Ülke gündemine oturan, cinayet ve cinsel saldırı olayları; bir kez daha insanımızın yetiştirilme ve eğitilme süreçlerini; mercek altına alma zorunluluğunu hissettirdi. Bunlar, Nasıl oluyor? nerede hata yapıyoruz? toplumun alması gereken tedbirler nelerdir? Yanlışımız nerededir? İnsanımızın kimyası mı, bozuldu? Devlet olarak, hangi tedbirleri almamız gereklidir? gibi, sayısız soru aklımıza gelmektedir. Yapılan yanlışı; günlerce, TV ekranlarına taşıyan insanlar; bu yanlışların farkında olmadan reklamlarının yapıldığını ne zaman anlayacaklar? Yaptıkları bu tür haberlerin, acaba artan kadın cinayetlerine katkısı olabilir mi? gibi bir soru akıllarına gelebilir mi? Yoksa, canım haber olsun da; nasıl olursa olsun, mantığı mı, geçerlidir? Yayın akışlarında; yayınladıkları dizilerin; bu tür olumsuzluklara katkısı ne kadardır? Bireyler, bu olumsuz davranışları örnek almış olabilirler mi? Araştırmak, gerekir. Baskın ve dayatmacı batı kültürü karşısında; insanımız; savunmasız ve çaresizdir. İnsanımızı, Koruma altına alamadığımız zaman; bu çaresizlik, savunmasızlık, gittikçe artmaktadır. Bir toplumun en önemli unsurlarından birisi; insan ilişkilerinin düzgün olması gereğidir. Sosyal hayat içerisinde, önemli bir yer tutan ilişkilerin bozulması; hayatın kendini direkt ilgilendirecek olumsuzlukların ortaya çıkmasına neden olur. Her zaman güvenilir, adaletli, emanet ehli, kimseye zarar vermeyen, insan haklarına saygılı, insanca yaşamanın gereğini yerine getiren, insanların; oluşturduğu toplumlar daha az problemli ve daha az sorunların yaşandığı toplumlar olmuşlardır. Topluluğun ve sosyal hayatın asıl ve temel unsuru düzgün insandır. Ne zaman bir toplumda insani unsurlar yaşanır olmaktan çıkmış ise; O, toplumun bir çok mekanizması bozulmuş demektir. Gelişmekte olan, medeniyete sahip olan, toplumlar; insan yetiştirilmesi konusunda çok hassas davranmışlardır. Toplumun huzurunu, yapısını, rahatını kasıtlı olarak bozan insanlara çok ağır cezalar vermektedirler. Neden? Çünkü, toplumun ana dokusu bozulmasın diye. Biz kendi toplumumuzda bunu sağlamak adına; Aile, eğitim kurumları, yasal kurallar ve toplumun değer yargıları, birlikte çalışma yapmaktayız. Doğal olarak; sosyolojik açıdan toplumu meydana getiren bazı ana unsurlar üzerinde yeteri kadar etüt ettiğimiz söylenemez. Örneğin bu ana unsurlardan, Dini eğitimi ne kadar alabiliyoruz? Gelenek, adet ve göreneklerimizi korumak adına çabamız ne kadardır? Bir toplumun en önemli ortak unsuru olan dilimizi ne kadar öğretebiliyoruz, sevdiriyoruz? Mahalli folklorumuz, kültürümüz, el sanatlarımız, yazılı ya da sözlü edebiyatımız, bütün bunlar yeni yetişen neslimize ne kadar yakın? Eskilerde olan, büyüklere saygı, hürmet, hayatımızda ne kadar var? Korunmaya muhtaç olan; çocuklarımızı, gençlerimizi ne kadar seviyoruz, koruyoruz? Onlarla olan, iletişimimiz, yeterli midir? Yahut, Toplumumuzda, sosyal hayat açısından önemli olan değer yargılarımıza ne kadar sahip çıkıyoruz? Bu temel unsurlara alenen saldıran, onları yıpratmak için elinden geleni yapan, insanlara karşı; engellerimiz nedir? Koruma amaçlı yasalarımız caydırıcı mı? Bütün bunların harmanlandığı kültürel etkinliklerimizle, gençlerimiz ne kadar barışık? Sorulacak o kadar soru var ki; eğitimin yeniden yapılandırılmaya çalışıldığı şu günlerde; keşke bizim de altını çizdiğimiz kabaca tüm Kültürümüze sahip çıkılacak yeni ve detaylı yapılanmalar olsa, çok seviniriz. Bunu beklemek, sanırım hakkımızdır. Asırlarca, bütün renkleri bir arada tutan, toplumumuzun mozaiğini koruyan, ana değerlerimiz hakkında ne kadar bilgimiz var? O değerlerin, yaşanabilir hale getirilmesi için; araştırmalarımız ve uygulanabilir olanlarını hayata geçirmemiz adına; çalışmalarımız nelerdir? Neden önemli, çünkü; yetiştirdiğin insan hırsızlığın doğru bir şey olmadığını öğrenecek ki; yapmasın. İnsan canına kıymanın, en büyük suç olduğunu bilecek. Vergi kaçırmayacak, kaçak Devlet mallarını kullanmayacak ve çalmayacak, arkadaşının arkasından konuşmayacak, iftira atmayacak, yalan söylemeyecek, büyüğüne saygılı küçüğüne şefkatli olacaktır. Bütün bunları yapabilmesi için; kendisini sürekli kontrol eden, yaptığı her şeyden haberi olan; Yüce Yaratıcının, kendisini bir gün, hesaba çekeceğini bilmelidir. ''Ben bu suçu işleyebilirim, nasıl olsa, beni kimse görmüyor.'' Düşüncesinin yanlış bir düşünce olduğunu, mutlaka bilmelidir. İnsanın kendi, kendini kontrol edecek; inanç sistemini, O insanın aklına, fikrine; yerleştirmek gerekir. Bu açıdan, bakınca; İnsanların içerisinde; insanca yaşanması gereken tüm kurallarını bilecek ve gücünün yettiği kadar uygulayacak… Bütün bunları yeteri kadar, şu an öğrenebiliyor muyuz? dersiniz. Sokağa bakın, o zaman, ya da yabancı hayranlığını gözleyin, kültür savaşları karşısındaki çaresizliğimizi hissedin... Nasıl da; bu savaşta kaybeden taraf olduğumuzu göreceksiniz. Eğitim sistemimizde; Biyolojiden bir kuralı ezberlemek için harcadığı zamanı; neden, düzgün bir davranışı veya iyi bir hareketi öğrenmek için; harcamadığını sorgulayın. Toplumda; güzel davranışları, olumlu hareketleri; destekleyecek, ödüllendirecek, teşvik ettirecek, özendirecek; bir yapılanmaya sahip olmalıyız. KPSS, sınavlarında alınan puanın yanında; neden öğrencinin; yetişme süreci sırasında; olumlu davranışlarından dolayı; almış olduğu ödüllerin, katkısı olmasın? Devlet memuriyeti tercihinde, önceliği olmasın? Neden? Biz robot muyuz, yoksa insan mı? O halde insani değerleri, test edecek, değerlendirecek; bir ölçü elimizde var mıdır? Bu toplum bir şeyler kazanarak ilerleyecekse; en önemli unsur insandır. Önce, ona insani değerleri verelim, öğretelim. Sonra neden bir yaşlıya yer vermiyor veya neden bir muhtaca yardım etmiyor diye üzülmeyelim. Adam öğretmen olmuş amma; insanlıkla hiç bir alakası yoktur, diye; feryat etmeyelim. Atalarımız ne demiş bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur…. Yetişmekte olan, neslimizi her türlü tehlike ve yanlışlardan korumak hem bizlerin, hem de Devlet yetkililerinin görevidir. Geleceğimiz olan nesillere iyi sahip olalım. Adam sende, deyip geçmeyelim. İyi niyetle yaklaştığımız her şeyin karşılığını Yüce Rabbım verecektir. Tüm insanları o fıtrat üzerine yaratmıştır. Önemli olan o zor görevi anlayarak, yerine getirmeye çalışmaktır. Unutmayınız hepimiz geleceğimizin umudu olan yeni nesillerden sorumluyuz. Sorumsuz, ne yaptığını bilmeyen, hiç kimseyi dinlemeyen, başıboş, kontrolsüz bir gençliği hiç kimse istemez... Öyle sorumsuz bir gençliğin, öyle bir insanın yetişmesine katkı veriyorsanız; toplumda olan, tüm yanlışlardan sorumlusunuz, demektir...