Etrafımıza baktığımızda, akıl ve ruh sağlığımızın her geçen gün biraz daha bozulduğunu rahatlıkla görebiliyoruz. Son yıllarda sosyal medyanın bağımlılık yapıcı etkisi ve moral bozucu içerikleri, haber kanallarının hiç bitmeyen iç karartıcı yoğun gündemi, işte, evde, okulda ve sokakta karşılaştığımız sorunlar ve yaşamın getirdiği diğer zorluklar toplumsal dengemizi iyice sarsmış durumda. Akıl ve ruh sağlığımız büyük bir tehdit altında; tehlike çanları çalıyor.
Almanya’nın önde gelen sigorta şirketlerinden biri tarafından yaptırılan bir ankete göre, Almanların üçte biri ruhsal hastalıklardan muzdarip. Ancak ABD, Türkiye ve Meksika gibi ülkelerde bu oran daha da yüksek. Almanların yaklaşık yüzde 31’i ruhsal bir hastalıkla mücadele ediyor. Bu oran, Çin ve Tayland’da da benzer seviyede. ABD, yüzde 40 ile ilk sıradayken Türkiye, yüzde 38 ile ikinci sırada yer alıyor. Bu veriler, sigorta şirketinin uluslararası kamuoyu araştırma şirketi Ipsos’a hazırlattığı “Ruh Sağlığı Raporu 2024” anketinden alınmıştır. Dünyayla birlikte dengemiz de giderek bozuluyor.
Günümüzde toplumda artan sosyal huzursuzluklar, ruh sağlığının önemini her zamankinden daha fazla gözler önüne seriyor. Çevremizde, davranışlarıyla kendine veya başkalarına zarar veren, toplumla uyum sağlamakta zorlanan birçok insan var. Giderek daha çok kişi, normların dışında görülen ve huzursuzluk yaratan davranışlarla etrafındaki insanlara zarar verir hale geliyor. Bu durum, aslında akıl sağlığının yalnızca bireysel değil, toplumsal bir mesele olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor.
Akıl sağlığı, yalnızca bireyin kendisiyle ilgili değildir; aynı zamanda sosyal çevresiyle kurduğu uyumun bir yansımasıdır. Bir birey, çevresiyle sağlıklı ilişkiler kuramadığında, bu durum yalnızca onun içsel dünyasında kalmaz. Etrafındakilere de yansır, huzursuzluk kaynağı haline gelir. Toplumun çoğunluğu, “normal” olarak görülen davranışlarla uyum içinde yaşamayan bireyleri anlamakta güçlük çeker. Örneğin, doğruyla yanlışı bildiği halde, dürtülerine yenik düşerek başkalarına zarar veren ya da kuralları çiğneyen psikopatik kişiler, günümüz toplumunda sıklıkla karşımıza çıkıyor. Sayıları o kadar çoğaldı ki, bunların topluma adaptasyonu zor ve toplumun dengesi için de oldukça tehlikelidir.
Psikopat kişilik yapısı, sosyal uyum açısından özellikle dikkat çekicidir. Psikopat bireyler, doğruyu yanlıştan ayırabilecek akıl sağlığına sahip olmalarına rağmen, empati eksikliği ve vicdan yoksunluğu nedeniyle başkalarına zarar veren eylemlerden çekinmezler. Bu kişilerin bazıları, zeki ve sosyal açıdan yetenekli olduklarından topluma adapte olmuş gibi görünür, hatta saygın konumlara gelebilir. Ancak derinlerde, başkalarını umursamayan ve kendi dürtüleri peşinde koşan bir yapıya sahiptirler. Bu, onları çevreleri için tehlikeli kılar. Bu tiplerden etrafta o kadar çok kişi var ki, insan korkmadan edemiyor.
Diğer taraftan toplumda artan stres, ekonomik belirsizlikler , hızla değişen ve ağırlaşan yaşam şartları da akıl ve ruh sağlığımızı zorlayan başlıca etkenlerdir. Bu şartlar altında birçok kişi, ruh sağlığını korumakta zorluk çekiyor ve çevresindekilerle uyumlu ilişkiler kurmakta güçlük yaşıyor. Etrafımızda, kendi yaşam mücadelesi içinde toplumun normlarına ayak uyduramayan, umutsuzluk ve kaygı içinde olan bireyler sürekli çoğalıyor. Bu da hem bireylerin kendi iç huzurlarını hem de toplumsal uyumu hızla bozuyor.
Toplumun huzurlu kalabilmesi için, akıl sağlığı konusuna daha fazla önem verilmesi gerekiyor. Sadece bireylerin değil, toplumun bütününün ruhsal sağlığını koruyacak önlemler alınmalı. Ruh sağlığı hizmetlerinin yaygınlaştırılması, insanların psikolojik destek almaktan çekinmemesi ve akıl sağlığı sorunlarına dair farkındalığın artırılması, bu konuda önemli adımlar olabilir. Özellikle çocukluk ve gençlik döneminde, bireyin ruhsal gelişimini destekleyecek sağlıklı bir çevre ve eğitim, bu tür sorunları en başında önlemeye yardımcı olacaktır.
Akıl öyle kıymetlidir ki, iyiye kullanıldığında rehber ve huzur kaynağıdır. İki dünya saadetine ulaşmak için en değerli pusuladır. Aklımız selim olmalı ki; hem sahibine hem de çevresine ışık tutsun, toplumun huzuruna katkıda bulunsun. Ruh sağlığı da akıl sağlığıyla beraber korunmalı ki, birey ve toplum dengede kalsın. Bu yüzden devlet ve millet olarak bu konuda seferber olmalıyız derken, ağzımızdan da duamız hiç eksik olmasın: “Allah’ım, sen bizim aklımıza mukayyet ol, onu bize nur kıl ve bizi her türlü cehaletten ve kötülüklerden koru.”