?>

KİFAYETSİZLER VE MUSALLA

Alper Duran

6 yıl önce

Kuşların kanatlarının çırpınışlarıyla arzın çekim gücünü yaratan ve bir kısmını da bu güce meydan okutan ilahi adaletin tecellisi, her hususun sonunu da aynı şekilde tertiplemiş ve musalla gerçeğini ortaya koymuştur. Paranın, makamın ve dünyalık kuvvetin sessiz sedasız uzandığı yerin adıdır musalla. Cenaze gerçeği öylesine bir seremoni değildir. Dünyada iken yaptıklarının ve yapmadıklarının dil ile ikrar ve kalp ile tasdik edildiği ve bu tasdiklerin ise ilahi adalete sunulduğu muazzam bir tertibattır. Ancak işin sadece bu tarafı yoktur. Birde kim olunursa olunsun oraya getirileceğinin mutlak bir hakikat olduğu ve şu fani âlemin hengâmesinin beyhude olduğunun en güzel tespiti ve ispatıdır.   Kifayetsiz talebinden dolayı sorumludur. Kifayetsize bir işi emanet edenler yaptıkları zulümden dolayı sorumludur. Bunları gören bilen ve şahit olanlarda haksızlığa sessiz kaldıklarından dolayı sorumludur. Bu durum Kur´an´ı Kerimde; ?Allah size, emânet ve yetkileri o konuda güvenilir ve yetenekli olan ehline vermenizi ve insanlar arasında hüküm verdiğiniz zaman, kim olursa olsun adâletle hükmetmenizi emrediyor. Bakın, Allah size ne güzel öğüt veriyor! Hiç kuşkusuz Allah her şeyi işitendir, bilendir.? (Nisa:4/58) açıkça ifade edilmişken, buna muğayir hareket eden herkes ayan beyan sorumludur. İnsanların sürekli benlik duygularıyla meselelere bakıp ortalığı yaygaraya vermelerini ve birilerine düşmanlıkları yüzünden hakikati görmezlikten gelmelerini bir kenara bıraktığımızda ortaya çıkan durum, işte adaletin tecellisi olacaktır. Bu durumda; öylesine kokuşmuş, kirli, dedikodudan beslenen, dalkavuk ve serserileri üzerinde taşıyan musallanın serzenişlerini duymak mümkün olabilseydi keşke?   Allah Rasûlü (sav), bir hadislerinde kendisine kıyametin ne zaman kopacağını soranlara cevap olarak şöyle buyurmuşlardır. ?İş, ehli olmayan kişilere verilince kıyameti bekle, kıyametin kopması pek yakındır.? Şimdi buradaki kıyametin hangi kıyamet olacağı hususu işin başka tarafı. Ancak muhtevasının ağırlığı altında kalkmanın pekte mümkün olmadığı aşikârdır.Böylesine açık bir şekilde beyan edilmiş olan ?işin ehline verilmemesi, hiç şüphesiz toplum ve ümmet bünyesinde nerede ise kıyamete denk ciddi sonuçlar meydana getirir. Ya da toplumu kıyamete benzer bir kargaşaya götürür. Bu korkunç sonucun asıl sebebi ise, ehil olmayanların, Kitap ve Sünnet gibi dinî esaslara dayanmadan, kişisel arzu ve istekleriyle verilen görevi yapmaya kalkmalarıdır.?  İki kuruş için burnundan soluyanlar, döner koltuklarda oturma uğruna önüne gelene zağarlık edip kuyruk sallayanlar veya bulunduğu yeri muhafaza uğruna bin bir dalkavukluğu caiz görenlere şahit oldukça, musalla taşının varlığından dolayı rabbime sonsuz şükrediyorum. Hele birde yaptığı her hayâsızlığa ve hukuksuzluğa ?Allah Rızası? ibaresini eklediklerinde midem bulanıyor ve yaratılmışların en şereflisi makamından esfele safilin çukurlarına yuvarlandıklarını sanki görüyor gibi oluyorum.   Bazen meseleleri önemsiz görmekte insanı bu hataya düşürmektedir. Bu hata kifayetsizleri ödüllendirme noktasına ulaştığında kargaşa başlamakta ve terazi denk gelmemektedir.  Hâlbuki her iş kendi mecrasında mühimdir. Nasıl bakıyorsan öyle sonuç alırsın. Bu sebeple ;?bir işte ehil insanların görevlendirilmesi o işin önemini ve o işe verilen ehemmiyetin derecesini gösterir. Bu sayede hem ehil olan kimseye haksızlık yapılmamış, kendisini geliştirme imkânı tanınmış, hem de o iş gereği gibi yapılmış maksat hâsıl olmuş olur. Dahası eğer bu mesele birilerinin eğitimi şeklinde ise, eğitilmesi istenen kişiler her şeyden önce başlarında bulunan ehliyetli kişinin, adaba uygun geliş gidiş, oturuş kalkış, yiyip içme, konuşma dinleme, vb gibi tüm hal ve hareketlerinden de istifade ederek istenilen hedefe doğru, doğru bir şekilde yol alınabilecektir.? Toplumun değişmesi ve dönüşmesi de bu adımların bir bir takip ederek gerçekleşecektir. İdeal toplum herkesin dilinde dolaşıyor olması önemli değil, konuştuğunu ne derece amel ettiğin mühim olandır. Hak ve halk kişilere bu hesap üzerinden not vermektedir.   Bir amire, kuruma ve devlete güvenin altında başta adalet ve adaletin en önemli kollarından biri olan liyakat gelmektedir. Musalla taşını inim inim inleten seviyesizlerin ümmetin büyükleri haline getirildiği u dünya; çivisi çıkmış ve yıkılmayı hak etmiş bir metruk konumunu almıştır. ?ideal insan hem istikametli, mütedeyyin ve hamiyetli, hem de vazifesinde de mahir ve ihtisas sahibi olmalıdır. Aksi halde hem o vazifeyi alan hem de ona o vazifeyi tevdi edenler sorumlu olurlar. Bu bakımdan bir insan, hangi sahada ihtisas yapmış ve kabiliyetini hangi sahada geliştirmiş ise o sahada söz sahibi olmalı ve kendisine o sahada görev verilmelidir.? Aksi durum ayete, hadise ve geleneklere muhalefet etmektir. Hem muhalefet edip hem de şu milletin öncüsü gözükenler ise bukalemun tiplerdir. Musalla taşının bile üzerinde taşımak istemediği bu düşükleri milletimizle yüz göz edenler de ayrı bir vebal altındadır.   Bu durumda; Herkes sorumludur? Herkes sorumludur? Herkes sorumludur?   Rabbim bizleri ehil kişilerle karşılaştırsın ve kabiliyetimize göre işlerde muvaffak eylesin?      
YAZARIN DİĞER YAZILARI