?>

PEYGAMBERİMİZİ ÖVMEDE İFRATA KAÇMAK

9 yıl önce

Peygamber efendimizi en iyi tanıtan kitap şüphesiz kuran-ı kerimdir. Bazıları katı hayallerinde canlandırdıkları peygamber tasavvurunu ayetlerde bulamayınca ifrata kaçmaya başlamışlardır. Bu tür aşırı yüceltmeci aklı araştırdığımız zaman şöyle bir sonuca varıyoruz. Sanki bunların inandıkları peygamber her yönüyle birinci olmalı; Beşer olması yetmez. İnsan üstü olmalı, oda yetmez, Nasranîlerin Hz. İsa’yı yücelttiklerinden daha fazla yüceltilmeli öyle ki kâinat onun hürmetine yaratılması dahi yetmez. Kâinat bizatihi ondan yaratılmış olmalıdır. İşte bu tasavvur neticesinde tasavvufçular Nuri Muhammed’i, hakikati Muhammed’i inancını icat etmişlerdir. Geleceği peygamberlere mahsus ferasetiyle tahmin eden Resulüllah Efendimiz sağlığında ümmetini ikaz ederek şöyle buyurmuştur.”Beni Hıristiyanların Meryem’in oğlunu yücelttikleri gibi yüceltmeye kalkmayın. Ben yalnızca bir kulum. Benim için şöyle deyin; “O, Allah’ın kulu ve elçisidir.” Bu sahih hadise karşılık peygamberimizin reddettiği şekilde yüceltmek için yüzlerce hadis uydurulmuş, birçok tasavvur icat edilmiştir. İşte örnekler;            Uhud’a vardığımızda şeyh efendimiz dedi ki “Sizden Resulüllah Efendimizin gezip dolaştığı bu mekânda sol ellerini gizlemenizi rica ediyorum.” Kendiside sol kolunu gömleğinin içine sakladı, bizlerde öyle yaptık.(Üç Muhammed say:9)             Suyuti’nin görüşü; “Peygamber(SAS) ruh ve ceset olarak diridir. O aynen vefatından önceki şekil ve şemailiyle hiç değişmemiş bir halde yeryüzünü her tarafında ve semavi âlemde tasarrufta bulunmakta, istediği gibi gezip dolaşmaktadır. Ne ki o cesediyle diri ve hayatta olmasına rağmen tıpkı melekler gibi göze görünmemektedir. Allah onu görmeyi ikram ettiği kullarına onu göstermek istediği zaman perdeyi kaldırır, oda gerçek kimliğini görür; “Buna herhangi bir engel yoktur.” (Suyuti Tenvir 35)             Yine Suyuti den bir rivayet: Ahmet Taberaniden rivayet ediliyor. “Resulüllah sahabelerin den bir adamdan. “Bir sabah Resulüllah güzel kokulu nefesi ve apak bir yüz ile yanımıza geldi. Sebebini sorduk oda şöyle dedi; Rabbim bu gece yanıma geldi ve dedi ki “Ya Muhammed” bende başım gözüm üstüne buyur ya Rab dedim. Buyurdu ki; “Mele’i Ala neden birbiri ile çekişiyor? Bilmiyorum dedim. Elini iki kürek kemiğimin arasına koydu, hatta onun serinliğini göğüslerimin arasında hissettim. Ta ki göklerde ve yerde olan şeyler bende tecelli etti. Ardından şu ayeti okudu “İşte biz böylece İbrahim’e kalbi yatışarak inananlardan olsun için göklerin ve yerin melekûtunu gösteriyorduk” (Suyuti el Hasa is 2.28)”             İbni Sebin el hasa isinde der ki; Onun gölgesi yere düşmezdi çünkü o nur idi. Güneş ve ay ışığının da yürüdüğü zaman onun gölgesi görülmezdi.(Suyuti el Hasa is)             Muhammed Bahaeddin El Baytar ise daha ileri gidiyor; “Bütün tasarruflarında, Muhammed(SAS) durumu Allah’ın durumu gibidir. Âlemde Muhammed(SAS)’den başka yoktur… Hakikatinin sonu idrak edilmez ve nihayetine vakıf olunamaz. O, iman ettiğimiz gaybettendir… Beşeriyeti nur olduğu için onun tüm ifrazat ve artıkları(Teri, Tükürüğü, Bevli, Gaytası) tertemiz ve mukaddestir. Vücudunun diğer cisimleri gibi gölgesi yoktur. Âdeme üfürüldüğü buyrulan nur işte bu Muhammed’i nurdur.”(Nefahatül akdesiye s.77)             Yüceltmelere kısa örnekler: Resulüllah güreşte bir numaraydı, (şifa 1/69) koşuda bir numaraydı. Gözleri herkesten ayrı olarak geceyi de gündüz gibi görürdü.(Hasais1/61) Bir yere oturduğu zaman omuzları herkesin omzundan yüksekte olurdu, gölgesi yoktu yere düşmezdi. Bin tane ismi vardı, üzerine sinek konmazdı.             “Âlimler dediler ki; Her peygamber verilen mucize ve üstün özelliklerin ya benzeri yâda daha üstünü kesinlikle peygamberimize verilmiştir.”(Şifa 1/369 Suyuti)              “Ebu Nuaym’den: Yusuf’a tüm nebi ve resullerin ve hatta tüm varlığın güzelliğinin toplamından daha fazla güzellik verilmiştir. Bizim peygamberimize (S.A.S) Yusuf da dâhil hiçbir kimseye verilmeyen güzellik verildi.”(Hasa is 2/181)            Hz. İsa’ya nazıra olsun diye; “İbni Sebin, Hz. Peygamberin beşikteyken melekler tarafından sallandığını ilk konuştuğu sözlerinde “Allah-u ekber kebiran vel hamdü lillahi kesira” oysa bu söz seneler sonra bir bedevinin söylediği rivayet ediliyor. Yine aynı kaynakta Hz. İsa’ya karşılık olsun diye Rasullah’ın ölüyü dirilttiği konusunda rivayetler naklediliyor ve Hz. Meryem’e gelen yiyeceğin bir benzerinin Hz. Peygambere geldiği bildiriliyor.”(Hasa is 2/67)             Son olarak Hasan Basri ÇANTAY’IN şiiri olduğunu öğrendiğim güzel bir ilahi olarak söylenen şu iki mısrası da abartılı bulunmuştur.   Mahşerde nebiler bile senden medet ister. Didarına müştak olan Yezdan diye sevdim.   Aşırı yüceltmecilerin bu tasavvurlarına çok çeşitler bulabiliriz. Bu yazımda bu kadarla yetinip bir sonra ki yazımı bu yüceltmeyi ret eden görüşlere ayırmak istiyorum ve en iyisi peygamberi de kuran-ı kerimden tanımak gerekir diyorum.
YAZARIN DİĞER YAZILARI