?>

Haritanın Ufku

Alper Duran

6 yıl önce

Kendime, arkadaşlarıma ve öğrencilerime ısrarla tavsiye ettiğim en mühim beş meseleden biri haritalardır. Sınırların çizilmeye başlandığı günden bu vakte kadar uzanan süreçte haritalardan alacağımız önemli dersler vardır. Onlar istikbal için bir okul ve bir eğitim sürecini ihtiva eder. Haritalar üzerinden bireyler ve toplumlar diri tutulabilir ve şuur aşılanabilir. O yüzden baş eser olarak haritalar okunmalı ve mütemadiyen tetkik edilmelidir. Haritalar maddi ve gönül haritası olarak iki bab da ele alınmalıdır. Çoğu kez maddi haritalar ile gönül haritaların birbiriyle doğru orantılıdır. Zira mazide yaşanmışlıklardan nükseden bir duygu seli ve heyecan vardır. Örneğin, Saraybosna adı geçtiğinde duyduğumuz hissiyatın altında Cennetmekan Fatih Sultan Mehmed Han´ın orayı fethetmesi ve o güzel beldenin İslamlaşması akabinde hep haktan yanı tavır koymasının etkisi vardır. Sonsuzluk üzerinde bir seyirgâh kurgulayabilmenin temel umdelerinden biri de, hâlihazırdaki haritalar ve geçmişte sürekli değişen sınırları ve bunların sebeplerini iyi tahlil etmekten geçer. Yani Malazgirt´e gelen  Romen Diyojen ile Sultan Alpaslan´ın fikriyatının farklı olması, zihinlerindeki haritanın farkından kaynaklanmaktadır. Kimisi yıkmak için kimisi ise yapmak için haritaları değiştirir. Bugün milletimiz Afrika´da ki, Asya´da ki veyahut dünyanın herhangi bir yerinde mazlum bir insanın burnunun kanamasını dert ediniyorsa; işte gönül haritası ile alakalıdır. Herkesin kalbinde yaşatıp ve büyüttüğü bir payitaht vardır. Mesela bizim gönlümüzün hüzün başkenti Kudüs´tür. Kudüs asırlardır acıların ve hüzünlerin başşehri olmuştur. İnsanlık Kudüs´ün kendisine verdiği mesajı algılayamadığı müddetçe iflah olmayacak ve maalesef birbirini yemeye devam edecektir. Hakikat şu ki, hasret hasret yandığımız, eşkıyanın koynunda olan ve her gün hülyasını kurmadan uyumadığımız bir Kerkük vardır bizim haritamızda. Musul vardır ve kalbimizi kanatan halep vardır haritanın en güzel yerinde. Kırım´dan Afrika´nın çöllerine uzanan dağ dağ, ova ova yazlıklarımız ve kışlıklarımız vardır. Çin´den Endülüs´e uzanan o topraklarda, tarihten bugüne her bir karışında yaşanmışlıklarımız vardır. Kürşat ve 40 Çerisini andığımız zaman asla esaret altında yaşamayacağımıza olan tarihi hakikatlerimiz vardır. Bir gün yeniden geleceğimize yemin ettiğimiz Viyana ve Belgrad şehirlerimiz vardır. Estergon kalesi´nden orta Avrupa´ya akın akın haykıran mehter marşlarımız vardır. Her taşında hatıralar fışkıran bu yerler bizim gönül haritamızın ve tarihimizin ta kendisidir. Kimileri yok olan mazilerini büyük bir istikbal üzerine kurgularken, bizim varolan o koskoca geçmişimiz üzerine bir şey inşaa edemeyişimiz aslında tefekküre ısrarla muhatap olması gereken en önemli husustur. Haritalar bilinçli ve şuurlu vatanperverlere bu hissiyati aşılar. Bu hissiyat günümüzde makam ve ihale hırsı olmayan pek az insanın meşgul olduğu erdemlerdir. Milli Eğitim Teşkilatı´nın üniversite talebelerine dahi harita eğitimi vermesi gerektiğini ısrarla ifade etmek istiyorum. Elbette öncelikle bu Teşkilatı´nda maddi ve gönül haritanın manası, muhtevası ve mantığını iyi özümsemiş ve içselleştirmiş olması icap eder. Haritaların bir diğer özelliği ise insanlara felsefik bakış açısı kazandırmasıdır. Mesela ulusların varlığını ve Allah´ın onları yeryüzünde bir sınav için gönderdiğini bizlere anlatır. Haritalar aslında ırkçılığın ne kadar aciz bir şey olduğunu gözler önüne serer. Kimi insanların sarı, kimilerinin siyah ve kimisinin de beyaz olması, haritalar vesilesiyle yaradılış hakikatine uzanan en önemli menazırdır. Irkçılık bir şeyi yerli yerine koymamakla birlikte bunların yerlerini nahak bir şekilde değiştirmeyi ifade eder. Mesela 75 sayısının 74´ten sonra gelmesi elzemdir. Bu durum hakikat ve hakkaniyettir. Amma velakin üçten sonra gelmeye çalışırsa buna itiraz ederim. İşte Irkçılık buna benzer fıtrata uygun olmayan bir hususu ısrarla ifade etmek, söylemek ve savunmaktır. Haritaları iyi tahlil ve tetkik edenler; ırkçılık hastalığını da mütemadiyen üzerinden atmış şanslı ve mesrur kişilerdir. Gönül haritalarını inşa edenler fikriyatın ve makamların sönük kaldığı ulvi şahsiyetlerdir.  Bu haritaları yapanlar gönüllerde kurdukları tahtın ebediyen devam etmesinin en mühim sebebi sabahın köründe uyanık olmalarına borçludurlar. Güne nasıl ve niçin uyananların geceleri de aynı minval üzere nihayetlenecektir. Çünkü Haritalar şu hayatın rahatlığına direnen ve inat edenlerin kurgulayabildikleri manevi çizgilerdir. Gönül çizgilerini iyi anlamış kişilere dünya üzerinde haritasını sorarsan şu cevabı verirler: ?sorma bu yiğide vatanının sınırlarını, hangi toprak bize şehit hatırlatırsa orası bizim yurdumuzdur...?
YAZARIN DİĞER YAZILARI