Bir masum çiçek… Gönlü kırgın… Hayatın yükü erken binmiş omuzuna; Biraz durgun, biraz yorgun… Biraz düşünceli… Nasılsın diyorum? Cevap o kadar muhteşem ki; Gözlerini baktığı yerden, bana döndürerek; o geçen saniyeler de; söyleyemediği, fakat benim anlamaya ve duymaya çalıştığım, peş peşe sıralanmış cümlelerle o kadar şey söylüyor ki; anlamak lazım… anlamak… Yine de; iyiyim amca… Buna şükür, diyor… Konuşacak kelime bulamıyorum. Kontrolden çıkmış, Katarı bozulmuş yük trenleri gibi; vagonlar rast gele dizilmiş… Aynen öyle, kelimeler ve harfler rast gele diziliyor… Söylediğim kelimeleri, ben bile anlamlandıramıyorum… Boğazım sıkılıyor sanki, nefesim daralıyor… Kendime zor geliyorum. Bu anlattıklarım, saniyeler içerisinde yaşanıyor… Ya senelerdir yaşayanlar… Okulu bitirdim. KPSS sınavlarına hazırlanıyorum. Öğretmen olacağım İnşallah… Yahut, akademisyen… Bilmiyorum olabilir miyim? Ancak, hayali bile; çok güzel… Biz hayal etmeye, çok alıştık… Hayalle yaşamaya, hayalle umutlanmaya… Hayalle avunmaya.. Geleceğe ait, umutlarını anlatıyor. Ben ise; susuyorum… Her zaman, insanlara yönlendiricilik, yol göstericilik yapan pusulam; çalışmıyor… Üzüntümü ve çaresizliğimi; Karşımdakine, hissettirmemeye çalışıyorum, Becerebilirsem tabi. Ancak, bedenim beni dinlemiyor. İstem dışı hareketlerde bulunuyor. Doğal olarak; o masum çiçek; Rahatsız mısın amca? Diye, ilgilenmeye çalışıyor. Sadece bakışlarımla; rahatsız olmadığımı anlatmaya çalışıyorum. Boğazım düğümleniyor, konuşmakta zorlanıyorum. İçimden; Ahhh, diyorum; rahatsızlığımın nedenini bir bilsen? Onu bile sana anlatamıyorum. Çünkü, çaresizim. Sana söyleyecek daha güzel kelimeler, söylemek isterdim. Geleceğine ait; daha net ve daha süslü cümleler, söylemek isterdim. Bunu bile; söyleyemiyorum. Kendimi toparlayarak; geleceğine ait, fikirler üretmeye çalışıyorum. Yanımdaki arkadaşla; yardımcı olabileceğimiz, başlıkları oluşturmaya çalışıyorum. O da; bizi sükunetle dinliyor. Anlattıklarımız, onu heyecanlandırıyor. Tamam amca; var gücümle çalışacağım. Başaracağım, diyor. Bu arada baban nasıl? Deme, cesaretini kendimizde buluyoruz. Her zaman ki; O, vakur duruşuyla; iyi şükür, diyor. Selamımızı ilet, diyoruz… Bu arada; uzaklardan bir name geliyor kulaklarımıza… Hapishanelere güneş doğmuyor… Ayrılıyoruz, masum çiçek; görüşürüz amca, diyor. Evet, görüşürüz. Kal selametle, ALLAH' A EMANET OL…