Yürek, aynalar ötesi bir ülkenin saltanatıdır. En güzel bakış, en güzel lisan, en güzel kemale eren insan buradan kök salar madde alemine. Anne rahminden ritmik sesleri arttıkça büyür kalp, büyüdükçe büyütür, sonrası durur ve vücudun en kuvvetli kaslarıyla ölene dek mananın ve maddenin merkezi olur. Bir de kendine denk bir kalp bulursa o kalp, aliyyülala. "Kalb kalbe karşıdır" Derler, belki de kalbe dair söylenen en mânâdâr cümledir gelmiş geçmiş? Bu yüzdendi belki de hem insanın kendini araması hem kendinde gizemlenen o aşk adlı muammaya meyli?
Sonrası ya kalbinizin parmakları arasında bir nazar yakalarsınız uzaklara saplanmış ya kalemlerin izinde sevdiceğe varan bir menzil görürsünüz kaybolurken kelimelerde. Ancak bazen kaleminizin ucu saplanır sevdiceğin sizdeki var olan kalbine. Ara ara ah çekersiniz nedenini bilmeden. İnler, sızlar, nitekim zamanla alışır kalp ve bu sanar kendini, kabullenir. Çünkü o da bilir ki "Gücün yetmediği yerde kabullenmek konfordur" En'nihayet acısı da yarası da sizde kalır. Ama siz de alışırsınız bu duruma. Belki adı bile yoktur karşı kalpte sizin adınıza hiçbir şey. Siz zamanla acıya ve yaraya müsebbibinden habersiz içinizde bir köşk kurar, hayalinden eman diler de tüm benliğinizle kul-köle olursunuz.
Nitekim, hani acıyı, sağlığı bozulmamış, siniri kopmamış ya da deforme olmamış bir uzvunuz hisseder ya, işte bunun içindir ki de kalbinize sağlık denilmesi bir gönül ehline söylenerek verilebilecek en güzel hediyedir.
Kalem, içindeki mürekkepten veya kurşundan ötede sivri ucuyla her daim kalbi eşeler. Derdi arar zira dermanı bulur sonra onu da dert eder çünkü dert ve derman atomun pozitif ve negatifi gibi ayrılmaz bir bütünüdür ve bu bütünün aradaki görünmez perdesi aşk, görünür karanlığı ise maşuktur. Uzun lafın kısası, derdi olmayanın kalem izi sahtedir, yarasız yerdeki merhem gibi, söküksüz yerdeki dikiş gibi keyfiyetsizdir.
Ne diyelim, hem ateşe hem suya, hem lezzete hem acıya, hem mâşuğa hem âşığa, hem dermana hem derde, hem kaleme hem kalbe sağlık.
Aşk ola...
Leylifer