?>

Huzursuz Beyinler

Alper Duran

6 yıl önce

Gönüllerin ve vicdanların doğru bir muhakeme ile yol aldıkları hayatlar, daima esenlik ve huzura kapı açar. Etrafımızda konuşulanların, yapılanların susulanların ve görülmeyenlerin tetkiki; ancak doğru bir muhakeme ile değerlendirildiğinde kıymet bulur. Bunun haricinde atılan her adım arızi bir durum ifade eder. Bizi üzende, etrafımızda bu arızi duruma teslim olmuş insanların çoğalması ve olumsuz fikriyatlarını yaymak suretiyle toplumu bunalıma sokacak hale getirmesidir. Lise yıllarımızda hocalarımız bize sürekli hakkı tavsiye etmekle birlikte ?kolaylaştırınız zorlaştırmayınız, müjdeleyiniz nefret ettirmeyiniz? hadis-i şerifini telkin ederdi. Aslında bu mantık, bizim hem şahsi gelişimimize hem de toplumsal bir anlayışı yerleştirmek üzere anlatılırdı. Çünkü nefret ve zorlukla yol almak mümkün değildir. Hayatın bize gösterdikleri ile bizim beklentilerimiz çoğu kez birbiri ile uyuşmayabilir. İşte asıl insanlık ve İslamlık bu kesişme noktasında zuhur eder. Kadere imanın içselleştirildiği bu temayüzü, insanlar hangi serinkanlılıkta karşılayabilirse, o nispette hakkın nazarında değeri vardır. İşte bu tip durumlarda büyüklerimiz ?Allah var, gam yok? demek suretiyle, olağanüstü durumlarda kişisel ve toplumsal olarak nasıl bir duruş sergilenmesi gerektiği de ifade edilmiştir. Yani bir mesele karşısında daha serinkanlı ve hakkaniyet çerçevesinde kalmak suretiyle hareket etmek gerekliliği şarttır. Varsayımlar ve dedikoduların ışığında atacağımız her adımın ve sarf edeceğimiz her sözün vebali de sonucu da ağır olur. Burada azami hassasiyet icap eder. Zaten bizim medeniyetimizde de bir haber aldığımızda hemen onun ardına düşülmemesi, tafsilatlı bir biçimde araştırılıp ona göre amel edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bakarken güzel bakılmalı, sunarken güzel sunulmalı, düşünürken güzel fikredilmeli ve anlatırken güzel zikredilmelidir. Bu bizim hayat felsefemizin ana şiarı olalı ki, huzursuz ve karamsarlık içinde boğuşmayalım. Ama gel gör ki bu karamsarlık ve koğuculukla beslenenler, etrafımızda mantar gibi çoğalmakta ve memleketimizde yapılan her işe ve her söze bu nazarla bakmak suretiyle çok çirkin bir geleneği başlatmaktadırlar. Ruh hastalığı tedavisi zor olan bir beladır. Bununla birlikte bazı hastalıkların hem bulaşıcı yönü vardır hem de tedavisi mümkün değildir. Eğri nazar ve karamsarlık ise bu belalı hastalıkların başında yer almaktadır. Çözmek yerine sorun üretmek, çözümün bir parçası olmak yerine keşmekeşi artırmak, itidal yerine karamsarlık tohumlarını ekmek ve milleti top yükün bunalıma sürükleyip umut tarlasını tarumar etmek bu hastaların başlıca hasletleri arasındadır. Her işe, her olaya ve her söze tenkit nazarıyla bakmak doğru değildir. Eleştirinin ilerlemede ideale ulaşmada ve en iyiyi elde etmede önemli bir yeri vardır. Ancak yerinde, zamanında ve dozunda olmak kaydıyla. Şayet güzellikler içeren bir meseleyi hissiyatı kirli kişilerin bakışlarıyla değerlendirirsek yolu kaybeder, pusulayı şaşırır ve düzenimizi bozarız. Toplumun dedikodu ve sefil fikriyatın fantezileriyle düzeni bozulursa; toparlanması oldukça güç hale gelir. Bu durum aynı zamanda gelenekleri ve oturmuş kültürü de yozlaştırır. Kutsal denilen her husus artık bu hokkabazların dilinde beş para etmez hale gelir. Birisi veya birileri güzel bir adım atsa onun ardında illede bir şey aranmaya başlanır. Bir fikir ortaya konulsa bu kişinin bu zamanda neden böyle bir şeyi söylediği ile alakalı laf bazlık yapılmak suretiyle arkasında farklı düşüncelerin olduğu iddia edilir. Şunu da ifade edelim ki, maalesef bazı kişi ve kurumlar da yaptıkları işin arka sahnesinde farklı beklentiler planladıkları hakikattir. Lâkin herkesin bu kefeye konularak yargılanması, toplumda güvensizlik ve içten pazarlıkçı bir ortam oluşmasına sebebiyet verir. Sürekli olumsuzluk komplo teorileri ve karamsarlık edasıyla yol almaya çalışılması hayırlı bir yöntem değildir. Hayrı ve şerri birbirine karıştırarak her hususu ümitsizlik batağına sürüklemek toplumun zehirli maddelerinin başında gelir. Yanlışlığı tespit etmek ve bunlara çözüm yolları gösteren ulvi bir davranış bir tarafa, doğruyu bile bile eğip bükerek yanılan ve yanıltanlar bir tarafa konulmalı ve asla birbirine karıştırılmamalıdır. Sürekli eleştirenler kuru ve fikirsizlerin şanıdır. Sürekli kusuru arayanlar çorak beyinlilerdir. Baktıkları her şeyi ufukları kadar görürler ve konuştukları her hususu dilleri kadar ifade ederler. Hakikatli insanların şanı ise eğriyi doğrudan ayırabilen, düşmanı dahi düzgün bir iş yapsa onun görüp kabul edebilen ve hak ile batıl arasında git gel yaşamadan tavrını ve tarzını belirleyebilendir. Dinimiz, vicdanımız ve örfümüz bize bunu öğretmiş ve mazimizde de defalarca göstermiştir. Bilinmelidir ki, güzellikler yerine, varsayımcılığı yayan ve yaşatanlar besledikleri canavara kurban gidecektir. Bize eksiklikleri ifade etmekle birlikte güzel bakabilme güzel görebilme güzel düşünebilme ve güzel yaşayabilme şuurunu veren Allah´a hamdolsun?
YAZARIN DİĞER YAZILARI