız, bizi çok üzdü. Hayallerimizin yıkıldığını hissettik. İlerleyen yıllarda, buna benzer çok olayla karşılaştık. Hiç biri, bu olaydaki kadar canımızı acıtmamıştı. Nasıl olurdu? bizim gibi düşünen insanlar; toplum yararına olan bir konuda, bize yardımcı olmazlardı? Azıcık olsun, üzerinde düşünmeden; olumsuz tavır sergileyebilirlerdi? Hazmedemedik.., hala da hazmedemiyoruz... Hayallerimiz, yıkılmıştı... Bu tür, densizliği yapan, başaramayacağı makamları işgal eden; kaldıramayacağı yükler altında ezilen herkesten bir ömür boyu nefret ettim.., nefret etmeye devam edeceğim. Haa, açıkça benim amacım sadece bu makamı işgal etmekti, ben de buna eriştim, desin. O zaman o tür insanları anlarım. Ancak, bu sefer de; onları o görevlere getirenlerden nefret ederim... EVET, Bugün BURUCİYE medresesinin emin ellerde, hizmet verir durumda olmasından; çok etkilendim. Kırk yıl sonra da, olsa; Bizim düşündüğümüz anlamda; hizmet eden bir konuma gelmesinden gurur duydum. Kırk yıl önce de, olsa; atılan bir tohumun, bugün meyve vermesinden dolayı; geç de olsa; buruk bir sevinç yaşadım. Demek ki; idealist düşünceler kısa vade de, hayata geçmese de, diriliklerini ve canlılıklarını her zaman koruyorlar. Ne mutlu kutlu yolun yolcularına.., ne mutlu bu yollarda; yol göstericilik yapan, insanlarına... Yol uzun, meşakkat çok. Ancak, yılmak yok, ümitsizlik yok...