<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif"">Şehrin insanının buluşma mekanı idi. Simge idi. Adına şiirler yazılmıştı. İnsanlar yeşil ağaçların altında kendilerine sunulan bir bardak çayın tadını çıkarırlardı. Dostlar buluşurdu. Sohbetler, edilir. Memleketin meseleleri tatlı, tatlı analiz edilirdi. Bir tatlı huzur almaya gelirdi insanlar. Uzaktan gelen çeşitli namelerle müzik sesleri kulağı okşardı. Kimi dinler, kimi içten içe söylerdi. Bazen parkın içinden gelen müzik sesine kimi zaman sinemadan gelen müzik sesi eşlik ederdi. Bir zamanlar tam karşısı Lise bahçesi idi. Lisenin çevre duvarının hemen yanında sıralı ağaçlar İstasyon caddesine doğru uzanırdı. Evet ağaç dedim, duydunuz mu? Şimdi yerinde yeller esen ağaçlar... Yaz günlerinde gölgesinde huzur bulduğumuz ağaçlar... İstasyon caddesi betona değil, ağaca teslim idi.</span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif"">Sivas, yiğidin bol olduğu şehirdir... Yiğit; kendine her alanda güvenilen, mert, açık sözlü, ayak oyunları bilmeyen; eline, beline, diline sahip olandır. Her zaman, Dürüst, bileğine, yüreğine sağlam insan demektir. Bu özellikleri taşıyan insanlara; bu ad verilir. Bu özellikleri taşıyan insanların çoğunlukta olduğu, yere; yiğidin bol olduğu yer, denir. Şehrim, bunu fazlasıyla hak ediyor.</span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif"">Yıllar geçse de geçen her zaman dilimi, şehrimize olan sevgiyi daha da artırıyor... O topraklarda; çocukluğumuz, gençliğimiz, geçmişimiz vardır. Yıllar sonra, şehrine ziyarete gelen bir gurbetçi de o hayallerle, şehrin cadde ve sokaklarında; hep eskideki sıcaklığı, dostluğu arar, durur. Telaşlı bir şekilde, tanıdık bir yüz arar. Yaşı çok ilerlemiş olanlar; kendilerine geçmişini hatırlatacak arkadaşları, mekanları, dostları bulamayınca; hüzünlenerek, etrafındakilere: ´´Ya hu kimseyle karşılaşamadım, tanıdık kalmamış, şehir değişmiş, Diyerek mırıldanır... O, mırıldanış da içerisinde hangi fırtınaların, ne şiddetinde koptuğunu o anı yaşayanlar, anlar. Aslında, geçen zaman ilerleyen yaşı ile birlikte, kendisine bir, çok şeyi de kaybettirmiştir. Şehrin sokaklarında onu bulamayınca; TERK EDİLMİŞLİĞİN, YALNIZLIĞIN, HATIRLANMAMANIN, EN ACI DUYGULARINI, Karlı bir kış günündeki ayaz kadar, iliklerine kadar hisseder... Yalnızlığına, döner...</span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif"">Bu şehrin sokaklarında; her insanın, acı, tatlı, kimi zaman sevinçli, kimi zaman hüzünlü; hatırladıkça heyecanlandıran, anıları vardır. Derin izler bırakan, kimi zaman hiç silinmeyen, hatıralar?</span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif"">Çocukluk ve gençlik yıllarımızın, her dakikasını, kimi zaman hatırlar gibiyim. NE KADAR ŞENDİK NE KADAR NEŞELİ... Evet, öyleydik... Küçük şeylerde büyük mutluluklar buluyorduk. Liseli yıllarımızın bitim tarihine kadar; takım elbisemiz, gayet gıcır deri ayakkabılarımız olmasa da sımsıcak dostluklarımız, herkesi kucaklayan sevgimiz vardı. Biz, birbirimiz için vardık, birbirimizi büyüttük. Kimi zaman bir topun peşinden koşarken aldığımız zevki, arkadaşlarımızla muhabbetin doyumuna ererek kutlardık. Hele maç sonrası, açılan bir ılıca gazozunun, serinliğini ve tadını anlatmak ne mümkün? Dudaklarda mırıldanılan türkülerin anlamı, her zaman faklıydı. Kimi aşk, kimi sevda, en çok da ayrılık ve gurbet türküleri...</span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif"">Memleketin en fazla göç veren şehri olunca, tesellimiz türküler olurdu. Hasretliğimiz kimi zaman kelimelere, kimi zaman sazın tellerine dönüşürdü. İşte O, nameler bizi alır, nerelere götürürdü. Bir bilseniz... Anadolu'nun bu yiğit şehri türkülerde de baş şehir olmanın, lider olmanın gururunu yaşıyor. Öyle ki, her haneden gurbete gitmiş bir insan vardır. Almanya'dan, Fransa'dan, Tüm Avrupa'dan, Arabistan'dan, İstanbul'dan, Ankara'dan, İzmir'den selam gelir, selam gider... Bu yolculuk hep devam eder, gider...</span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif"">BİR BULUT KAYNIYOR SİVAS ELİNDEN...</span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm"> </p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif"">GURBET ELDE BİR HAL GELDİ BAŞIMA...</span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif"">Yaşantımızın her karesinde; bir dostluk havası vardı. Paylaşmak en güzel şeydi. Okuldan kaçmalar, arkadaş için, yapılan fedakarlıklar vardı. Zamanın en büyük sosyal hayatı olan; Sinema kapılarında, paraları denkleştirmek için; imece usulü çalışırdık. Kimi zaman biraz cimri olan arkadaşların, ellerinden paralarını nasıl da borç olarak aldığımızı hatırlıyorum. Sinema salonunda arkadaşlara ikramda bulunmak; en büyük zenginlik ifadesiydi. SİNEMA ÇIKIŞINDA, FİLMLERİN ANALİZİ YAPILIRDI. Esas oğlanla, figüran ayrı değerlendirilirdi.</span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif"">ESEN SİNEMASI İLE TEKEL BİNASI ARASINDA, bulunan mekanda resimli romanları saati ile okutur, sinema parasını denkleştirirdik.</span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif"">Bayramlarımız vardı. Bayram değil, sanki bir düğün alayı gibi, oluşan zincirler; herkesin gönlünü almak adına çalmadık kapı bırakmazdı. Yaşlı, kimsesiz, gariban, hasta olanlar önceliğimizdi?</span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif"">ŞİMDİKİ GENÇLER GİBİ; TEKNOLOJİK İMKANLARIMIZ YOKTU. Amma, kocaman bir yüreğimiz, herkese yetecek sevgimiz, oynadığımızda zevk aldığımız; çemberimiz, cıncığımız, topacımız, taş oyunlarımız, kendi ellerimizle yaptığımız oyuncaklarımız vardı. Hele, kış günlerinde; balıksırtı, çıngıraklı kızaklar, son model araba demekti...</span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm"><em><strong><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,"sans-serif"">Devamı yarın...</span></span></strong></em></p>