Karanlığı anlamak için aydınlığı bilmek gerekir. Çünkü, her şey zıddı ile kaimdir. Her ikisi ikiz kardeş gibidir hep birlikte anılmışlardır. İkisinden birisinin olmadığını düşünürsek, diğerinin anlamı kalmaz. Aydınlığın bol olduğu bir yerde karanlığın anlamı olmaz. Zifiri karanlığın olduğu yerdeki bir ışık, bile; kilometrelerce öteden kendisini fark ettirir. Çünkü, aydınlığın karanlığa baskın olmak gibi bir özelliği vardır.
Dünya üzerinde, bu aydınlığa erişmek için; insanlar eğitim ve öğretimden geçirilmektedir. Yalnız, eğitim ve öğretimin içeriği; kendi toplumuna sırtını dönmüş şekilde olursa; yetişen nesiller, toplumu ile barışık olamazlar. Farkında olmadan; insanları eğitiyoruz, öğretiyoruz diye; toplumu ile taban, tabana zıt insanlar yetiştiririz. Böyle bir çalışmanın adı da; aydınlık olamaz. Eğitim ve Öğretimin temel amaçlarından birisi; kendi toplumunun içerisinde, uyumlu bir şekilde hayatını devam ettirecek, insanlar yetiştirmek olmalıdır. O zaman, hep birlikte; aydınlığa yöneliriz. Siyasi partiler seçim sonrası iktidar olurlar. Yaptıkları faaliyetlerle, iktidarlık dönemlerini; seçmenin değerlendirmesine tabi tutarlar. Seçmen, iktidarın yapmış olduğu icraatları; beğenir ya da beğenmez. Beğendiklerini takdir eder. Beğenmediklerini eleştirir. Siyasetin doğasında bu vardır. İktidar olan insanların; bu değerlendirmelere saygı duyması gerekir. Zaman, zaman seçmenin ikazlarını dikkate alması gerekir. Sonuçta; yine seçim olacaktır. Seçmenin önüne çıkacaklardır. Böylece belki de; daha iyiyi ve daha güzeli yapmış olurlar. Bu açıdan baktığımız zaman; eğitim ve öğretimin içeriğinden memnun olduğumuzu söyleyemeyiz. Hala, müfredatı ve ders kitapları; içerik açısından eleştirilmektedir. Aydınlık kavramını algılamış, ahlaklı ve dürüst, doğru bir şekilde yaşamayı ilke edinmiş, insanların yetişmesi için daha fazla gayret sarf edilmelidir.
Benim beklediğim manada; yetişen nesiller için; ahlaki açıdan beklentilerimiz, henüz gerçekleşmedi. Ya da ben tatmin olmadım. Hangi konuda derseniz? İnsanların ahlaki değerlere bağlı, manevi değerlere saygı duyacak şekilde yetiştirilmesi konusunda. Bunun çok önemli olduğuna inanıyorum. Çünkü, Dünyanın en iyi programlarını da yapsanız; uygulayacak olan insandır. Ahlaklı ve dürüst olmayan insan; hiçbir işi sağlam yapmaz. Beklemesini ve gözlemesini istediğiniz değerlere de sahip çıkmaz. Ancak, bunları idealist bir şekilde yetiştirdiğiniz insanlar yapacaktır. Bunun o kadar çok olumsuz örneği var ki; sormayın.İşte, insanı bilgisayar alanında yetiştiriyorsunuz, o da; en ince sahtekarlıklarla size geri dönüyor. Cahil ve bilgisiz dediğimiz halkımızın aklının köşesinden bile geçmeyen çeşitli hilelerle, hurdalarla karşınıza çıkıyor. Topluma ve Devlete yapılacak en büyük zararlar; öğretim görmüş insanlarımız tarafından yapılıyor. Demek ki; bir yerlerde hata yapıyoruz. Milli ve Manevi değerlerden yoksun bir şekilde yetiştirilen nesillerden ne bekliyoruz? Şimdi birileri diyecek ki o kadar kusur olur. O kusurlar bizlerde, derin yaralar açıyor. Tamamen kendi toplumuna zıt bilgilerle donatılan nesiller, kendi toplumunun tüm değerlerine karşı çıkıyor. Hatta onlarla çatışıyor. Sayıları ne kadar azda olsa; işte onlar; karanlığı temsil ettikleri için ortalığı karartıyorlar. O zifiri karanlıklar içerisinde az da olsa; aydınlığı temsil eden insanlar olursa, onlar; kilometrelerce uzaklardan ışık gönderirler. Bizim de aydınlığın geleceğine dair ümitlerimiz yeşerir. Genç nesillerimize toplumun Manevi güçlerini öğretmeliyiz. Onlar yarın büyüyüp her alanda görev aldıkları zaman ortalığı aydınlatsınlar. Siz ne kadar güçlü ve memleket sever insanlar yetiştirirseniz; her alandaki başarınız o kadar artar. Böyle inanmış ve güçlü kadrolar ancak sizi ayakta tutabilir. Yoksa; kendi değerlerine tamamen sırtını dönmüş nesiller hangi projeyi getirirseniz, getirin; geri teper. Elinizde patlayan bir bomba gibi olur. Bu bakış açısından, aydınlığa ulaşmamız, zor olur. Gelecek nesillerimizin her alanda başarılı olması için birinci öncül: Vatanını, Milletini seven Ahlaklı ve Maneviyatı güçlü nesiller yetiştirmektir. Tüm programlar bunun üzerine bina edilmelidir. Yoksa; tamamen yabancı kültürlerin esiri olmuş, ahlak ve maneviyattan tamamen uzaklaşmış nesillerden ne beklenir. Dünyanın en iyi nimetlerini de verseniz; en iyi şartlarda tüm imkanlarınızı kullanarak onları yetiştirseniz de; bizim söylediğimiz öncüller yoksa beyhude bir çaba olur. Sonuç alamazsınız. O zaman o beklediğiniz aydınlık gerçekleşmez. Karanlıklar gittikçe sizi kaplar. Son günlerde gençlerin bu konudaki duyarsızlıkları gelecek tehlikenin ayak sesleri gibi algılanmalıdır. Ona göre tedbir alınmalıdır. İş, işten geçmeden gereğini yapmak gerekir.
İstediklerimizi gerçekleştirebilirsek; Aydınlık kavramını algılamış, Ahlaklı ve dürüst nesiller; toplum içerisinde, düzgün ve doğru davranışlarla kendilerini kabul ettirirler. Hem gerçekten iyi eğitilmiş, çalışkan bir insanın; toplumun içerisinde, davranışları ile; kendisini kabul ettirmesinden daha güzel ne olabilir? İşte eğitim, öğretim görmüş insanlarımızın toplumla kaynaşması bu olmalıdır. Hedefe bunu koymalıyız…