Peygamberimiz Hz. Muhammed’i hakiki manada idrak ettiğini, anladığını iddia eden, kâmil imana sahip her Müslüman için, Peygamberimiz Hz. Muhammed’in doğumu, mübarek bir doğumdur. Bu müjdeyi şöyle dramatize etmeyi düşündüm: -Müjdeler olsun, Doğdu! Doğdu! Doğdu! -Kim doğdu ? -Güzel ahlâk doğdu. -Yâni ? -Kim doğdu ? -Adâlet doğdu. -Kim doğdu ? -Huzur ve bereket doğdu. -Kim doğdu ? -Cahillerle ve zalimlerle mücadele edecek olan, mazlumların sahibi doğdu. -Kim doğdu ? -Diri diri toprağa gömülecek olan kız çocuklarının, kurtarıcısı doğdu. -Kim doğdu ? -Bütün Peygamberler içerisinde, Allaha en fazla yaklaşabilen; İnsanlık âleminin en karanlık/cahiliye döneminde; ilmiyle, öğrenmesi, öğretmesi ve tatbik etmesiyle ve Allah’ın Ona bahşettiği nuruyla Dünya’yı ve de kâinatı aydınlatacak olan bir Peygamber doğdu. Kim doğdu? Tamamlanmış yegâne kitap olan Kur’an-ı Kerim’de kendisi için meâlen: [Allaha ve Resulüne itaat edin!] (Enfal/20); [Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.] (Nisa/80); [Allaha ve Resulüne karşı gelen, bilsin ki, Allah’ın âzâbı çok şiddetlidir.] (Enfal/13); [Allah ve Resulüne itaat eden cennete, isyan eden cehenneme gider.] (Nisa/13,14); [Allaha ve Resulüne karşı gelen, apaçık bir sapıklıktadır.] (Ahzab/36); [O Peygamber, güzel şeyleri helal; çirkin, pis şeyleri haram kılar.] (Araf/157); [Allah’a ve Resulü’ne itaat edin! (uymayıp) yüz çeviren (kâfirdir) Allah da kâfirleri sevmez.] (Al-i İmran/32); [Allah’a ve ümmi nebi olan Resulü’ne iman edin!] (Araf/157); [Allah’a ve Resulü’ne inanmayan (kâfir olur) kâfirler için de çılgın bir ateş hazırladık.] (Feth/13); [Allaha ve Resulüne itaat eden en büyük kurtuluşa ermiştir.] (Ahzab/71); [Allah ve Resulü, bir işte hüküm verince, artık inanmış kadın ve erkeğe, o işi kendi isteğine göre, tercih, seçme hakkı kalmaz.] (Ahzab/36); [Aralarında hüküm verilmek üzere Allah’a ve Peygamber’e çağırıldıkları vakit: “işittik, itaat ettik” demek, ancak müminlerin sözüdür.] (Nur/51); [İhtilaflı bir işin hükmünü Allahtan (Kur’andan) ve Resulünden (Sünnetten) anlayın!] (Nisa/59); Denilen bir Peygamber doğdu. Ve dolayısıyla ilelebet yaşayacak ve Allah tarafından korunacak olan bir nizam doğdu. Dikkat ederseniz buraya aldığım son üç Ayet-i Kerimede, Allah’ın ve O’nun Resulü Peygamberimiz Hz. Muhammed’in adâletinden, özellikle bahsedilmektedir. Adâlet, kâinatı ve bütün âlemleri yaratan Allah’ın kanunudur. Adâlet; yalancıların, dalkavukların ve zalimlerin hüküm sürmeye çalıştığı ve liyakatin iltimasa ezdirildiği bilhassa günümüz insanlığının, en fazla ihtiyaç duyduğu haktır. Bu hayatî nizamı hâkim kılmak için hepimizin kılavuzu ve rehberi, Kur’an-ı Kerim ve Hazreti Muhammed’dir. Bu kılavuz ve rehbere muhalif olan bütün beşeri nefsi arzular, adâletin düşmanıdır. Bu mânâda adâletin en büyük düşmanları, yalan, dedikodu, fitne, bölücülük, terör, ırkçılık, mezhepçilik, iltimas/adam kayırma ve zulümdür. Bu büyük düşmanlardan sadece biri bile yayılmaya başlamış ve engellenemiyorsa eğer; Allah muhafaza; huzursuzluk yayılacak, bozguna uğranacak, kan dökülecek ve veya devlet çökecek demektir. İşte bu tehlikeleri çok iyi bilen Peygamberimiz, hakkı hakim kılma ve adâleti tesis etme hususunda titiz davranmış; güçlülerin zayıfları ezmesine müsaade etmemiş; hukuk kurallarını tatbik ederken, insanlar arasında ayrım yapmamıştır. İlgililere ve yetkililere ve de idarecilere önemli bir mesaj olur belki düşüncesiyle, Medine’de yaşanan bir hadiseyi ve bununla ilgili bir Hadis-i Şerifi aynen sunuyorum: Soylu bir kabileye mensup olan bir kadın hırsızlık yapmıştı. Bazı kişiler peygamberimizden, kadının zengin bir aileden olduğunu ve cezalandırılmamasını istemişlerdi. Bu talep karşısında çok üzülen peygamberimiz, ayağa kalkarak tarihe geçen şu cevabı vermiş ve “Ey insanlar! Sizden önceki milletler, aralarında zengin, varlıklı biri hırsızlık yaptığında ona dokunmazlar; zayıf, güçsüz biri hırsızlık yaptığında ise onun cezasını verirlerdi. Allah onları bu yüzden helak etti. Allah’a yemin ederim ki, bu suçu kızım Fatıma da işlemiş olsaydı onu da cezalandırırdım.” (Buhari, Hudud, 11.) demiştir. Kur’an-ı Kerim’de, adâlet ile ilgili bir çok Ayet-i Kerimeden birinde mealen şöyle buyuruluyor: “Muhakkak ki Allah, âdil davrananları sever. (Mümtehine 8; Hucurât,9) Rabbim inşallah, haberleşme/iletişim teknolojisinin çok geliştiği bu çağda, diğer bütün insanlara da, bu ilâhî nimetlerden istifade etmeyi nasibetsin. Etsin de bu savaşlar, dökülen kan, fitne, kibir, ırkçılık, kin, adaletsizlik, zulüm ve de insanlıktan nasibini alamamış bu cahillerin ve kan dökücü silahlarının egemenliği bitsin. Bizler de gevşeklik göstermeden, güvenilir doğru kaynaklardan öğrenerek, öğreterek, tatbik ederek bu nimetlerden istifade etmeye devam edelim. Dolayısıyla bu tavır ve davranışlarımızla çocuklarımıza ve gençlerimize de bu insânî zenginlikleri sunalım, örnek olalım. Allah, Türkiye Cumhuriyeti Devletine/Devletimize zeval vermesin. Şehit askerlerimize ve Şehit polislerimize Allah’tan rahmet diliyorum, ruhları şad olsun. Yaşayanlarına da, Yüce Yaradan muvaffakiyetler ve muzafferiyetler nasibeylesin.