Bir evvelki yazımda birkaç örnek ile gösterdiğim gibi, Peygamber efendimizi övmede ifrata kaçanlar çok olmuştur. Bu yüceltmeci tasavvuru savunanlar. Peygamberi insanüstü yarı ilah konumuna çıkarıp dini içerden bozmaya, şirke bulaştırmaya çalışan münafıklar, samimi Müslüman olmayan Yahudi dönmeleri olduğu gibi, geçmişte mensup olduğu şirke bulaşmış dinlerinin ve milletlerinin İslam’ın karşısında ki yenilgilerinin intikamını almaya kalkan fanatik Mecusiler veya Hindular olmuştur. Diğer taraftan Hz. Musa’yı ve Hz. İsa’yı sınır tanımayan hatta Hz. İsa’yı ilahlaştıran Hıristiyanların aşırı övmelerine cevap yetiştirme ve bizim peygamberimiz onlardan niye aşağıda kalsın kaygısından kaynaklanan yüceltmelerde az değildir. Birde bu duygulardan azade hiçbir menfi kasıt taşımadan Allah Resulü’nü övmede haddi aşanlarda vardır. Konu ile ilgili yüzlerce mevzu (uydurma) hadis olduğu gibi Ahmediyye, Muhammediye, Karadavut örneğinde birçok kitaplar da bu tür abartılara rastlaya biliriz. Her ne sebeple olursa olsun böyle yanlış bir tasavvur meydana gelmiş birçok esere bu anlayış girmiştir. Son zamanlarda kutlanmaya başlanan kutlu doğum haftası programlarında peygamber efendimizi anlatmaya çıkan birçok kişi mevzu hadisleri ve aşırı yüceltmeci anlatımları konularına mesnet etmeye çekinmiyorlar. Hâlbuki peygamber efendimizi en güzel şekilde öven, konumunu apaçık ortaya koyan kuran-ı kerim ve bizzat Resülullah’ın kendi ifadeleridir. Şu iki örnek konumuza en açık delildir. “Muhammed sadece bir elçidir, ondan öncede elçiler gelip geçmiştir. O ölür ya da öldürülürse, ökçelerinizin üzerine gerimi döneceksiniz? Kim ökçeleri üzerine geri dönerse iyi bilsin ki Allah’a hiçbir zarar vermiş olmaz(3.144)” “Beni Hıristiyanların Meryem’in oğlunu yücelttikleri gibi yüceltmeye kalkmayın ben yalnızca bir kulum, benim için şöyle deyin o Allah’ın kulu ve elçisidir.”(Hadis) Bir adam peygamber efendimize dedi ki; Ey Muhammed, ey efendimiz, ey efendimizin oğlu! Resülullah hemen müdahale etti: “Ey insanlar sözlerinize dikkat edin ki şeytan sizi hükmü altına almasın! Ben Abdullah’ın oğlu Muhammed’im. Allah’ın kulu ve elçisiyim! Vallahi beni Allah’ın beni yerleştirdiği konumumdan daha fazla yüceltmeye kalkmanız hoşuma gitmez. (Buhari, A. İbni Hanbel Müsnet) Bu Efdaliyat (üstünlük) düşüncesi İslam’ın başını ağrıtan meselelerdendir. Onun için Resülullah (S.A.S) başından beri ashabını ikaz etmiştir. Bir gün birisi Resülullah’a “ya hayral beriye”(ey yeryüzünün hayırlısı) diye çağırdı. Resülullah o kişiye cevaben “O dediğin İbrahim’dir buyurdu. Biri Müslüman diğeri Yahudi iki kişi tartıştılar. Müslüman “Allahın insanlık içersinde seçip üstün kıldığı Muhammed’dir” dedi. Yahudi de “Hayır Musa’yı üstün kılmıştır” dedi. Tartışma şiddetlendi Müslüman Yahudi ye bir tokat vurdu. Yahudi peygamber efendimize gelerek olayı anlattı. Müslüman’ı şikâyet etti. Resülullah buyurdu ki: “ Beni Musa’dan üstün tutmayın. İnsanlar kıyamet günü bayılacaklar, bende onlar ile bayılacağım. Ayıldığımda Musa’yı arşa yapışmış olarak göreceğim. Bilmiyorum oda bayılıp benden öncemi ayılacak,” (Ahkamül kuran) Yine bir başka izahta Resülullah “görev yerini terk eden Hz. Yunus’a karşı gönüllerde oluşabilecek olumsuzluğu önlemek için kimseye, “Ben Yunus meta’dan daha hayırlıyım demek yaraşmaz” buyurmuştur. Resülullah en iyi ve en yakından tanıyan eşi Ayşe şunları anlatıyor. “Bir gün Hz. Ayşe’nin yanında oturuyordum. Aişe dedi ki: Ey Mesruk üç şey var ki, kim bunlardan birini söylerse Allah’a iftiraların en büyüğünü yapmış olur.” Ben “nedir onlar” dedim. O cevap verdi; “Kim Muhammed rabbini gördü derse o kimse Allah’a en büyük iftirayı etmiş olur.” Bende dedim ki “Ey müminlerin annesi dur bakalım öyle acele etme. Allah “ve onu apaçık ufukta görmüştü.(81.23)” “ve onu bir kez daha gördü.(53.13) buyurmuyor mu? O dedi ki “Bu soruyu Resülullah’a ilk soran benim. Resülullah ise: gördüğüm sadece Cebrail idi onu yaratılmış olduğu aslı suretinde bu ikisi dışında hiç görmedim. Onu muhteşem yapısıyla gökten iniyor halde gördüm” dedi. Hz. Peygamber Hudaybiye’de Mekkeliler ile anlaşma yaptıktan sonra orada bulunan müminlerden(bey’at) istemişti ve bir ağacın altında onların bağlılık taahhütlerini kabul etmişti. Bu bey’at Allah’ı da, elçisini de razı etmişti. İşte bu ağaca bu nedenle “Hoşnutluk ağacı” (Şeceretü’r Rıdvan) adı verildi. Bu ağaç çok geçmeden ziyaret yeri haline geldi. Hz. Ömer’in hilafeti döneminde hacca giden kafile bu ağacın altında teberrüken nafile namazı kıldıkları haberi halifeye ulaşınca Hz. Ömer bir görevli gönderip ağacı kökünden söktürdü.(İbni Sad Tabakat) Bu misalleri çoğaltmak mümkündür. Yazımın başında Resülullah’ı en iyi tanıtan kuran-ı kerim demiştim onu ayetler ile anlayalım. “Sende öleceksin onlarda ölecekler.(39.30)” “Her insan ölümün acısını tadacaktır(3.185)” “Onlar, hala neden onu rabbinden hiç Mucizevi işaretler indirilmiyor diye sorarlar. De ki mucizeler yalnızca Allah’ın kudretindedir, ben ise sadece uyarıcıyım.(29.50)” “Hayret bu kitabı onlara iletmen için sana indirmemiz kendilerine yetmedi mi?(29.51)”Ey peygamber Allah’tan sakın ve inkârcılara ve ikiyüzlülere uyma! Allah bilendir, bilgedir. Sana rabbinden vahyolunana uy! Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır. Allah’a güven vekil olarak Allah yeter.” üç ayette Allah Resulünü açıkça uyarmaktadır. Tıpkı aşağıdaki ayetler gibi. Sen sana bu kitabın verileceğini ummazdın o ancak rabbinin bir rahmetidir. Öyleyse sakın inkârcılara arka çıkma! Allah’ın ayetleri sana indirildikten sonra sakin seni onlardan alı koymasınlar. Rabbine çağır ve sakın putperestlerden olma. Allah’la beraber başka bir Tanrıya seslenme ondan başka Tanrı yoktur. Onun dışında her şey yok olacaktır. Hüküm onundur, ona döndürüleceksiniz.”(28.86.87.88) “Ey Muhammed neredeyse bize karşı ondan başka bir şey uydurman için seni, sana vah yettiğimizden çevireceklerdi, o zaman seni dost edinirlerdi.” “Eğer biz seni sağlam tutmasaydık az kalsın onlara biraz meyledecektin” Bu durumda sana hem hayatta hem de öldükten sonra (azabi) kat-kat tattırırdık. Sonra bize karşı bir yardımcıda bulamazdın.(17.73.74.75) “Eğer Muhammed bize bazı sözler isnat etmiş olsaydı, biz onu kuvvetle yakalar ve onu şah damarından koparırdık hiç birinizde onu koruyamazdınız.” “Deki “Allah dilemedikçe ben kendime bir fayda ve zarar verecek güce sahip değilim. Eğer gaybı bilseydim daha çok iyilik yapardım ve bana kötülük de dokunmazdı. Ben ancak inanan insanları için uyarıcı ve müjdeciyim.(7.188) Peygamber efendimizin sonrakilerin uydurma abartılarından uzak gerçek konumunu bildiren ayetler çoktur. Ben yazımı yine Resülullah’ın sözü ile bitiriyorum. “Bana verilen şey sadece Allah’ın bana indirdiği vahiydir.(Buhari Fedailil kuran)