Türkiye'de yeni bir anlayış türedi, anayasa değişecek, dertler bitecek. Van depremi daha olmayacak, küresel ısınma yaşanmayacak, işsiz, aşsız, eğitimsiz kimse kalmayacak gibi. Osmanlı Devletinde Başbakan Mithat Paşa da kafayı anayasaya takmıştı. Yatıyor, kalkıyor ''anayasa'' diyor başka bir şey söylemiyordu. Halkı ''Anayasa yapılacak her şey yoluna girecek'' diye inandırmıştı. Osmanlıda halk, anayasa yapıldığında: Çiftçiler; ürünlerinin daha çok para edeceğini, Esnaflar; ödedikleri vergilerinin azalacağını, Memurlar-işçiler; maaşlarının artacağını, İşsizler; iş bulacaklarını zannediyorlardı. Yabancı ülkelerin telkinleri ve baskıları ile anayasa yapıldı. Sonuç mu; 25 milyon kilometre karelik devletten, Sakarya ile Kızılırmak arasına hapsolduk. Kurtuluş Savaşıyla 780 bin kilometre kareye ancak tutunabildik. Osmanlı Devletinde; Fabrikalar açarak, bilimsel gelişmeler sağlayarak, üreterek ayakta kalınabileceğini göz ardı ettiler. Devletler üreterek kalkınır, üreterek zenginleşir ve dertlerine çare bulabilirler. Aynı senaryolar sanki yeniden sahneye konuldu. Çalışmak, üretmek, bilime önem verip teknoloji sahibi olmakla güçlü olunacağını, işsizimize iş, daha kaliteli eğitim ve sağlık yerine, yatıyor-kalkıyor anayasa değiştirmeyi konuşuyoruz. Almanya, Japonya, Kore dünya markaları oluşturup, üretimde rekorlar kırarak büyüyüp, dünya devi olurken yeni anayasa yapmak, anayasa değiştirmek ihtiyacı neden duymuyorlar? En can alıcı soru da İngiltere'nin yazılı bir anayasası var mı? Anayasal yenilemeler mutlaka hukukun adalete bağlı kalmasını sağlayacak şartları meydana getirme amacını taşımalıdır. Ortada hakkı elinden alınmış, haksızlığa uğramış, devletin zenginliklerinden hak ettiğini alamayanlar, ihalelere katılamayanlardan ziyade devletin her kademesine hakim olmuşların istekleri doğrultusunda yeni anayasa yapılmak istenmektedir. Anayasaların mili mutabakatlar, toplumsal uzlaşmaların eseri olmaları esastır. Bunun için de demokrasi olgunluğu, eğitim düzeyi yüksek toplumlar, yönetime toplumun tüm kesimlerinin STK'lar aracılığı ile katıldığı bilinçli bireyler ister. İsviçre'nin nüfusu sekiz milyon iken, STK üye sayısı 24 milyondur. Her İsviçreli birden çok STK'ya üyedir. Ülkemizin yeni anayasadan çok siyasi partiler yasasının acilen değiştirilmesine ihtiyaç vardır. Partiler kanununda yapılacak düzenlemeyle parti içi demokrasi tesis edilmelidir. Vatandaşın tabandan en tepeye kadar rahat ulaşabildiği yerler olmalıdır. Cumhurbaşkanından, başbakandan, parti genel başkanlarından muhtarlara kadar ''Nereden buldun?'' yasasına tabi tutulmalıdır. Hesabı verilemeyen, devletin makamlarının verdiği yetkilerle ulaşılan zenginliklerin hesabı sorulur olmalıdır. Siyaset zenginleşme, aracı olmamalıdır. Siyasetçiler rant, imkan, menfaat dağıtan kimseler olmaktan çıkarılmalıdır. Siyasetçiler temizlenmeli, siyaset Allah rızası için vatanımıza ve milletimize hizmet yeri haline getirilmelidir. Aksi takdirde yeni anayasa yapmak Türk Milletine, Türkiye Cumhuriyeti'ne hiçbir yarar getirmeyecektir. Bütün bu düzenlemeler için yeni anayasaya gerek yok, siyasi partiler yasasını değiştirmek yeter. Yine ülkemizde ısrarla 82 anayasası yerden yere vurulmakta, darbe anayasası diye adlandırılmaktadır. Gözden kaçırılan, bu anayasanın birçok maddesinin uzlaşı yoluyla değiştirildiğinin unutulmasıdır. Önemli olan toplumsal mutabakatı, siyasi uzlaşıyı sağlayarak milletimizin ihtiyaçları ve hukukun üstünlüğü, devletimizin bütünlüğü doğrultusunda değişiklikler yapılabileceğidir. Yüzde elli oy alan siyasi partinin toplumsal mutabakatı gözetmeden her şeyi yapabileceği konusunda ısrar etmesi doğru değildir. Unutmayalım ki 82 anayasası da yüzde 92 evet oyu ile kabul edilmiştir. Seçim her zaman her şey değildir. Ülkemizde, milletimizin acil ihtiyacı yeni anayasa değildir. Güvenlik, işsizliğe çare, hayat pahalılığının önlenmesi, eğitim ve sağlıkta kalitenin artırılması daha acil konularımızdır. ''Göz yumulduğu için şehirlerin bombalarla doldurulmasıyla'' her gün şehitler gelmekte, evlere ateş düşmektedir. Yurdumuz acı ile kavrulurken, terörü bitirmeye yoğunlaşmak yerine yeni anayasa derdine düşmek milletimizin yarasına tuz basmaktadır. İngiltere'de yazılı anayasa yokken bizim asıl dertlerimizi bırakıp başkanlık için yeni anayasa diye yatıp-kalkmamız, şehitlerine ağlayan, işsizlikten kavrulan, hayat pahalılığı ile cedelleşen Türk Milletinin hangi derdine yeni anayasa çare olacaktır?