Mukaddes dinimiz İslam, bizden inancı, düşüncesi, mezhebi ne olursa olsun herkese saygı göstermemizi ve farklı coğrafyalarda ortaya çıkan kültürleri hoşgörüyle karşılamamızı ister. Zira kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim'de insanları barış ortamına teşvik eden birçok ayet bulunmaktadır: "Sulh daima hayırlıdır…" (NİSA 128) "Ey iman edenler! Hepiniz topluca barış ve güvenliğe (İslam'a) girin…" (BAKARA 208) Ayrıca Rabbimiz toplumsal barışa ve hoşgörü ortamına zarar verecek her türlü dinsel baskıyı yasaklamış, her insanın inancında özgür olduğunu vurgulamıştır: "Sizin dininiz size, benim dinim banadır." (KAFİRUN 6) "Dinde zorlama yoktur" (BAKARA 256) ayetleriyle insanların inancı, düşüncesi, dini ve kültürel değerleri koruma altına alınmıştır. Türk milletinin "GÜL" le sembolleştirdiği Peygamber Efendimiz bir hadisinde: "Müslüman, elinden ve dilinden diğer insanların emin (güvende) olduğu kimsedir." buyurarak Müslümanların başkalarına zarar vermeyen, güvenilir kimseler olmaları gerektiğini ifade eder. Her insanın düşüncesi, fiziksel özellikleri, eğilimleri, psikolojik durumu, inancı farklı olabilir. Bu nedenle Müslümanlar bu farklılıkları doğal kabul etmeli, bunları ayrılık ve çatışma unsuru olarak değil birer zenginlik olarak telakki etmelidir. Nitekim Rabbimiz: "Yeryüzünde bozgunculuk yapmayın." (ARAF 56) ayetiyle barış içinde yaşamanın önemine dikkat çekmiştir. Bütün bunların yanı sıra barış ortamını bozacak kötülüklerden kaçınılması gerektiğini Yüce Yaradan Bakara 208'de : "Ey iman edenler! Hep birden barışa girin. Sakın şeytanın peşinden gitmeyin…" ayetiyle vurgular. Peygamber Efendimiz de bir hadisinde Müslümanı: "Müslüman başkalarıyla iyi geçinen, kendisiyle iyi geçinilen kimsedir. Geçimsiz kimsede hayır yoktur." sözleriyle tarif eder. Dinimizin kavga, kıskançlık, nefret ve geçimsizlik gibi kötülüklerden uzak durmamızı istediğini ayrıca insanları incitecek davranışları yasakladığını Rabbimiz HUCURAT suresi 11. ve 12. ayetlerde şöyle açıklar: "Ey Müminler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın. Belki de onlar, kendilerinden daha iyidirler… Birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın. Biriniz diğerini arkasından çekiştirmesin…" Bu yasağı umursamamanın cezasının çok ağır olacağını Mevla'mız HÜMEZE 1'de: "Arkadan çekiştirmeyi, yüze karşı eğlenmeyi adet edinen herkesin vay haline!" buyurarak biz kullarını uyarır. Bununla birlikte dinimiz insanların yaşama hakkına büyük önem vermekte ve bir insanın yaşamasını sağlamayı bütün insanlığı yaşatmak gibi görmektedir. Bir insanı haksız yere öldürmenin de bütün insanları öldürmekten farksız olduğu vurgulanmaktadır. İşte MAİDE 32'de Yüce Mevla: "Kim bir cana veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya karşılık olmaksızın (haksız yere) bir cana kıyarsa bütün insanları öldürmüş gibi olur. Her kim bir canı kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur…" ayetiyle ilahi mesajını biz kullarına iletmiştir. İlaveten İSRA 33'teki: " Allah'ın muhterem kıldığı cana kıymayın…" mealindeki ayet ile Peygamber Efendimizin: "Her birinizin kanı ve malı ötekine haramdır." hadisi de insan hayatının kutsallığına dikkat çekmektedir. Altmış üç yılık ömründe merhameti, barışçı kişiliği ve affediciliğiyle örnek olan Rahmet Peygamberi Hz. Muhammed (SAV)i barışa teşvik eden birçok ayet bulunmaktadır. ARAF 199'da: "(Resulüm!) Sen af yolunu tut, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir." buyrulurken ENFAL 61'de: "Eğer onlar barışa yanaşırlarsa sen de yanaş." buyrulmaktadır. Zaten Peygamber Efendimizin hayatının her aşaması barışın en güzel örnekleriyle doludur. Yıllarca Müslümanlara zulmeden Mekkeli müşrikleri affetmesi, Uhut Savaşı'nda amcası Hz. Hamza'yı şehit eden zatı bağışlaması, Mekkeli müşriklerle savaşmaya can atan sahabesine: "Sabredin, ben savaşla emrolunmadım." diyerek barış ortamını tercih etmesi bunun en somut örnekleridir. Ancak, haksız yere bir devletin toprak bütünlüğüne, milletin canına, namusuna, malına, milli ve manevi değerlerine saldırı olunca savaş kaçınılmaz olabilir. Bu durumda Yüce Mevla BAKARA 190'da: "Size karşı savaş açanlara, siz de Allah yolunda savaş açın. Sakın aşırı gitmeyin, çünkü Allah aşırı gidenleri sevmez." buyurarak olası bir savaşta aşırılıktan kaçınmamız gerektiğini emreder. Bunca ayet ve hadisten anlaşılabileceği gibi biz Müslümanların yapması gereken şey, toplumda barış ve hoşgörü kültürünün yaygınlaşması için çaba harcamak; gıybet, alay, kavga, nefret gibi kötülüklerden uzak durmaktır.