?>

Hiç Beyaz Gömleğim Olmadı

Hiç Beyaz Gömleğim Olmadı

Talha Gurbetçi

3 yıl önce

<p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,&quot;sans-serif&quot;">İlkokul beşinci sınıftayım... Şimdiki Gazipaşa, eski adı ile Devrim İlkokulu...&nbsp;</span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,&quot;sans-serif&quot;">O, d&ouml;nemler Devrim ismi, pek tercih edilen&nbsp;isimlerdendi...&nbsp;</span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,&quot;sans-serif&quot;">Mahallemiz i&ccedil;erisinde olan S&uuml;leyman Sami Kepenek İlkokulundan beşinci sınıfa ge&ccedil;tiğimiz sene; Devrim İlkokuluna mecburen g&ouml;nderildik. Evimiz, K&uuml;t&uuml;kl&uuml; Camii civarında olduğu i&ccedil;in; Devrim İlkokuluna gitmek, bir hayli meşakkatli, idi. O, okul yeni a&ccedil;ıldığından, bizi b&uuml;y&uuml;k sınıf &ouml;ğrencileri diye; oraya naklettiler. Nereden baksanız, bir, ka&ccedil; kilometrelik yol... Otob&uuml;s, servis aracı, modern ayakkabılar, aramayın... Kara lastik, buldunuz mu? Ş&uuml;kredin... Potin ayakkabı, ancak r&uuml;yalarınızı s&uuml;slerdi. Noel babalar da herhalde o yıllarda bizim b&ouml;lgeye uğramıyorlardı! &Ouml;zlemini &ccedil;ektiğimiz eşyaların, Hayalini bile kuramıyorduk...&nbsp;Ayağınızın ıslaklığı ile, okula gittiğinizde ilk işiniz ayağınızı kurutmak olurdu.</span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,&quot;sans-serif&quot;">Şu andaki Cuma pazarının yeri, dere idi. Soğuk ve bol karlı g&uuml;nlerde; o dereden nasıl ge&ccedil;tiğimizi, ben bile zor hatırlıyorum. Yağmur, kar, sıcak demeden bir &ouml;ğretim yılı, Devrim İlkokuluna devam ettik.&nbsp;</span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,&quot;sans-serif&quot;">O yıllarda, hayatın zorluklarını yaşayanlar, bilir. Yamanın, s&ouml;k&uuml;ğ&uuml;n,&nbsp; yırtığın ve de yokluğun bol olduğu yıllardı. DOLAYISIYLA; İSRAF VE &Ccedil;ILGINCA BİR T&Uuml;KETİM, YOKTU. BELKİ EKONOMİK ŞARTLAR, &Uuml;LKENİN GELİŞMİŞLİK D&Uuml;ZEYİ, buna uygun değildi.&nbsp;Şu anki gen&ccedil; nesillerin bunları anlaması m&uuml;mk&uuml;n değil. Yaşaması gerekir...</span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,&quot;sans-serif&quot;">&Ouml;ğrencilerin, yapma ve uyduruk oyuncaklarının olmadığı yıllar... &Ccedil;ocukların, kendi el becerisi ve hayal d&uuml;nyasını kullanarak; geliştirdiği oyunların bolca ve mutluca, oynandığı yıllar. Ana materyalinin doğanın t&uuml;m nimetlerini kullanmak, o nimetlere elleri ve aletleri ile şekil vererek; unutulmaz eğlencelerin yaşandığı yıllar. &Ccedil;amur, kar, ağa&ccedil;, pancar gibi, doğal malzemeler... İp atlamak, kızak kaymak,&nbsp;&nbsp;met oynamak, topa&ccedil; &ccedil;evirmek, cıncık oynamak gibi; eğlencenin ve mutluluğun zirve yaptığı oyunlar. Kardeşliğin, paylaşmanın, sıcaklığın, dayanışmanın, insanın vazge&ccedil;ilmez davranışları olduğu yıllar... Hep &ouml;zlenen, hep hatırlanan, ancak,&nbsp;&nbsp;benzerinin bir daha yaşanmayacağı yıllar... Acıktığınızda; komşu annenin yanına rahat&ccedil;a gidebileceğiniz, yıllar...&nbsp;</span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,&quot;sans-serif&quot;">O, yıllarda, okulların k&uuml;&ccedil;&uuml;c&uuml;k salonlarında; hafta sonları halka ve &ouml;ğrenci velilerine, sinema filmlerinin seyrettirildiği, yıllar idi. Hangi ama&ccedil;la, neyi hedeflemek adına yapılmış olduğunu bilmediğimiz, bu uygulama yıllarca, devam etti. Aklıma; zorunlu olarak ABD, destekli Anadolu&#39;nun en ulaşılmaz yerlerine gidilerek; yapılması istenen doğum kontrol uygulamaları ve okullarda bize zorla i&ccedil;irilen; s&uuml;t tozu uygulamaları geliyor... Yine ilerleyen yıllarda TV ile yeni tanışılmasına rağmen, her k&ouml;ye bir televizyon yardımı da&nbsp;&nbsp;dikkat &ccedil;eken uygulamalardan idi. Bu konuyu işleyen filimler &ccedil;ekildi. Hikayeler yazıldı. O yıllardaki filmlerin i&ccedil;eriği de malum. Sahtekar din adamları, hocalar... Kurtarıcı şarap sahneleri ve vazge&ccedil;ilmeyen dans&ouml;z oynatmaları... Ahlaki değerlerin yıpratılmasının başlandığı yıllar&hellip; G&ouml;r&uuml;nmeyen savaş sinema perdelerinde başlamıştı. &Ouml;yle ya &uuml;stelik Anadolu&#39;nun en &uuml;cra k&ouml;şesinde bile sinema salonlarının yapılıp hayata ge&ccedil;irildiği yıllar&hellip; Evet ahval, budur... Okulda film oynatma işi, Okulların &ccedil;evresinde; hen&uuml;z bu hayatın ne demek olduğunu bilmeyen; Saf Anadolu insanlarına hizmet olarak, sunulmaktadır!&nbsp;</span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,&quot;sans-serif&quot;">O, &ouml;ğretim yılı sonlarına doğru; okulda&nbsp;g&ouml;sterilerin yapıldığı bir gece d&uuml;zenlenmesi adettir. O gecede g&ouml;revlendirilen &ouml;ğrenciler, kendi yeteneklerini, becerilerini sergilerler. B&ouml;ylece, ilk medeni cesaret deneyimlerini orada ger&ccedil;ekleştirmiş, olurlar.&nbsp;</span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,&quot;sans-serif&quot;">Bende&nbsp;zaman, zaman yanık t&uuml;rk&uuml;ler s&ouml;yleyen biri idim. &Ouml;ğretmenimiz bizi, sesiniz g&uuml;zel diye koroya se&ccedil;mişti. Sahnede bir t&uuml;rk&uuml; s&ouml;yleyecektim. M&uuml;zik kulağım olduğunu s&ouml;ylerdi. Daha &ouml;nceki &ccedil;ocukluk yıllarımda lojmanlara otururken, kaleden gelen m&uuml;zik sesi kimi zaman hemen yanımızda s&ouml;ylenen bir t&uuml;rk&uuml;, şarkı olarak yankılanırdı. K&uuml;t&uuml;kl&uuml; Camiinin yanındaki evimizde otururken&nbsp; daha şanslı idim. &Uuml;stelik kapı komşumuz olan Rahmetli &Ccedil;erkez Mahmut Amcanın evinde &uuml;st &uuml;ste konulan sırası geldik&ccedil;e aşağıya inerek &ccedil;alan plaklardan oluşan bir pikap mekanizması vardı. O evde &ccedil;ok m&uuml;zik dinlemişliğim olmuştur. O zaman ki komşulukları anlatamazsınız, yaşamanız gerekir. Bizim evimiz gibi idi. &Ccedil;ocukları ise, kardeşimiz gibi. Acıktığımızda bile, acıktığımızı rahat&ccedil;a s&ouml;yleyecek bir samimiyetimiz vardı.&nbsp;Babamın amcaoğlu Veysel abi d&uuml;ğ&uuml;nlerimizde c&uuml;mb&uuml;ş &ccedil;alar, bizde eşlik etmeye &ccedil;alışırdık.</span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,&quot;sans-serif&quot;">&Ouml;ğretmenimiz tarafından; O, gecede sahne almak &uuml;zere g&ouml;revlendirildim. Uzun ve yorucu &ccedil;alışmalardan sonra; uygulama gecesine gelindi. &Ouml;ğretmenimiz; sıkı, sıkıya bize ikazda bulunarak; geceye beyaz g&ouml;mlek ile gelmemizi s&ouml;yledi. Ancak, beyaz g&ouml;mlek, bizde olan bir eşya değildi. Dışarıya &ccedil;ıkarak, &uuml;z&uuml;ld&uuml;ğ&uuml;m&uuml; g&ouml;ren bir arkadaşım; &uuml;z&uuml;nt&uuml;m&uuml;n sebebini s&ouml;yleyince &uuml;z&uuml;lmemem gerektiğini ve kendisinin yardımcı olacağını ifade etti. &Ccedil;ok sevinmiştim. O, g&uuml;nlerde; bir babaya ek masraf getirmemek, gibi bir anlayışla, b&uuml;y&uuml;m&uuml;şt&uuml;k.&nbsp;&nbsp;Hala &ouml;ğretmenimiz neden beyaz g&ouml;mlekte ısrar etmişti? NEDEN BİZE BEYAZ G&Ouml;LEĞİNİZ VAR MI? Diye sormamıştı. Hep &uuml;z&uuml;nt&uuml; kaynağım olmuştur. Babamıza ve ailemize bu eksikliğin olduğunu s&ouml;ylemeye cesaretimiz bile, yoktu.&nbsp;</span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,&quot;sans-serif&quot;">G&uuml;nler ge&ccedil;ti, Gecenin yapılacağı g&uuml;n arkadaşın evinin kapısına dayandım. Evde kimsecikler yoktu. Hala neden o evde o, g&uuml;n kimseciklerin olmadığını bilmiyorum. M&uuml;thiş bir hayal kırıklığı ve yoğun bir &uuml;z&uuml;nt&uuml; i&ccedil;erisine girmiştim. Ağlamak mı, &uuml;z&uuml;lmek mi; bilemediğim duygularla, mecburen eve d&ouml;nd&uuml;m. Utancımdan Anneme ger&ccedil;eği anlatamadım. Yatağıma girerek, sessiz, sessiz ağladım... &Ccedil;ocukluk işte...&Ouml;m&uuml;r boyu; O, &ouml;ğretmenin duyarsızlığını, anlamsız bir kural koyma hastalığını anlamadım, anlamak da istemedim. Sonu&ccedil;ta; ilk medeni cesaret deneyimim h&uuml;sranla sonu&ccedil;landı. O &ouml;ğretmenin şahsında; t&uuml;m gereksiz kurallar koyan &ouml;ğretmenleri, sevmedim, sevemedim...&nbsp;</span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,&quot;sans-serif&quot;">Takip eden g&uuml;nlerde bu olay beni bayağı etkilemişti. Okula gelirken ayağım burkuldu ve ayağımın &ccedil;ıktığını fark ettim. Evet, &ccedil;ıkan ayağımız yerine getirmesi i&ccedil;in, annem beni bir sınık&ccedil;ıya g&ouml;t&uuml;rm&uuml;şt&uuml;. Yani halk arasında kırık, &ccedil;ıkık işlerine bakan tecr&uuml;beli insanlar denirdi. &Ouml;yle hasta haneye falan gitmek yoktu. 10 g&uuml;n okula devam edemedim. &Ouml;ğretmenimiz ismini yanlış hatırlamıyorsam, Rahmetlik İbrahim &Ouml;z bahar beni severdi. Bu olaya &ccedil;ok &uuml;z&uuml;lm&uuml;şt&uuml;. Derslerden geri kalacağım diye, ge&ccedil;miş olan konularımızı gidermek i&ccedil;in, okula devam ettiğim s&uuml;rede bana gelip ek ders anlatma ihtiyacı hissetmişti.</span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,&quot;sans-serif&quot;">&Uuml;stelik sene sonunda koruya neden katılamadığımı anlattığım zaman, g&ouml;revli &ouml;ğretmene &ccedil;ıkıştığını hatırlıyorum.&nbsp; Koroda g&ouml;revlendirilen İnsan psikolojisinden hi&ccedil; anlamayan bu adamların bu anlayışta olan insanların hala eğitim yuvalarında g&ouml;rev yapıyor olmalarını da anlamıyorum. Bu t&uuml;r adamların, &ouml;ğretmenlik yapması yerine; farklı alanlarda memur olarak g&ouml;rev yaptırılmasından yanayım. Unutmayalım; insan yetiştiriyoruz&hellip; İnsan...&nbsp;</span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,&quot;sans-serif&quot;">Bir beyaz g&ouml;mlek hikayesi, O g&uuml;n&uuml;n şartlarındaki, ekonomik durumumuzu ve yoklukların insan hayatını nasıl etkilediğini, hep bana, hatırlatır.&nbsp;</span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,&quot;sans-serif&quot;">Kaba bir &ouml;rnekle; Tok, a&ccedil;ın halinden anlamaz... Bug&uuml;n, hayatın t&uuml;m imkanlarını, hovardaca harcayan&nbsp;b&uuml;t&uuml;n insanlar; harcadıkları bu imkanlar i&ccedil;in insanların neler &ouml;dediklerini unutmasınlar. İSRAF YAPARKEN, BİR KEZ DAHA D&Uuml;Ş&Uuml;NS&Uuml;NLER&hellip;&nbsp;</span></span></p> <p style="margin-left:0cm; margin-right:0cm; text-align:justify"><span style="font-size:11pt"><span style="font-family:Calibri,&quot;sans-serif&quot;">Hala, i&ccedil;erimde o beyaz g&ouml;mleğin, bana neler ifade ettiğini d&uuml;ş&uuml;nce planında beni nasıl yıprattığını, anlamam.&nbsp;&nbsp;&nbsp;Beyaz g&ouml;mleklerin insan hayatlarında, &ouml;zlemi &ccedil;ekilen bir eşya olarak, algılanmaması gerektiğini d&uuml;ş&uuml;n&uuml;yorum. O g&ouml;mlek; benim hayatımdaki,&nbsp;&nbsp;t&uuml;m engellerin simgesi haline gelmiştir... O nedenle; unutmak, m&uuml;mk&uuml;n değildir...&nbsp;</span></span></p>
YAZARIN DİĞER YAZILARI