?>

DAHA NE KADAR?

Ahmet Hasdemir

10 ay önce

Bir ay içinde bu kaçıncı baskın, daha kaç yiğidimizi kurban vereceğiz, anaların yüreklerine daha ne zamana kadar kor düşmeye devam edecek, millet olarak da ne kadar bu acıya katlanacağız? Demir yumruğu masaya vurup, “yeter artık bu milletin evlatlarına yaptığınız, topraklarımızı kana buladınız, lanet olsun hepinize, defolun gidin!” diyecek, top yekûn mücadele edecek bir yiğit çıkmayacak mı? Tam kırk yıl oldu, Şırnak’ta asker idim, bugün üs bölgeleri basılıyor, şehit veriyoruz, o gün de karakollarımız basılıyor, şehitlerimiz oluyordu. Alay karargâhında görevli idim, gün geçmezdi ki karakollarımıza yapılan baskınlarda ya şehidimiz olurdu ya da yaralı gazilerimiz. Kaç fidanımızın cenaze töreninde gözyaşlarıma engel olamadım, ağladım, kırk yıl geçmiş, bu hüznü yine yaşıyorum ve hala ağlıyorum. Allahım ne bitmez savaşmış, kırk yıldır on binlerce canımız gitti, biz bir türlü lanet düşmanın köküne kibrit suyunu dökemedik. Dün terörle mücadele acemi erlerle yapılıyor deniliyordu ondan vazgeçildi, bugün profesyonellerle yapılıyor deniliyor, yine kayıp veriyoruz. Bir yerde hata yapıyoruz ama nerede? Biz devlete onun yetiştirdiği savunma uzmanlarına akıl verecek değiliz ama giden canlar bizden gidiyor, şehidimin tek teline bin düşman yok edilse, yeter demem. Bu duygularımı milliyetçi hislerimle yazıyorum, ben milliyetçiyim. Ruh yapıma gömülmüş, içime sinmiş olan tarihim, geçmişim, varlıklarından iftihar ettiğim atalarımdan dolayı yazıyorum. Kafatası milliyetçisi değil, bu içgüdüsel bir durum, binlerce yıllık geçmişin kodlarıma işlendiği genetik bir durum benim ki. Ben Müslüman bir Türküm, inandığım din “vatan sevgisi imandandır” der. Vatan denilen toprak parçası Müslümanların ortak evidir. Onu korumak ve muhafaza etmek ise Müslümanların ortak görevidir. Peygamber Efendimiz (asm) Medine’ye hicret edince, orada bulunan Yahudilerle bir anlaşma imzalamıştır. Bu anlaşmada geçen önemli maddelerden biri de "vatanları olan Medine’ye bir saldırı olursa beraber savunma yapacakları" konusuydu. Demek ki vatanımızı korumak için gayri müslimlerle bile anlaşma yapılabilir ve vatan ne pahasına olursa olsun korunması gerekir.  Bu kadar net bir örnek varken,  bu vatanın her nimetinden faydalanacaksın, hem de müslüman kimliğinle ben kürdüm deyip silaha sarılıp, düşmanla bir olup, müslüman kardeşine silah sıkacaksın. Bunun affı olmaz, vatana ihanetin karşılığı ölümdür, Mehmetçiğe karşı olanların ne arazide, ne şehirde ne de Mecliste yaşama hakkı olmamalıdır. Bu vatanı biz çöpte bulmadık, milyonlarca Anadolu evladının canları karşılığında kurulmuş kutsalımızdır. Bu kutsalımızı ne sahada ne de Mecliste kimsenin çiğnemeye hakkı yoktur. Kimseden çekinmeden Meclistekilerden başlayarak, öncelikle maddi destekleri keserek, sonrada konuştuklarıyla yaptıkları terör desteğini cezalandırarak Meclisi temizlemeliyiz.  Terörün Meclis ayağı kesinlikle iptal edilmeli, demokrasilerde terörü desteklemek yoktur, teröre karşı ortak mücadele vardır. Daha sonra da hem yurt içinde hem de yurt dışında son zamanlarda oldukça başarılı devam eden terörle mücadeleyi ara vermeksizin, amansız bir şekilde devam etmeliyiz. Asıl beka meselemiz bu olmalı. Ülkemizin güvenliği her şeyden önemlidir. Demir yumruğumuz Cumhurbaşkanımız olmalı, yetkiyi millet ona verdi, uzun süredir tam yetki onda. Fazla geç kalınmadan her konuda yok edici darbe bir an evvel vurulmalı. “Her ülkenin terör sorunu var, bizden daha kötü durumda olanlar var” diyenlere tahammülüm yok,  kabul edemem, tümünden redderim. Hele vatan, millet düşmanlarına kırmızı halı serenlere karşı içimde biriken kin ve nefreti kelimelerle hiç anlatamam. Vatanları için canlarını veren şehitlerimizi rahmet ve minnetle anarken M. Akif’in gözlerimizi yaşartan dizeleriyle bitireyim yazımı, aziz ruhları şad olsun      Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber, Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.   (Makber: Mezar / Ağuş: Kucak)
YAZARIN DİĞER YAZILARI