?>
HAMAS’IN 7 EKİM SALDIRISINDAN SONRA FİLİSTİN VE DÜNYA’DA NELER DEĞİŞTİ? 1. BÖLÜM
7 Ekim sonrasında nelerin değiştiğini anlamak için 7 Ekim öncesinde Filistin nasıldı, onu hatırlayalım. 7 Ekim öncesinde BM anlaşmasına göre iki devlet arasında 1967 yılında yapılmış olan anlaşmayla Filistin toprakları üzerinde, sınırları belirlenmiş olan İsrail ve Filistin devleti vardı. Ancak İsrail bu anlaşmaya uymuyor ve kendi vatanında mülteci haline getirdiği Filistinlileri katlediyor, sürgün ediyor, hapse atıyor, Müslümanlar için Kâbe ve Mescid’i Nebevi’den sonra en önemli üçüncü kutsal mabet olan Mescid’i Aksa’ya girmelerine izin vermiyordu.
Filistin topraklarında İsrail, işgal ettiği alanı yerleşimci dediği silahlı milisler eliyle adım adım genişletiyor, arada bir çeşitli bahanelerle Gazze’yi bombalayarak daha fazla Filistinli öldürmeyi kâr görüyordu. Aynı şekilde batı Şeria’da Filistinlilerin arazilerini ve evlerini gasp ediyor, onları hapse atarak, ve uyduruk gerekçelerle kurşunlayarak göç etmeye zorluyor, bu şekilde adım adım tüm Filistin’i ele geçiriyordu.
Buna karşılık, Filistinliler kendi içlerinde bölünmüşlerdi. 2006 yılında yapılan milletvekili seçimlerinde Hamas mecliste 2/3 çoğunluğu ele geçirmiş olmasına rağmen, Amerika ve batı dünyası Hamas ile ilişki kurmayı reddettiği için, Hamas yönetime gelememiş ve Cumhurbaşkanlığını El Fetih örgütüne, Mahmut Abbas’a bırakmıştı. Bu tarihten sonra fiili bir bölünme olmuş ve Batı Şeria’da El Fetih yönetimi hüküm sürerken, Gazze’de Hamas yönetimi ele almış ve zaman içinde tüm Yahudiler Gazze’yi terk etmişlerdi.
Amerika ve batı dünyası özellikle Mahmut Abbas’ı desteklemekte ve onun yönetimde kalmasını istemektedirler. Çünkü Mahmut Abbas, aynı diğer Arap ülkeleri diktatörleri gibi gücünü kendi halkından değil Amerika ve batı dünyasının desteğinden almaktadır. Dolayısıyla, öncelikle kendi halkının menfaatini değil, onu bu koltukta tutan Amerika ve batı ülkelerinin menfaatini ön planda tutmakta ve batılılara işbirlikçilik yapmaktadır.
Filistinliler bu bölünmüşlüğü yaşarken, başta Amerika olmak üzere batılı devletlerin himayesindeki İsrail, sahip olduğu Nükleer silahlar dahil aşırı silah gücü sayesinde bu işgal ve zulmüne engel olacak kimse olmadığı için bu politikasını sürdürüyordu. Bu işledikleri cürümleri, ellerinde olan medya ve propaganda gücü ile tüm insanlıktan gizliyor ve unutulmaya mahkum ettikleri Filistin problemini kendilerince zamana yayarak çözüyorlardı. Bu gidişatla da çok uzun olmayan bir süre içinde İsrail hedefine ulaşacak ve tüm Filistinlileri ya topraklarından sürerek ya da öldürerek tümden yok edecekti.
Hamas’ın kurucu Lideri Şeyh Ahmet Yasin’in dediği gibi “Dirensek de öldürüyorlar, direnmesek de. Biz direnmeyi seçtik.” Bu anlayışta olan Hamas yönetimi yavaş yavaş yok edilmeyi kabul etmek yerine, başarı ihtimali binde bir bile olsa, en azından mücadele ederek ölmeyi seçti ve 7 Ekimdeki saldırıyı yaptılar. Bu saldırı ile Hamas’ın çok güçlü olduğu düşünülen İsrail karşısında elde ettiği başarı önce İsrail’de şok etkisi yaptı ve akabinde İsrail’in asker sivil ayırt etmeksizin konutlar, hastaneler, ibadethaneler başta olmak üzere soykırıma dönüşen aşırı güç kullanımı bütün Dünya’da şok etkisi yaptı. Şahit olduğumuz vahşetin aşırılığı hepimizi dehşete düşürdü. Zinde güçlerin etkisinde olan devlet yönetimleri İsrail’den taraf olurken, vicdanlarının sesini dinleyen halklar Filistinlilerden taraf oldular.
Yaşadığımız olaylar insanların anlayışlarını ve olaylara bakışını değiştirdi. Artık hiçbir şey 7 Ekim öncesi gibi olmayacak. İleride 7 Ekim tarihi bir milat olarak anılacak.
Devam Edecek
YAZARIN DİĞER YAZILARI