Önceden gazetelerde üçüncü sayfa haberleri olarak bilinen olaylar, artık haber ajanslarının ilk haberi olarak görüntülenmektedir. Toplumda gittikçe şiddete meyyal, patlamaya hazır bir öfke zirvesi yaşanmaktadır. Bu durum istenmeyen cinayete varan olaylar olarak karşımıza çıkmaktadır.Aile içerisindeki şiddet almış başını gidiyor... Gün geçmiyor ki; bir acı haberle karşılaşmayalım. Önceliği eş anlaşmazlıkları, boşanma durumları, almaktadır.Yasa koyucu bu nafaka konusunu bir an önce hallatmelidir. Parçalanmış aileler, bir sorun olarak ortada durmaktadır.İnsanımızın, işlediği vahşi suçlar toplum gündemine oturdu. İster, istemez ne oluyor? Diye kendi kendimize sormamız gerekiyor. İnsanımız bir bunalımın içerisinde her katmandan değişik olumsuz haberler alıyoruz. Bu haberlerin onlarca nedeni olabilir. Amma ben: öncelikle örnek alma, imrenme, onun gibi olma, öne çıkma, dikkat çekme, farklı algılanma, özenti, gibi beklentilerinin öne çıktığını düşünüyorum. İnsanımızda en çok kendi gibi olmak yerine; başkasına benzemek, onun gibi olmak, örnek alma durumunun daha yaygın olduğu gözlemlenmektedir. Medya, Çevre arkadaş ilişkileri ya da bazı şeyleri elde edememe çaresizliği bu tür suçlara yönlendiriyor kanısındayım. Burada Medyanın, topluma mal olmuş sanatçıların, sinemanın, sorumluluğu olduğunu düşünüyorum. Kimi olumsuz davranışların oralardan örnek alındığı kanaatindeyim.Dizi sektörü farkında olmadan işledikleri konularla yanlış örnekler sunmaktadır. Şiddet sarmalı görüntüler belki kendilerine çok reyting kazandırıyor olabilir. Ancak toplum arasında derin yaralar açtıklarını bilmeleri gerekir. Örnek aileyi anlatan, mutlulukların, paylaşımın özne olarak işlendiği görüntülere hasret kaldık. Toplumda hiç mi güzellikler yoktur. Kardeşlik duyguları, komşuluk ilişkileri, dostluk temaları, samimi ve candan davranışlar, bu toplumda hala var. Neden bu örnekler öen çıkarılmaz. Bu toplumu meydana getiren değer yargıları öne çıkarılamaz. Onları işleyen konulu diziler TV ekranlarında boy göstermez.
Senelerce öyle hatalar yaptık ki; anlatamam. Yetişen nesillerimize, hep insanüstü karakterleri tanıttık. Filmler de, bilgisayar oyunlarında hep bu hatayı yaptık. İnsanları seven, sevgisiyle, bir çok engelleri aşan tiplemeler yerine; vuran, kıran, öldüren, istediklerini bu yollarla anlatan tipleri kahraman olarak genç nesillere tanıttık. Onların o karakterleri örnek almasına çanak tuttuk. Bu işin denetimini yapacak olan kurumlarımızda; yeteri kadar bu konuya eğilmediler. Olayın sosyolojik ve psikolojik uzantısını yeteri kadar inceleyerek; gençlere ne kadar olumsuzluk aşılayacağını anlatmadılar.Kısacası bu canavarlaşan insan tiplemelerine hiç mi katkımız olmadı? Diye düşünüyorum. Hatta bu tür vahşet haberlerini ballandıra, ballandıra haber olsun mantığı ile; anlatan görsel ve yazılı basının etkisi ne kadardır? Sorgulamak lazım. Öyle enteresan şeylere şahit oluyoruz ki; bir haber spikeri bir kaza görüntüsünü yayınlarken; bazı görüntüleri yayınlamıyacağını belirterek toplumun bu konuda hassasiyeti olduğunu söylüyor. Saygı duyuyoruz. Ancak aynı kanal bir filmde yüzlerce insanı katleden bir figürün reklamını yapabiliyor. Yayınladıkları fragmanlarla insanların reyting uğruna dikkatini çekmeyi beceriyor. O zaman demek ki; toplum hassasiyeti falan kalmıyor. Aynı kanal her türlü ahlaksızlığın, olumsuzluğun yapıldığı bir dizinin sürekli reklamını yapıyor. İşte, bu tür ikilemler insanımızı, çevresini, hayat biçimimizi etkiliyor.Herhangi bir kahramanı örnek alan bir genç, onun gibi yaşamak, onun gibi davranmak istiyor. Şartları uygunsa; bunu beceriyor. Eğer şartları uygun değilse; önce o şartları ayarlamak için gerekirse suç işliyor. Çok meşhur bir filmden etkilenerek sevgilisini öldürdüğünü söyleyen genci unutmayalım. Farkında olmadan, çok kötü örnekler oluyorlar. O dizilerin aktörleri, çevirdikleri bu dizilerden aldıkları paralarla; lüks bir hayat yaşarlarken; onların dizilerinden etkilenen binlerce genç olumsuzlukların pençesinde kıvranıyor. Her türlü bağımlılığa açık bir konumda, hayatlarını devam ettiriyorlar. Yazık değil mi bu gençlere...Bütün bunları söylerken, şu gerçeği de unutmayalım. Ülkede özgürlüğün sınırının ne olduğu? ya da ne olmadığı? Hala tartışılmaktadır. Birine göre özgürlük olan bir konu, bir başkasının özgürlük sınırını zorluyorsa; o zaman onun sınırlarının belirlenmesi gerekir. Ey Medyamız! sizler de; bizim böyle olumsuzluklara katkımız nedir? diye sorgulamanın sırası gelmedi mi? Bilerek ya da bilmeyerek kötülüklere sebep olmak kötü bir duygudur. Acil, Devlet yöneticilerinden böyle olayların reklam edilmemesi için bir çalışma yapmasını bekliyoruz. Bu konuda denetim görevi yapan kuruluşları daha dikkatli, bir göreve çağırıyoruz.
Sokaklardaki bu anarşinin çoğalmasının nedenleri arasında; bu tür yayınların etkisi olduğu inancını taşıyorum. Sorumluları göreve davet ediyorum. Bu tür bir davranış bozukluklarına devlet olarak izin vermememiz gerekir. Sonuçta, bu tür kötü şeylerden etkilenen sayısız insan, belki de; farkında olmadan suç sayılabilecek tavır ve davranışlarda bulunuyor. Aman, dikkat. Aile, çevre, okul, resmi kurumlar, bu konularda üzerimize düşeni yapalım. Her gün yeni bir olumsuz haber duymayalım. Toplum moralini olumsuz yönde etkilemektedir. Kötü ve olumsuz haberler, gündem oluşturmasın...