?>
Delilerin İtibarı
Ülkemizde, delillerin ve meczupların ziyadesiyle ilgi ve itibar görmesinin üzerinde, uzun müddettir düşünmekteyim. Bu durumdan kat´î bir sonuç çıkarmak mümkün değildir, lakin şu bir buçuk asırlık geçmişimiz üzerinde fikir teatisinde bulunduğumuz da, delilerle karşımıza iki husus çıkmaktadır; birincisi Türk milletinin engin merhameti, ikincisi ise tekdüze bir düşünce, hayat tarzı ve insan tipinden sıkılan fıtratın, nev-i şahsına münhasır bir kişiliği özlemesidir. Yüce Kitabımız Kur´an-ı Kerim´de ?Allah, bir sivrisineği, ondan daha da ötesi bir varlığı örnek olarak vermekten çekinmez?? (Bakara Suresi 26. Ayet) buyurmaktadır. Bizde buradan mülhem, bazı hakikatlerin izahı için, deliliğin misalini tercih ettik.
Tanzimat fermanıyla başlayan değişim ve dönüşüm, bu toprakların insanını ekseriyetle özünden uzaklaştırmaya sevk etmiştir. Çünkü ıslahat ve çözüm adına sunulan reçetelerin membaı, bizimle hemen hiç ortak değeri olmayan garbın yeni dünyasından alınmaktaydı. Osmanlı´nın son dönemlerine damgasını vuran batı üstünlüğünü kabullenme ve bu sayede hayranlık duyma hastalığı, sadece Anadolu insanını değil; tüm İslam dünyasını da, etkilemiştir. Bu nedenle Tanzimatçıların, Islahatçıların ve bunun meyvesi olan ittihatçıların niyetleri ne olursa olsun, uygulamaları neticesinde büyük bir olumsuz tablo ortaya çıkmıştır. Bu elim manzara nedeniyle, tüm İslam coğrafyasının vebalini almışlardır. Zira farklı yerlerde ve toplumlarda mahallî ayrışmalar olsa bile, umumiyetle herkesin gözü İstanbul üzerindeydi. İstanbul dirayet gösterip önce kendi ıstırabını dindirmesi, sonra da dalga dalga etrafına huzur ve saadet salgılaması beklenirken; aksine kabuğuna çekilip, gönül coğrafyasına ?ne haliniz varsa görün? anlayışına bürünen Ankara´ya dönüşmüştür.
Yeni Türk Devleti, Anadolu topraklarında farklı bir sistem ile devam ederken, kapılarını dış dünyaya kapatmayı tercih etmiştir. Özellikle tarih boyunca bize en çok ihtiyacı olan Orta Asya´daki Türk boylarına mensup soydaşlarımızla, sudan çıkmış balığa dönen İslam toplumları hâmîsiz ve çaresiz bırakılmıştır. Bu durum başka bir bahiste ayrıntısıyla ele alınması icap eden uzun bir meseledir, lakin geçmişe hor gözle bakıp, yeni bir tarih, yeni bir gelecek ve yeni bir perspektif oluşturalım derken, yenilenme adına birçok temel hatayı devlet eliyle yapılmıştır. Bunlardan biri de, herkesin aynı fikre, aynı fırkaya, aynı kavme ve aynı hayale zorlanması olmuştur. Tanzimat´la başlayan tek tip insan modeli, Cumhuriyeti´nin resmi uygulaması haline gelmiştir. Özellikle geri kalmışlığımızın nedenlerini diline pelesenk eden sözümona aydın ve bürokrasi ekâbirleri, ne yazık ki bilim, teknoloji ve bilgi adına ithal birkaç müessese haricinde bir arpa boyu yol alamamıştır. Terakki için batı gibi inanmak, batı gibi düşünmek ve batı gibi yaşamak çareleri ameliyat masasındaki milletimizi iyileştirmek yerine; kötü bir estetik ile dışını değiştirip içini kan ağlar vaziyete dönüştürmüştür. Gelinen noktada muasır medeniyet diye öykündüğümüz garbın fikri, alfabesi, kıyafeti hâsılı hemen her hususu taklit edilmiş, ancak ilmi terakki konusunda tosbağa hızında kalınmıştır. En acınacak yanımız ise bütün yurttaşların kurulu saat gibi olması istenmiştir. Bu süreçte farklı renkte ve tonda konuşan ve düşünmek isteyenler ise tecrit edilmiş ve hatta hapishanelere ve idam sehpalarına kadar götürülmüştür. İnsanların maharetine veya çehrelere güzellik katan gamzelere aldırış edilmeden, herkese aynı maske giydirilmiş ve bu uygulamalar da sehven değil, kasten yapılmıştır. Devletin kurallara uyması için aldığı tedbirler başka, bütün manzaralara aynı pencereden bakılmasını mecbur kılmak başkadır. Hâlbuki irticanın mendebur sebeplerinin sıraya dizildiği, gulyabani kâbusların son bulduğu ve geleceğin şarkılarının sazende ve hanendelerin koro halinde söylemeye başlandığı haykırılmaktaydı. Sonuç ise herkesin vicdanındadır.
Sonra bir baktık ki, dilimiz ezberlenmiş kelimelerin dışına çıkamamış ve ufkumuz adet haline gelmiş sınırlarda kalmış. Bu nedenle müspetliğin çatpat rastlandığı bir buçuk asır sonunda toplumun en renkli simalarının deliler ve meczupların olması şaşırtıcı değildir. Zira delilerin en önemli özelliği şu çirkinleşmiş dünyanın günahlarını üzerinde taşımadan hareket etmeleri ve konuşmalarıdır. Herhangi bir hesap yapmadan hakikati olduğu gibi zikretmeleridir. Yapılması veya yapılmaması gerekenleri temiz bir kalp ve ari bir dille ifade etmeleridir. Alışılmışın dışında meselelere ayna tutmaları, düşlerini insanlarla paylaşmaları ve şiir gibi sade olmalarıdır. Cesaret sergilemeleri, baharı hissetmeleri ve herkesle aynı tonda konuşabilme özgürlüğünü yaşamalarıdır. Mancınık gibi görünmeden taş atanlardan değil, doğruluğa tecessüm etmiş şekilde hissettiklerini konuşabilmeleridir.
Deliler ve meczuplar her kesime selam veren ve her dünya görüşünde olan insanlarla amaçlı yahut amaçsız vakit geçirebilmektedir. Rengârenk mutluluklarının ardında, aklını sayısız tedirginliğe tutsak etmeden hürce yaşamaları yatmaktadır. Peki, hangimiz içinde bulunduğumuz aidiyet zincirinin dışına çıkabilir ve başka fikirlerin mütalaasında da doğruların olduğunu söyleyebiliriz. Hemen yaftalanma ihtimaline karşı korkak ve ürkekliğimizin ezikliğini, delilere hayranlığımızla dışa vurduğumuz doğrudur. Onlar, yiğit ve özgür kartallar gibidir. Her tepeye konabilir ve her dağın üzerinde uçabilirler. Model aldıkları tek şey, tertemiz hisleridir. Bu sebeple habis duyguların ırağında, sevecenlik ve doğallık içerisinde toplumda el üstünde tutulur. İşte yinelemek gerekirse delilere olan bu alakamızın birinci nedeni milletimizin içerisinde bulunduğu merhamet, ikinci sebep ise şu tekdüzeliğe ve mengene gibi kalıplara sıkıştırılmaya isyandan dolayıdır. Söyleyemediğimiz nice lafları onların ağzında duyar, gösteremediğimiz tavırları da, yine delilerin kendine has afili raconlarında görürüz. Her köyün, her kasabanın ve şehrin bir veya birkaç özgür düşünen, tarafgirlik çukuruna düşmeden farklı bakabilen, zarafetçe telaffuz edebilen ehl-i fikir şahsiyetleri olmayınca; maalesef mecnunlardan medet umulmaktadır.
Belki de onları delirten, bizim akıllıca davrandığımızı zannetmemizdir. Kendi durumunun farkında olup özeleştiri yapabilen, bir şey söylendiğinde kinlenip hayatını onun üzerine kurgulamayan, kalıpların köleliğini yapmayan ve doğruları katıksız ifade eden bir delilerimiz kaldı. Bari onları kendimize benzetmeyelim, bırakalım öylece orijinal kalsınlar. Gerçi bazen kimin meczup kimin akıllı, kimin ucube ve kimin elit olduğu hususunda derin müphemliğe dalmaktayım... Ya siz...
YAZARIN DİĞER YAZILARI
-
Yüz Yıllık Sabitemiz: Metodsuzluk
07-03-2022
-
Kim Bulacak Bu Sırrı
28-02-2022
-
Kendimize Benzemeyen Kendimiz
21-02-2022
-
Yapay Doğallık
14-02-2022
-
Bizim Zamanın Yanılgıları
22-01-2022
-
Türkçenin Veçheleri 2
14-01-2022
-
Türkçenin Veçheleri 1
16-12-2021
-
Vahşi Düzenin Kitapları
09-12-2021
-
Şiir ve Zaman
02-12-2021
-
Gerçekleri Konuşmayın
12-11-2021
-
Şartlı Eğitim
04-11-2021
-
Demeyeyim Demeyeyim Diyorum Ama…
20-10-2021
-
Vazgeçilmez Kötümüz
15-10-2021
-
Çöplerin Kaptanları
08-10-2021
-
Yıkılan Şehirler (Kültür ve Medeniyet Notları)
23-09-2021
-
Bir Koltukta İki Karpuz
08-09-2021
-
Vakt-i Cesaret
25-08-2021
-
Komşuda Pişmiyor, Bize De Düşmüyor
29-07-2021
-
Enderun’dan Gaybûbete
10-07-2021
-
CAN ÇEKİŞEN MAÂRİF
03-07-2021
-
Köstebekgiller
17-06-2021
-
Ruhu Çırpılmış Şehirler
10-06-2021
-
İlmin Meydanında Yoksul Müslüman
02-06-2021
-
Aşkın Civarındayız
26-05-2021
-
Timsalin Tılsımı
19-05-2021
-
Tenâkuz Boşluğundaki Ölüm
17-05-2021
-
İçime Seyahat: Karmaşa
07-05-2021
-
Numarasız Gözlük
28-04-2021
-
Döneğe Kapılmak
21-04-2021
-
Ağustos Böceği
15-04-2021
-
Yeni Bir Gün Seçeneği
08-04-2021
-
Bu Memleketten Çok Şey Olur
31-03-2021
-
Hayatımız Mesela
24-03-2021
-
Kaosun İstikrarı
20-03-2021
-
Görünen Köy Kılavuz İster
10-03-2021
-
Demokratik Savaş Tohumları
03-03-2021
-
Fikri Cemre
25-02-2021
-
Ağlamanın Biçimi
15-02-2021
-
İçimizdekilerin Anatomisi
09-02-2021
-
Tamahın Zindanı
01-02-2021
-
Terk Eden Kurtulur Ya Da Boğulur
25-01-2021
-
Hissi Cemre
13-01-2021
-
El Ne Der
07-01-2021
-
Güçlüler ve Haklılar
31-12-2020
-
Mihenk Taşı
23-12-2020
-
Bilimsel Satılıklar
09-12-2020
-
Kalıplara İsyan
05-11-2020
-
Kavgacı Türkler
21-10-2020
-
Tezat Yumağı
15-10-2020
-
Sinemizdeki İltihap
08-10-2020
-
Misket
30-09-2020
-
Milli Muhalefet
24-08-2020
-
Fırsatçı Soytarılar
04-06-2020
-
Türkün Ruh Kökü
29-05-2020
-
Nasipsizler
15-05-2020
-
Kuşlar Yuvada, Atlar Ahırda, İnsanlık Nerde
06-05-2020
-
Üçüncü Haçlı Seferleri: Cumhuriyet Öncesi
27-04-2020
-
Gayrı Milli Muhalefet
06-04-2020
-
Delilerin İtibarı
26-03-2020
-
İslamın Müslümanları
18-03-2020
-
Tarih Dersleri
11-03-2020
-
İspatlı Yalan
28-02-2020
-
Teşekkür Borcu
19-02-2020
-
İnan Dost
13-02-2020
-
Neler Oluyor Burada
06-02-2020
-
Devlet
30-01-2020
-
Beyaz Enteller
23-01-2020
-
Sözün İstikameti
15-01-2020
-
Gafletli Şuur
01-01-2020
-
Yakın Gözlüğü
30-12-2019
-
Bir İkiden Büyüktür
14-12-2019
-
Allah, İnsan, Hata Ve Af
29-11-2019
-
Turan Ülküsünün Girizgâhı
20-11-2019
-
Tedbir ve Korkaklık
02-11-2019
-
Dikenler ve Güller
19-10-2019
-
Banane Amerikadan
11-10-2019
-
Endamsız Salgın
04-10-2019
-
Pasta Yoksa Birbirimizi Yiyelim
27-09-2019
-
Ahh Ah!..
13-09-2019
-
Sadece Seyrediyoruz -2-
07-09-2019
-
Sadece Seyrediyoruz
06-09-2019
-
Kurumsal Dedikodu
30-08-2019
-
Şaplakçılar
08-08-2019
-
YOBAZ BAYKUŞLAR
18-07-2019
-
HAYALLERİMİZ ÇÜRÜYOR
12-07-2019
-
Yetişkinler Nereye Gidiyor
04-07-2019
-
Neden Böyle Oldu Furyası
27-06-2019
-
Müslüman Saati -2-
20-06-2019
-
Müslüman Saati
19-06-2019
-
Olmayan Ülkenin Pastacıları -2-
13-06-2019
-
Olmayan Ülkenin Pastacıları
12-06-2019
-
Ömerler Hıdır Oldu
30-05-2019
-
Dünya Vatandaşlığı -2-
25-05-2019
-
Dünya Vatandaşlığı
24-05-2019
-
Estetiğin Köy Hali
17-05-2019
-
Kutuplaşacağız
10-05-2019
-
Sağım Solum
02-05-2019
-
Köhne Aydınlar
25-04-2019
-
Zaman, Mekân ve İnsan
17-04-2019
-
Safları Sık Tutalım
03-04-2019
-
Kilisenin Masum (!) Çocukları (2)
29-03-2019
-
Kilisenin Masum (!) Çocukları
28-03-2019
-
Yok Oluşun Başlangıcı
22-03-2019
-
Akıl Düzeni
15-03-2019
-
Millet Şahsiyeti
28-02-2019
-
Değerlerimiz
20-02-2019
-
Adi-L-Tablolar
15-02-2019
-
Vazife Bozgunu
07-02-2019
-
Muhalefet Ahlakı
30-01-2019
-
Şiir ve Zaman
23-01-2019
-
Milli Beka: Suriyeli Göçmenler -2-
18-01-2019
-
Milli Beka: Suriyeli Göçmenler -1-
17-01-2019
-
Milli Beka: Suriye´de ABD, PKK ve İsrail Üçgeni
09-01-2019
-
Huzursuz Beyinler
03-01-2019
-
Kitapsız Okurlar
26-12-2018
-
Sanat
19-12-2018
-
Kucağa Oturup Sakal Yolanlar
12-12-2018
-
Sükût ve Esrarı Tüm Devirler?
05-12-2018
-
Dostluk Üzerine
28-11-2018
-
Şucular ve Bucular
21-11-2018
-
Varlığın Yok Hali
14-11-2018
-
Kadın Mühim, Aile Ehemdir
07-11-2018
-
İctimai Sulhun Ehemmiyeti
31-10-2018
-
Türklük, Irk Mı Millet Mi?
24-10-2018
-
Taner Abi Yazdıkların Doğrudur
17-10-2018
-
Işıldayan Dönekler
10-10-2018
-
Tıyniyet ve Mücadele
03-10-2018
-
Gençler Biraz Daha Gayret
26-09-2018
-
Menfaatin Yolu Düzdür
19-09-2018
-
Yönetemeyenler
12-09-2018
-
Moda: Teşhircilik ve Yokoluş
05-09-2018
-
Kendinden Büyük Tek Ülke: Türkiye
25-08-2018
-
Sadakat Mi Sefil Kölelik Mi?
15-08-2018
-
Acillerin Dünyası
01-08-2018
-
Haritanın Ufku
25-07-2018
-
Çirkinler ve Artistler
18-07-2018
-
SES GETİREN ÖLÜMLER 1
11-07-2018
-
ZAMANA KARŞI 1
04-07-2018
-
TEK İNANIŞ
27-06-2018
-
KİFAYETSİZLER VE MUSALLA
20-06-2018
-
DAVA ERLERİ
13-06-2018
-
MAHSUN VATAN DOĞU TÜRKİSTAN
06-06-2018
-
ENDÜLÜS
30-05-2018
-
ZÜBÜK KARDEŞLİĞİ
23-05-2018
-
YEDİ NEFES, BİR AYASOFYA
16-05-2018
-
DANSÖZLER VE OYNAŞLARI
09-05-2018
-
VARSAYIM KÖLELERİ
02-05-2018
-
KİTAPLAR VE MABEDLERİ
25-04-2018
-
HATT-I MÜDAFAA YOKTUR, SATH-I KARDEŞLİK VARDIR?
17-04-2018
-
EMEKSİZLERİN GENÇLİĞİ
11-04-2018
-
EĞRİLER ÜLKESİNİN MÜTEŞABİH DOĞRULARI
04-04-2018
-
NAZARLAR VE KURUMLAR (ÜNİVERSİTE)
28-03-2018
-
BEDELSİZ HASLET EDEB
27-03-2018