Zaman zaman nükseden ve bir kaç kez ameliyattan dönen bel ağrılarımla yaşadığım süreç bana şunu öğretti ki;
Dedelerimizden tevarüs eden şu üç şeyi terk ettiğimiz için, üç bin derde duçar olmuşuz da haberimiz yok!
Başımızdan kalpağımızı.
Belimizden kuşağımızı.
Ve
Ayağımızdan yün çorabımızı.
İşte bunları çıkardık, elvan çeşit hastalığımız oldu.
Bu sadece sağlıkla ilgili olanı.
Hele bir de vazgeçtiğimiz dini, ahlaki, mesleki hasletlerimiz var ki, onların ceremesini zaten bilmeyen duymayan yok.
Depremlerde bu kadar kayıp vermemiz de Dünya lideri iken çöpe attığımız mimari birikimimiz sebebiyle…
Sadece insan devirleri büyütmüyor. Bazen de devir insanları büyütüyor.
Mimar Sinan bugün yaşasaydı mesela, muhtemelen toplu konutlara projeler çizen sıradan bir mimar olur belki de bir deprem sonrası tutuklanırdı, kim bilir?
Zira bu bozuk düzen, mutlaka onu da bozardı.
Çatı arasına attığı hazineden habersiz biçareler gibi yaşıyoruz.
İstikbal; göklerden ziyade, galiba köklerde dostlar...