ABD’ye güvenen, batı değerlerini iliklerine kadar savunan siyasiler, aktivistler, sporcular, sanatçılar İsrail önce camileri vurdu dudak büktünüz. Sonra hastane vurulmasına burun kıvırdınız. Şimdi aynı İsrail kilise vurdu. Demek ki neymiş? İsrail için hedefe giden her yol mübahmış. Çoluk çocuk, kadın erkek, genç yaşlı demeden Filistinlileri katlediyor. Katletmekle kalmıyor soykırım yapıyor. Dün Erbakan’a gülüp dediklerini ütopik bulanlar şimdi gerçekleri gördükçe şok yaşıyorlar… Bütün bunlar gerçekleşirken ARAPLAR ne yapıyor? Neden Suudi Arabistan, BAE, Katar, Kuveyt ve diğer kabile Arap Devletleri neden sessizler! Şahsen Arapların bu sessizliği kanıma dokunuyor. Aslında bu konuyla ilgili söyleyecek çok lafım, sözüm var da burada cahil cühela kesime malzeme vermek istemem. Şunu da söylemeden geçmek istemiyorum; Ankara, İstanbul gibi şehirlerimizde İsrail’i protesto etmek için bir araya gelen demokratik hakkını kullanan ki, çok doğal bir haktır “protesto eylemi” bunu da belirteyim. Ama insanlarımızın arasına katılan bazı bir takım şahıslar sözüm ona “Halifelik” çağrısı ve talebinde bulundular! Durup dururken bu bana normal gelmedi. Türkiye’nin böyle bir talebi ve isteği de yoktur. Bu da bilinsin. Bu talep masum bir talep değildir. Bu söylemin arkasında istihbarat örgütlerinin olduğu da açıktır. Bu talep muhafazakar kesimi, mütedeyyin kesimi AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan’dan uzaklaştırmak için yapılan sinsi ve çok tehlikeli bir oyun ve stratejidir. Neyse… Peki, Türkiye ne yapmalı? Asıl soru bu. Türkiye şüphesiz bize yaklaşmakta olan ve günü geldiğinde kaçınılmaz olacak bir savaşa hazırlıklı olmalıdır. Mutlaka sınır güvenliğimizi çok etkili, güçlü tedbirleri devreye almalı ve gerektiğinde müdahale yapmaktan çekinmemeliyiz. Suriye’de mutlaka her ihtimali gözetmeliyiz. Yunanistan’ı da unutmadan. Çünkü Amerika’nın çok sayıda üssü var. Ve bu üsler bizim için kuruldu. Bunu herkes bilsin. Zaman zaman devlet büyüklerimiz bu konuyu “biz her şeyin farkındayız ve ne yapmak istediğinizi biliyoruz” biliyoruz dediler. Millet olarak da artık bu gerçekleri bileceğiz. Aptala yatmanın, görmezden gelmenin bir anlamı yoktur. Bunun adı salaklık olur. Millet, Devletinin yanında Sayın Cumhurbaşkanımızın etrafında birlik olmalı. Tayyip Erdoğan S 400’leri aldığında “Ne gerek var canım. Türkiye’nin parasını çar çur ediyorsun” diyen vizyonsuz, düz, Amerikancı, ülkesinin çıkarlarını düşünmeyen siyasetçiler bugünlerde acaba neden sus puslar. Ama pardon Sayın Kılıçdaroğlu’nun CHP’si yine Irak-Suriye tezkeresinde hayır oyu verdi. Millet biliyor. Neden hayır verdiklerini? Ünal Çeviköz vakasını da unutmayın bu arada. Onun için 22 yıldır hep yerlerinde sayıyorlar. Neyse… Irak’ın, Suriye’nin başına gelenler, bugün Filistin’de devam eden sistematik zulüm, katliam ben soykırımı da ekleyeyim. Bütün bunlara rağmen benim içim rahat. İyi ki Tayyip Erdoğan var. Açık konuşayım Sayın Cumhurbaşkanımızın varlığı bana güven vuruyor. Evet sıkıntılar, problemler var ama bütün bunlara rağmen Erdoğanlı Türkiye’nin Karabağ’da, Libya’da, Suriye’de neler yaptığını gördük. İyi ki askeri alanda Erdoğan öngörülü davranıp Türkiye’yi askeri ve savunma alanında dünyada sözü geçen sayılı etkili bir güç durumuma getirdi. Herhalde bu söylediklerime kimse itiraz etmez. Biz, devletimize güveneceğiz. Sayın Cumhurbaşkanımızın yanında bir yumruk gibi amasız, fakatsız kenetleneceğiz. Ancak bu şekilde bu buhrandan sağ salim çıkabiliriz. Çocuklarımızın geleceği için devletimizin bekası için bunu yapmak zorundayız. Artık bu ülkede Türk’ü Kürt’ü - Alevisi Sünnisi, Lazı, Çerkezi herkes birlik olup Türkiye’nin geleceğini düşünmek zorunda. Yoksa hepimiz yanarız. 2. bir kurtuluş savaşına hazır olmalıyız. Aksi durumda kaybederiz.