?>
Bizim Zamanın Yanılgıları
Bizim Zamanın Yanılgıları
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:12pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">Kişioğlu zaman, mekân ve insan anlayışını hep kendi inancı, dünya görüşü ve hayata bakışıyla değerlendirir. Bu değerlendirme, haddizatında doğal bir durumdur. Fakat bilinmelidir ki, her günün, her olayın ve her zamanın kendine özgü hususiyetleri vardır. Binaenaleyh, hiçbir şeyin bire bir benzemediği mevzuları bir potaya sığdırmak ve bu minvalde değerlendirmeye tabi tutmak, bizleri doğru sonuçlara ulaştırmayacaktır. Doğrulara ulaştırmayacağı gibi firakımızı da, körükleyecektir. Bu sebeple, her söz ve eylem, kendi zamanı ve şeraitinde ele alınmalı ve bu veçhede hükme varılmalıdır.</span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"> </p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:12pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">Eskiye özlem ve tahassür, hemen her toplumda kendini sürekli ihzar eden bir davranıştır. Bu gelenek, bir hatıranın anımsanması ve duyguların paylaşılması minvalinde olduğu müddetçe, hayatın normalleri sayılır. Fakat insanların çoğu, mevcut zaman ile rabıta kurmakta zorlanınca, mazi güzellemesine sığınmayı tercih ediyor. Geçmişe dair anıların paylaşılması, onlardan ders çıkarılması ve nesillerin agâh olmasına vesile kılınması, pek güzeldir. Lakin mevcuda sürekli kara çalmak ve zaman-mekân-insan değişkenliğini görmezden gelmek, çilemizi azaltmıyor. Kifayetsizliğimizi billurlaştırmıyor. Aksine dirilmeye yeltenen nefesimizi kesiyor. Bu sebeple, son zamanlarda belli bir yaşa gelmiş yetişkinler tarafından sıkça kullanılmaya başlanan <em>“bizim zamanımızda”</em> ifadesi, gerçekliği un ufak eden ve ümüğümüze çöken prangalar haline dönüşüyor. Çünkü bu değerlendirme, mevcut halin anlaşılması, derinlemesine muhakeme edilen mevzuların zikredilmesi ya da insan onuru ve fıtratının emniyeti için kullanılmıyor, bilakis günlük yaşantının geçici hengâmesi üzerinden mukayeseye tabi tutuluyor. Hâlbuki akıl gerçekliğe, gerçeklik ise makul olana dayanır. Gerisi nefsidir…</span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"> </p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:12pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">Fertler ve cemiyetler güvenli, onurlu ve refah içinde olmak ister. Hayat meşgalesini de, bu meyanda yoğunlaştırır. Çünkü bireyin karakteri yaradan çok merhemi, tutsaklıktan çok hürriyeti ve tehlikeden ziyade emniyeti arzular. Yineleyerek ifade ediyorum ki, eskiye dair, insanın hilkatini ve içtimai yapının izzeti nefsini müdafaa etmek için örnekler gösterilebilir. Deveran eden dünyanın keşmekeşine yenik düşmemek üzere misaller verilebilir. Ancak nasıl ki, farklı coğrafyaların ve iklimlerin çiçeklerini mukayese etmek lüzumsuz bir uğraş ise, farklı zamanların yetiştirdiği insanlardan aynı tepkiyi beklemek ve aynı duyguyu hissetmelerini istemekte lüzumsuz, abesle iştigal ve mantık dışıdır. Yani makul gerçeklikten uzaklaşmaktır. Bugün bu ahenksizliği tanımlamak üzere sayısız misaller verilebilir. İşte bu misallerin çoğalması, kuşaklar arasında ki cana yakınlığı silip süpürüyor. Topluma can veren sular bulanıyor ve değerler fersizleşiyor. Kandillerimiz sönüyor ve milli güneşimizin ışıkları azalıyor…</span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"> </p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:12pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">İslam’ın nesilleri yetiştirme konusundaki anlayışı şudur; gençler yaşadıkları ve yaşayacakları zamana göre yetiştirilmelidir. O halde devşirme usulleri bir kenara bırakıp, aklın makul gördüğü bu bütüncül anlayışı tatbike gayret etmeliyiz. Zira kişioğlu, hangi seviyede donatılırsa, toplumun keyfiyeti de, o cihette olacaktır. Bu sebeple, kaliteli bireyin ve kifayetli toplumun husule gelmesiyle, devletin iş ve işlemleri de, zaman-mekân-insan gerçekliği dairesinde hareket edecektir. Çünkü kişinin ve toplumun emniyeti, devlet mefhumu ile sağlanır. O halde sadece kişiler değil, toplum ve devletin de biteviye değişiklikleri yakından takip etmesi lazım gelir. Esasen bu yeni bir tespit değil, dünya kurulduğu günden beri var olan bir hakikattir. Bu durumda, zamanın gerisinde kalmamak için zamana en asil bir şekilde kıymet atfeden değerler sistemini bihakkın idrake çalışmalıyız. Aksi halde değişim ve tahavvülden yüz çevrilmesi, ya da görmezden gelinmesi, yeni sorunları doğuracağı gibi, kişi-toplum-devlet uyuşmazlığını da, derinleştirecektir. Bu hususa değinmemizin sebebi, ara ara devlet işlerinde de <em>“bizim zamanımızda”</em> denildiğine şahit olmaktayız. O zamanın devleti o vaktin şartlarıyla hüküm sürdü, fakat bugünün zamanı farklı işlemektedir; imkânlar ve algılar başka mevzulara kaymış durumdadır. İstikbalde de bu değişim, seğirterek devam edecektir. Haliyle zamanla birlikte yürüyebilmenin en önemli şartı, bu ayrıntıları hassasiyetle takip etmektir; diğer türlü davrananlar ise, huzursuzluklarıyla hem kendi ömrünü, hem de ait olduğu toplumun ve devletin ömrünü tüketir dururlar. </span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"> </p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:12pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">Özünü bilen bir yüreğin her işte maksadı, üzüm yemek olmalıdır. Yani rıza-ı ilahidir. Yoksa bağcıya dayak atmak, ekseriyetin yaptığı süfli bir harekettir. Üzüm yemek, zahmetli bir iş olduğundan, herkes kolay olana tevessül etmekte ve haksız yere tenkide sarılmaktadır. Tenkit etmek, kolaycılığın zehridir. Bu nedenle, eleştirmek için emek vermeye, zaman harcamaya ve anlayış göstermeye hacet yoktur; bilgisizlik, hazımsızlık ve boş boğazlık yeterlidir. Zamanı anlamak için ise okumak, araştırmak, düşünmek ve aklın kalple sürekli irtibat halinde olması gerekir. İslam toplumları, son yüzyıllarda bu güzel hasletlerini (batı menşeili) maddi konfor meczupluğuna tercih ettikleri için, devr-i batıl münakaşasıyla birbirlerini yiyorlar. Fakat bir şeyler yapıyor ve öz muhitlerinde duruyormuş gibi, ameli bilgilerden uzakta nazari bilgilerle birkaç hamasi ifade kullanarak, acziyetlerinin vebalini <em>“bizim zamanımızda”</em> ifadesi ile yeni neslin üzerine yüklüyorlar. Fakat bilinmelidir ki, bu sefillik akli değildir, kalbi değildir ve dahi adil değildir… </span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"> </p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:12pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">İslam beldelerinde, bu kadar üniversitenin, caminin, araştırma merkezinin, okulun, mecmuanın, muharririn, müellifin, mütefekkirin ve münevverin olmasına rağmen, ilmi, zihni ve fikri açıdan kendi vasatının altında kalınmasının efsunlu bir tarafı yoktur. Çünkü ilmin, gayretin ve zamanın dilini gerçeklik tasavvuruna göre değil, kendi nefsi çöküntülerimize, müntesibi bulunduğumuz coğrafyanın, partinin, derneğin ya da platformların alâmetifarikasına göre yorumluyoruz. Çoğu kez de hakikatleri tevil ediyoruz. Bunun sonucunda da parçalanmışlığın ıztırabıyla mahalli kalıyoruz. </span></span></p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"> </p>
<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:12pt"><span style="font-family:"Times New Roman","serif"">Açıkça görülmektedir ki, zaaflarımızın ve perişanlığımızın sebebi: Günümüzün gerçeklerini ve geleceğin hayretlerini ziyadesiyle tahlil edememektir. Son birkaç asırdan beri süregelen ve maalesef bugün dahi dilimize pelesenk olan şikâyet ve yakınmalar, <em>“bizim zamanımızın yanılgıları”</em> olarak, İslam’ın o büyük siyaset anlayışına balta vurmaya devam etmektedir. Bu hezeyanlardan kurtulmanın üç önemli yolu vardır: Birincisi <em>“Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu”</em> ayet-i celilesini düşünerek ve teemmül ederek fehmetmek, ikincisi <em>“ilim müminin yitik malıdır”</em> hadisi çerçevesinde zihnen, fikren ve bedenen sefere çıkmak, üçüncüsü ise, keşf-i kadim seferinde galat-ı meşhurları bir bir ayıklamaktır.</span></span></p>
YAZARIN DİĞER YAZILARI
-
Yüz Yıllık Sabitemiz: Metodsuzluk
07-03-2022
-
Kim Bulacak Bu Sırrı
28-02-2022
-
Kendimize Benzemeyen Kendimiz
21-02-2022
-
Yapay Doğallık
14-02-2022
-
Bizim Zamanın Yanılgıları
22-01-2022
-
Türkçenin Veçheleri 2
14-01-2022
-
Türkçenin Veçheleri 1
16-12-2021
-
Vahşi Düzenin Kitapları
09-12-2021
-
Şiir ve Zaman
02-12-2021
-
Gerçekleri Konuşmayın
12-11-2021
-
Şartlı Eğitim
04-11-2021
-
Demeyeyim Demeyeyim Diyorum Ama…
20-10-2021
-
Vazgeçilmez Kötümüz
15-10-2021
-
Çöplerin Kaptanları
08-10-2021
-
Yıkılan Şehirler (Kültür ve Medeniyet Notları)
23-09-2021
-
Bir Koltukta İki Karpuz
08-09-2021
-
Vakt-i Cesaret
25-08-2021
-
Komşuda Pişmiyor, Bize De Düşmüyor
29-07-2021
-
Enderun’dan Gaybûbete
10-07-2021
-
CAN ÇEKİŞEN MAÂRİF
03-07-2021
-
Köstebekgiller
17-06-2021
-
Ruhu Çırpılmış Şehirler
10-06-2021
-
İlmin Meydanında Yoksul Müslüman
02-06-2021
-
Aşkın Civarındayız
26-05-2021
-
Timsalin Tılsımı
19-05-2021
-
Tenâkuz Boşluğundaki Ölüm
17-05-2021
-
İçime Seyahat: Karmaşa
07-05-2021
-
Numarasız Gözlük
28-04-2021
-
Döneğe Kapılmak
21-04-2021
-
Ağustos Böceği
15-04-2021
-
Yeni Bir Gün Seçeneği
08-04-2021
-
Bu Memleketten Çok Şey Olur
31-03-2021
-
Hayatımız Mesela
24-03-2021
-
Kaosun İstikrarı
20-03-2021
-
Görünen Köy Kılavuz İster
10-03-2021
-
Demokratik Savaş Tohumları
03-03-2021
-
Fikri Cemre
25-02-2021
-
Ağlamanın Biçimi
15-02-2021
-
İçimizdekilerin Anatomisi
09-02-2021
-
Tamahın Zindanı
01-02-2021
-
Terk Eden Kurtulur Ya Da Boğulur
25-01-2021
-
Hissi Cemre
13-01-2021
-
El Ne Der
07-01-2021
-
Güçlüler ve Haklılar
31-12-2020
-
Mihenk Taşı
23-12-2020
-
Bilimsel Satılıklar
09-12-2020
-
Kalıplara İsyan
05-11-2020
-
Kavgacı Türkler
21-10-2020
-
Tezat Yumağı
15-10-2020
-
Sinemizdeki İltihap
08-10-2020
-
Misket
30-09-2020
-
Milli Muhalefet
24-08-2020
-
Fırsatçı Soytarılar
04-06-2020
-
Türkün Ruh Kökü
29-05-2020
-
Nasipsizler
15-05-2020
-
Kuşlar Yuvada, Atlar Ahırda, İnsanlık Nerde
06-05-2020
-
Üçüncü Haçlı Seferleri: Cumhuriyet Öncesi
27-04-2020
-
Gayrı Milli Muhalefet
06-04-2020
-
Delilerin İtibarı
26-03-2020
-
İslamın Müslümanları
18-03-2020
-
Tarih Dersleri
11-03-2020
-
İspatlı Yalan
28-02-2020
-
Teşekkür Borcu
19-02-2020
-
İnan Dost
13-02-2020
-
Neler Oluyor Burada
06-02-2020
-
Devlet
30-01-2020
-
Beyaz Enteller
23-01-2020
-
Sözün İstikameti
15-01-2020
-
Gafletli Şuur
01-01-2020
-
Yakın Gözlüğü
30-12-2019
-
Bir İkiden Büyüktür
14-12-2019
-
Allah, İnsan, Hata Ve Af
29-11-2019
-
Turan Ülküsünün Girizgâhı
20-11-2019
-
Tedbir ve Korkaklık
02-11-2019
-
Dikenler ve Güller
19-10-2019
-
Banane Amerikadan
11-10-2019
-
Endamsız Salgın
04-10-2019
-
Pasta Yoksa Birbirimizi Yiyelim
27-09-2019
-
Ahh Ah!..
13-09-2019
-
Sadece Seyrediyoruz -2-
07-09-2019
-
Sadece Seyrediyoruz
06-09-2019
-
Kurumsal Dedikodu
30-08-2019
-
Şaplakçılar
08-08-2019
-
YOBAZ BAYKUŞLAR
18-07-2019
-
HAYALLERİMİZ ÇÜRÜYOR
12-07-2019
-
Yetişkinler Nereye Gidiyor
04-07-2019
-
Neden Böyle Oldu Furyası
27-06-2019
-
Müslüman Saati -2-
20-06-2019
-
Müslüman Saati
19-06-2019
-
Olmayan Ülkenin Pastacıları -2-
13-06-2019
-
Olmayan Ülkenin Pastacıları
12-06-2019
-
Ömerler Hıdır Oldu
30-05-2019
-
Dünya Vatandaşlığı -2-
25-05-2019
-
Dünya Vatandaşlığı
24-05-2019
-
Estetiğin Köy Hali
17-05-2019
-
Kutuplaşacağız
10-05-2019
-
Sağım Solum
02-05-2019
-
Köhne Aydınlar
25-04-2019
-
Zaman, Mekân ve İnsan
17-04-2019
-
Safları Sık Tutalım
03-04-2019
-
Kilisenin Masum (!) Çocukları (2)
29-03-2019
-
Kilisenin Masum (!) Çocukları
28-03-2019
-
Yok Oluşun Başlangıcı
22-03-2019
-
Akıl Düzeni
15-03-2019
-
Millet Şahsiyeti
28-02-2019
-
Değerlerimiz
20-02-2019
-
Adi-L-Tablolar
15-02-2019
-
Vazife Bozgunu
07-02-2019
-
Muhalefet Ahlakı
30-01-2019
-
Şiir ve Zaman
23-01-2019
-
Milli Beka: Suriyeli Göçmenler -2-
18-01-2019
-
Milli Beka: Suriyeli Göçmenler -1-
17-01-2019
-
Milli Beka: Suriye´de ABD, PKK ve İsrail Üçgeni
09-01-2019
-
Huzursuz Beyinler
03-01-2019
-
Kitapsız Okurlar
26-12-2018
-
Sanat
19-12-2018
-
Kucağa Oturup Sakal Yolanlar
12-12-2018
-
Sükût ve Esrarı Tüm Devirler?
05-12-2018
-
Dostluk Üzerine
28-11-2018
-
Şucular ve Bucular
21-11-2018
-
Varlığın Yok Hali
14-11-2018
-
Kadın Mühim, Aile Ehemdir
07-11-2018
-
İctimai Sulhun Ehemmiyeti
31-10-2018
-
Türklük, Irk Mı Millet Mi?
24-10-2018
-
Taner Abi Yazdıkların Doğrudur
17-10-2018
-
Işıldayan Dönekler
10-10-2018
-
Tıyniyet ve Mücadele
03-10-2018
-
Gençler Biraz Daha Gayret
26-09-2018
-
Menfaatin Yolu Düzdür
19-09-2018
-
Yönetemeyenler
12-09-2018
-
Moda: Teşhircilik ve Yokoluş
05-09-2018
-
Kendinden Büyük Tek Ülke: Türkiye
25-08-2018
-
Sadakat Mi Sefil Kölelik Mi?
15-08-2018
-
Acillerin Dünyası
01-08-2018
-
Haritanın Ufku
25-07-2018
-
Çirkinler ve Artistler
18-07-2018
-
SES GETİREN ÖLÜMLER 1
11-07-2018
-
ZAMANA KARŞI 1
04-07-2018
-
TEK İNANIŞ
27-06-2018
-
KİFAYETSİZLER VE MUSALLA
20-06-2018
-
DAVA ERLERİ
13-06-2018
-
MAHSUN VATAN DOĞU TÜRKİSTAN
06-06-2018
-
ENDÜLÜS
30-05-2018
-
ZÜBÜK KARDEŞLİĞİ
23-05-2018
-
YEDİ NEFES, BİR AYASOFYA
16-05-2018
-
DANSÖZLER VE OYNAŞLARI
09-05-2018
-
VARSAYIM KÖLELERİ
02-05-2018
-
KİTAPLAR VE MABEDLERİ
25-04-2018
-
HATT-I MÜDAFAA YOKTUR, SATH-I KARDEŞLİK VARDIR?
17-04-2018
-
EMEKSİZLERİN GENÇLİĞİ
11-04-2018
-
EĞRİLER ÜLKESİNİN MÜTEŞABİH DOĞRULARI
04-04-2018
-
NAZARLAR VE KURUMLAR (ÜNİVERSİTE)
28-03-2018
-
BEDELSİZ HASLET EDEB
27-03-2018