?>

FELAKETLERİN ÖĞRETTİKLERİ: 6 ŞUBAT DEPREMİ VE BOLU YANGINI

Prof. Dr. Vehbi ÜNAL

5 saat önce

Son dönemde ülkemizi derinden sarsan iki büyük felaket, toplum olarak afetlere hazırlık ve kriz yönetimi konusundaki eksikliklerimizi çarpıcı bir şekilde gözler önüne serdi. Kahramanmaraş merkezli 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki iki büyük deprem, 11 ili etkileyen yıkıcı etkisiyle ülkemizi ciddi şekilde sarstı. Resmi rakamlara göre 50 binden fazla vatandaşımızı kaybettik. Depremin insani boyutu daha da derin yaralar açmıştır. Geri döndürülemeyecek şekilde binlerce insan hayatını kaybetmiş, milyonlarca insan yaralanmış ve evsiz kalmıştır. Parçalanan aileler, derin travmalar ve yuvasını, işini, eşini, aşını, çocuğunu kaybeden milyonlarca insan bu felaketin acı sonuçlarıdır. Psikolojisi bozulan, hâlâ tedavi gören ve en ufak bir sarsıntıda bile ciddi travma yaşayan çocuklarımız da bu tablonun bir parçasıdır. 6 Şubat depremlerinin ekonomik boyutu ise resmi verilere göre Türkiye ekonomisine maliyeti 104 milyar doları bulmuştur. Deprem, bugünkü enflasyonun tek nedeni olmasa da ekonomiyi olumsuz yönde etkilediği kabul edilen bir gerçektir. Bu rakam, bizim gibi kalkınmakta olan ülkeler için oldukça büyük bir yük oluşturmaktadır. Deprem nedeniyle şehirlerin demografik yapıları kısmen değişmiş, ciddi göçler yaşanmış ve eğitim ile sağlık hizmetleri olumsuz etkilenmiştir. Ülkemizin hemen her bölgesi her an deprem riski ile karşı karşıya olmasına rağmen, bu gerçeği yeterince ciddiye almadığımız ortadadır. Duygusal bir toplum olmamız nedeniyle felaketler yaşandığında gerek devlet gerek bireyler olarak ani refleksler göstermekteyiz. Ancak bu refleksler genellikle tepkisel, heyecan verici ve geçici olup, devamlılık arz etmemektedir. Aradan geçen iki yıl içerisinde sanki bu olaylar hiç yaşanmamış gibi normal hayatımıza devam ediyoruz. Yani gereken dersleri çıkarmıyoruz. Devlet olarak en büyük eksikliklerimizden biri, kontrol mekanizmalarının süreklilik arz etmemesidir. Uzmanlar, mega kentte büyük bir depremin gerçekleşme ihtimaline sıkça dikkat çekerken, bu kritik durumun ilgili yöneticiler tarafından yeterince önemsenmediği izlenimi oluşmaktadır. Reklam bütçelerinin deprem bütçelerinden daha yüksek olması, bu konuda daha fazla hassasiyet gösterilmesi gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır. Üstelik bu durum yalnızca bir belediye ile sınırlı değildir; diğer belediyelerde de benzer sorunlar gözlenmektedir. Anadolu’da bile ırmak havzalarına hâlâ 10-15 katlı bina ruhsatlarının verilmesi ve dar alanlarda yüksek kat izni tanınması, depremin olası etkilerinin yeterince ciddiye alınmadığını net bir şekilde göstermektedir. Bu durum yalnızca belediye başkanlarının sorumluluğu mudur? Evet, öncelikli olarak onların sorumluluğunda olabilir, ancak diğer yetkililer ne zaman bu konuyla ilgilenmeye başlayacaktır? İmar işlerinin yalnızca belediyelerin yetkisine bırakılması, bu tür sorunların ranta dönüştürülmesine ve daha büyük sıkıntıların yaşanmasına neden olmaktadır. Diğer taraftan, Bolu’da yaşanan otel yangını faciası da toplum olarak içimizi yakan bir olay olmuştur. Bu olayda da benzer tepkiler verilmiş, eksikliklerin giderilmesine yönelik girişimlerde bulunulmuş, ancak birkaç yıl sonra bu olayın da unutulacağı açıktır. Yine eski tas, eski hamama dönüş yaşanacaktır. İnsanlar olarak bizler unutabiliriz, ancak devlet unutmamalıdır. Tüm toplu yaşam alanlarında öncelikli olarak tedbirler alınmalı, gerekli takipler ve kontroller süreklilik arz etmelidir. Yine bu faciada, sorumluluklar konusunda herkesin birbirini işaret etmesi de dikkat çekiyor. Aşçı şefi, şef müdürü, müdür muhasebeciyi, muhasebeci belediyeyi, belediye ise bakanlığı sorumlu tutuyor. Ancak tüm bu süreçte, milletin yaşadığı acılar devam ederken siyasi tartışmaların ön planda olması üzücü bir tablo oluşturmaktadır. Her iki olaydan çıkarılması gereken dersler ise şu şekilde özetlenebilir: Denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi, süreklilik arz etmesi ve denetimlerin sıkılaştırılması, Cezai yaptırımların caydırıcı olması, sorumlulukların net bir şekilde belirlenmesi ve gerektiğinde sorgulanması, Eğitim ve bilinçlendirme çalışmalarının yapılması, toplumsal farkındalığın artırılması ve medyanın bu doğrultuda etkin bir şekilde kullanılması, Teknolojik imkânların etkin ve verimli bir şekilde kullanılması, Şehirlerin imar planlarının ve imar revizyonlarının objektif bir şekilde değerlendirilmesi amacıyla tarafsız bir üst kurul oluşturulmalı ve bu kurulun onayı olmadan uygulamalara geçilmemelidir. Böylece şehirleşme süreçlerinde adalet ve sürdürülebilirlik sağlanabilir. Ayrıca beton yığını haline gelen nefes alamadığımız şehirlerde imar planları ve revizyonları yapılırken sadece deprem riski değil, diğer yandan psikososyal anlamda insanların(özellikle çocukların, gençlerin ve yaşlıların) iyilik haline katkı sunan yaşam alanları da dizayn edilmelidir. Toplumsal veya yerel meselelerde, değerlendirmeler siyasi kutuplaşma ve bölünmelerin etkisinde kalmadan, objektif ve çözüm odaklı bir yaklaşımla ele alınmalıdır. Bu, kısır döngülerden kurtulmanın ve sorunlara daha kalıcı çözümler üretmenin temel şartıdır. Deprem gibi doğal afetler ya da otel yangını gibi trajik olaylarda, sosyal medyada yayılan yalan haberler (baraj patladı yalanı)  ve yangın mağduru aileleri rahatsız edici söylemler ciddi bir sorun teşkil etmektedir. Bu nedenle, sosyal medya kullanımının denetlenmesi ve yalan haber yayanlara yönelik caydırıcı yaptırımların uygulanması gerekmektedir. Belediyeler, deprem riskine karşı kısa, orta ve uzun vadeli öncelikli bütçe planlamaları yapmalı ve bu planlamalar merkezi hükümet tarafından sıkı bir şekilde denetlenmelidir. Ayrıca, bu bütçelerin etkin kullanımı ve şeffaflığı sağlanmalıdır. Unutulmamalıdır ki ne kadar iyi yasal/hukuki düzenlemeler yapılırsa yapılsın, bunlar hayata geçirilmediği sürece anlamını yitirmektedir. Bu acı olaylar, toplum olarak felaketlere karşı hazırlıksız olduğumuzu ve sistemli bir yaklaşım benimsemediğimizi göstermektedir. Geçici tepkiler yerine kalıcı çözümler üretmeli, denetim mekanizmalarını güçlendirmeli ve toplumsal bilinci sürekli canlı tutmalıyız. Ancak bu şekilde gelecekte benzer acıların yaşanmasının önüne geçebiliriz. Her iki olayda da hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Rabbim böyle felaketleri bir daha yaşatmasın.
YAZARIN DİĞER YAZILARI